Büyük Plan-11 (FETÖ)

Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Birbirinden hiç haz duymayan İran ve FETÖ arasında ilginç bir ortak nokta vardır. Yıllarca gerçek hedeflerini gizleyerek Müslümanların kafasını çelen, hizmet adı altında insanların malvarlığına el koyan, gönlüne-evine hatta mahremine giren FETÖ, deşifre olunca nasıl da gösterdi gerçek yüzünü... FETÖ'nün 'takiyye'sini anlatmaya gerek yok. Bilen biliyordu elbette ama her şeyin 15 Temmuz için olduğu geniş kitlelerce ancak o günden sonra anlaşılabildi.

Darbeye karşı duruşları bile konjonktüreldi. Hatırlarsanız FETÖ Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ETÖ (Ergenekon Terör Örgütü) adını verdiği yapı ile mücadele ediyordu ilk başlarda... Ama bir aşamada anlaşıldı ki; darbeye karşı verilen bütün fotoğraf darbe tekelini ellerine almak içinmiş...

Öyledir; Büyük Şeytan elindeki aparat deşifre olunca stepnedekini koyar insanların önüne... Durum anlaşılıncaya kadar da nesiller değişir. O zamana kadar nasılsa en az bir yenisi hazırlanır. İşte 15 Temmuz’da bozulan şey de bu büyük plandı. Bu yüzden 15 Temmuz gerçek bir devrimdir. Bu büyük devrimle aşılan da milletin soğuk savaşla maruz bırakıldığı girdaptı. Her seferinde çektiği karanlığa bu sefer çekemedi zira... ‘Hesap’ her zaman başkası üzerine yıkılamıyormuş demek ki...

İran militanlarını ölümüne ikna edecek uzmanlığa sahip... Adeta her biri birer fedai... Bu yüzden de söz gelimi İran’daki Türk-Azeri ya da Irak’taki Türkmen, mezhebiyle bütünleştiği için, çok azı hariç Türkiye ya da Azerbaycan’ın etki alanı dışında...

Haşhaşileri bilirsiniz; geçmişte İslam toplumuna çok ciddi zararlar vermişti. Haşhaş (uyuşturucu) ile sahte cenneti yaşayan üyelerin her biri bu yüzden fedai idi. Aralarında; büyük devlet adamı ve Nizamiye medreselerinin de kurucusu olan Nizamül-Mülk ve Selçuklu sultanı Melik Şah’ın da bulunduğu devlet adamlarını saraya sızarak (bir tür takiyye) suikastle yok edenler de onlardı.[1]

Malum; FETÖ de Haşhaşi örgüt olarak nitelendirilmişti hızlı dönemlerinde... Onlar da devlete sızarak hukuka düzenledikleri suikastlerle az kalsın ulaşacaklardı amaçlarına... (15 Temmuz). Kazın ayağı başka türlü de olabiliyormuş demek ki... ‘Büyük Plan’ ve ‘büyü’ bozuldu zira...

Zarar vermiş olsalar da Haşhaşiler bir aşamada kaybetti. FETÖ de öyle... Şimdilerde (aslında öteden beri) İslam toplumuna üstelik ümmet söylemiyle takoz olmaya devam eden Şii faşizminin fedaileri için durumu izah etmek belki de Haşhaşiler gibi hiçbir zaman mümkün olmayacak. Hasan Sabbah'ın Fedaileri bunu asla bilemediler ve kendi dünyalarında sanal bir cennet yaşadılar. Ama işte, tökezleterek de yavaşlatmaya, zarar vermeye, belki de Suriye’deki ‘arka çıkışlarıyla’ İsrail’in ‘Büyük Planına’ destek verdiklerinin farkında bile olmayarak ‘ümmete’ zarar vermeye devam ediyorlar.

Gerçekte FETÖ’nün de İran’ın da tarafı hiçbir zaman “ümmet” olmadı. Kendi meşrebi-mezhebi dışındaki “Müslümanlardan” o kadar nefret ediyorlar ki, Suriye’de işler kötü gidince Rusya’yı Suriye’ye girmeye ikna eden efsaneleştirdikleri Kasım Süleymani idi. Kasım Süleymani’nin komutasındaki Şii faşistler o dönemde Halep’te Rusya ile birlikte taş üstünde taş bırakmadılar. Şimdi sıra bedel ödemeye geldi.

Aslında şimdi de değişen bir şey yok. Son Halep olaylarında olayların arkasında gördükleri Türkiye’yi kendilerince uyararak; ‘Rusya Suriye’de meşru, ama Türkiye işgalci’ dedi İran dışişleri... Sanki kendisi Irak’ta, Yemen’de, Suriye’de, Lübnan’da çok meşru... Dahası Suriye rejiminin kendisi meşru mu...

Bir iddia ve itiraz sahibi olmazsanız; köleliğe kendi rızanızla alan açmış olursunuz. İddia da, itiraz da, basiret de, feraset de ‘insanı’ tanımakla ilgilidir. FETÖ için de Şia ya da DAEŞ için de söz konusu olan bu durum, onları Haşhaşilerin akıbetinden ayırmaz. Velev ki FETÖ gibi ülke ülke dolaşıp, türlü mahrumiyetler yaşayarak kendinizi ‘hizmet’e feda etseniz dahi... PKK’lı da kendince inandığı dava için ölüyor; şehit mi sayalım şimdi onları da... İşin içerisinde i’lâ-i kelimetullah (إعلاء كلمة الله) yoksa nihai olarak ‘yeşil bölgenin’ içerisinde değilsinizdir.

Bu yüzden basirete-ferasete talip olup, bu yapılanmalara kategorik olarak karşı durmak gerek… Zira bütün doğrular bir yalana inandırmak için... Asıl amaç yüzüncü yalansa 99 doğrunun ne önemi olabilir ki... 99 doğru, nihai amaca, çirkin ve gaddar yüzünü örtmeye dönüktür çünkü...

Doğru yerde mevzi alabilmek ya da yanlış kullanımlara alet olmamak için tek merkezden beslenmemek gerekir diye düşünüyorum. İşin esasında çok ‘okumak’ da yetmez. Çok okuyarak Marksist ya da FETÖ’cü de olabilirsiniz zira... Belki olayları ‘okumak’ gerekir ki; bu da ‘fizik’ olanın ötesi ile ilgilidir. Ve bilinçli bir insanın yerini hiçbir şey ikame edemez. (Devamı var)


[1] İngilizce’de suikast düzenlemek anlamına gelen ‘assasinate’ ‘haşhaşi’ kelimesinden esinlenerek oluşturulmuştur.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.