Bir dost meclisinde sohbet akıp giderken, misafir grubundan yeni tanıştığımız birisi, “Hamdolsun bana, Mehmed Zahid Kotku Merhumun sohbetlerine katılmak nasip oldu” dedi.
Ev sahibimiz, baba yadigârı mekânları tanıtırken, misafirlerini, babasının yaptırdığı çeşmenin suyundan içerik Fatiha okumaları için teşvik ediyorken, ben de biraz önce Mehmed Zahid Efendi ile tanışıklığından haberdar olduğumuz dostumuza yaklaşarak, “Hocaefendi ile ilgili bir hatıranızı, onun unutamadığınız bir sözünü paylaşır mısınız?” diye, başka bir çeşmenin feyzinden nasiplenme peşinde koşuyordum.
O arada merhum Mustafa Amca çeşmesinden su içip ruhuna hediyelerimizi gönderdik.
Soruma muhatap dostumuz şunu anlattı:”Bir müşkülüm vardı, Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi’ye gidip sordum. Problemimi çözdü, çok rahatladım. İçim huzur doldu. Hocaefendi’nin elini öpmek için uzandım. Üzerinde beyaz giysiler vardı. Bütün vücudu ve elleri, olduğundan daha büyük, daha heybetli göründü bana.
İki elimle elini tutup öptüm. O günlerde rahatsızdım ama kimseye bahsetmemiştim. Bana baktı, elini omzuma koydu ve ‘Allah şifa versin’ dedi. İçimdeki huzur bir kat daha arttı.”
Ev sahibimiz, 15 yıl kadar önce çekilmiş ve babası Mustafa Amcamızla Necati Amcamızı aynı karede gösteren bir fotoğraf gösterdi. “Bu resimdekilerden geriye sadece üç kişi kaldı” dedi. Resimde 8 işi görünüyordu.
Dünya fani, ömür kısa.
Mehmed Zahid Efendi, “Fani dünya hoştur amma akıbet mevt olmasa!” sözünü çok hatırlatırmış.
Ben dedemi hiç görmedim.
Dedem vefat ettiğinde babam küçük bir çocukmuş. Dedemin boyunu, huyunu, fizik yapısını, nasıl bir kişilik olduğunu hep merak ettim ve tanıyanlara sürekli sorular sordum.
Bir gün büyük amcamla konuşurken dedemin asker arkadaşı ile nasıl tanıştıklarını anlattı. Hakkı dedemin asker arkadaşı Amcama şunu söylemiş:”Askerlik süresince babanızın bir vakit namazını bile ihmal ettiğini görmedim”.
Amcam bunları anlatırken çok duygulandım, gözlerim doldu. Onunla ilgili aldığım haberlerin, bilgilerin en güzeliyle karşılaşmıştım. O, askerden hasta olarak dönmüş, kısa bir süre sonra da vefat etmişti. Askerlik gibi zor şartlarda bile temel kulluk görevleri konusunda titizlik göstermesi ne büyük saadet.
Hayattaki yakınlarımız ve büyüklerimizden istifade etmeliyiz. Onların dualarını almak her birimiz için eşi bulunmaz bir nimet.
Aramızdan ayrılmış yakınlarımızı ise, onları tanıyanlardan anılarını dinleyerek, öğrendiklerimizi kayda geçirerek hatıraları ile yaşatabiliriz.
Onlardan bize intikal edecek damıtılmış hayat tecrübeleri ise, bizim olgunlaşma sürecimizi hem hızlandıracak hem de kalitesine katkı sağlayacaktır.
Büyüklerin sözleri sözlerin büyükleridir. Onlardan tevarüs eden hatıralar ise en kritik zamanlarımızda ihtiyaç duyduğumuz birer deniz fenerleridir.