Ahmet Müfit Kutlu 01 Mart 2013 Cuma
Biz yad ellerde neler bırakmadık.! Uçsuz bucaksız vatan toprakları elimizden çıkarken yüz binlerce vatan evladını da buz ve kum çöllerine gömüp terk ettik. Başımıza öyle bir musibet çökmüştü ki elimizdeki son toprak parçası da düşman işgaline uğramıştı.
Irzımızı, namusumuzu, dinimizi, bayrağımızı kurtarabilmek için canımızı dişimize takıp kan ve ter döktük. Kadınlar ersiz, gözler fersiz, insanlar yersiz kaldılar. Ateşsiz ocaklar. Babasız çocuklar, ekinsiz tarlalar vardı. Açlık ve sefalet içinden onurlu,gururlu, imanlı, başı dik bir millet olarak yeniden doğduk. Yeni bir devlete kavuştuk.
Cephelerde can veren yiğitlerimizin yanı sıra düşman eline esir düşmüş askerlerimiz de uzun yıllar yuvayı, sılayı göremediler. Bu esir askerlerin bir kısmı işkence, açlık ve hastalıktan şehit olurken pek az bir kısmı da tekrar yurtlarına dönebildi.
Balıkesir Armutalan Köyünden Muhammed (Selçuk) din için, devlet için, can çekişen millet için yıllarca savaş meydanlarında çarpışmış, cepheden cepheye gönderilmiş yiğitlerdendi. Onun kaderinde “şehadet” yerine "esaret" yazılmıştı. İngilizler onu esir almışlar, Mısır’da burnunu delerek halka takıp, zincirleyerek diğer Türk esirleriyle birlikte sokaklarda dolaştırıp işkence yapmışlar, üzerlerine balgam ve pislik atılmıştı.
Sonra Yemen’e gönderildi delik burunlu Muhammed. Orada da çok ağır hizmet ve işkencelere maruz kaldı. Arkadaşlarının çoğu can verdi. Muhammed artık dayanamıyordu. Canına kıymayı düşünecek kadar ruh ve inanç dünyası alt üst olmuştu. Yemen’li bir genç kızın yalvarmalarıyla ancak kendine gelebildi. Bu hanım ile evlendi , iki çocuğu oldu. Ama gönlündeki vatan hasretini, köyünün hayalini bir türlü silemiyordu.
Yemen’li hanımı öldükten sonra çocuklarını eşinin akrabalarına emanet ederek uzun bir yolculuktan sonra Balıkesir’e döndü. Tam 16 yıl sonra köyü Armutalan’a gelmişti. Parasız, pulsuz, kimsesiz ve garip..
Burnu Delik Muhammed Amca, köyde çocukların eğlencesi olmuş tu. “Burnu Delik Amca! Burnu Delikli Amca!" Bir kulübe, yoksulluk, kuru mısır ekmeği..
Muhammed Amca, çocuklar alay etsin diye köyüne dönmemişti. Bu top raklarda ölmeye gelmişti. Ama olsun, onlar çocuktu. Kapısını kapayınca onlardan kurtulabiliyordu. Bu hava, bu su, bu toprak, köyün küçük camii, minareden okunan ezanlar, o sesler, o nefesler, hep kendinden bir parçaydı.
İngilizler, dünyanın en kahraman askeri Muhammed’in burnuna halka takmışlardı ama ruhuna kelepçe takamadılar. Burnu Delik Gazi Muhammed Amca o fakir ve kimsesiz kulübesinde yıllarca yaşadı ve sonra bir gün ruhunu yüce Rabbine teslim etti.
Yıl 1947. Armutalan Köyünün cami avlusunda teneşirdeki Gazi’yi yıkamaya çalışan İmam Efendi rahat su dökemiyordu. Başının üzerinde bir bulut gibi toplanan yüzlerce serçe kuşunun cıvıldaşmalarını gören köylüler de şaşırdı. Kuşlar Gazi’nin vücuduna yaklaşarak küçük daireler çiziyor, kanat çırpıyorlar ve bazıları teneşirin üzerine konuyordu.
Cenaze namazı kılınırken çevre ağaçlardaki kuş cıvıltıları giderek çoğaldı. Bu kadar kuş nereden gelmişti? Gazi’nin tabutunu omuzlayan köylüler avludan çıkarken yüzlerce minik serçenin kendilerini takip ettiğini ve bazılarının hareket halindeki tabutun üzerine konduğunu gördüler. Köylü lerden biri “Allahuekber!” dedi ve diğerleri de ona katıldılar.
Allahuekber..Allahuekber! La ilahe illallahu Allahuekber! Allahuekber ve lil la ilhamd! Cemaat göz yaşlarını tutamıyordu. Burnu Delik Gazi Muhammed Amca dualarla defnedildi. Kur’an okunuyor, dualar ediliyor, köylüler ağlı yor, ağaçlarda ve kabrin üstünde havada yüzlerce kuş cıvıldaşıyor.
Toprak kapandı, insanlar kenara çekildiler, bir serçe sürüsü kabrin üstüne indi. Gazi Muhammed Amca şehit olamamıştı ama istediği son her halde böyle olmalıydı.Yıllarca Allah yolunda cihat etmiş, işkence görmüş, sabret miş ve Yaradan’ına olan kulluk borcunu unutmamıştı. Kâlp gözleri açık olanlar olağan üstü bir hareketliliğin farkındaydılar. O minik serçeler kimin emriyle hareket ediyordu? Yoksa melekler, Yüce Allah’ın izniyle o minik kuşların görüntüsünde bu şanlı Gazi’nin cenazesine mi katıldılar?