Hani Peygamberimiz'in bir sözü vardır, "iman ettiğim" o söz şöyle: "Yarın ölecekmiş gibi ibadet edin; hiç ölmeyecekmiş gibi çalışın.."
Bunun gibi, "Yarın kıyametin kopacağını bilseniz dahi ağaç dikin.." ve "Deniz kenarında deniz suyu ile abdest alırken dahi suyu israf etmeyin.." sözleri de aklımdan kolay kolay çıkmaz.
İşte hayat felsefemi bu sözler üzerine bina eden biri olarak her insan gibi benim de moralim bazen bozuk olur, bazen düzgün..
Moralim bozuk olduğunda aklıma hemen bazı "güzellikler" getiririm ve bunu bilerek yaparım..
Çok mutlu olduğum anlarda ise nedense aklıma "insanlık dışı" bazı olay ve kişiler gelir; bunu ise bilerek yapmam, bunlar kendiliğinden aklıma gelir.
İlki bir stratejidir ve bu strateji beni hep mutluluğa sevk etmiştir; çünkü "insan olarak" buna ihtiyacım vardır.
İkincisi ise bir strateji değildir ama neticede bana "insanlığı" hatırlatır ve bundan acayip bir haz alırım.
Şöyle etrafınıza bir bakın, etrafınıza bakamıyorsanız kendinize bakın, kendinize bakamıyorsanız bir zahmet kendinize gelin, ama kendi kendinize sakın gelin güvey olmayın!
İşte dün müthiş derecede moralimin bozuk olduğu dakikalar oldu..
Bu dakikalarda hemen stratejimi yürürlüğe soktum; bakın neleri aklıma getirdim:
BİR: 11 ve 5 yaşlarında olan kızlarımın 1 yaşındayken çıkardığı dişler aklıma geldi.. 1 yaşında çıkan dişler bilirsiniz iki adettir ve bu iki diş üst tarafta konuşlanmıştır.. Dünyanın en güzel gülüşü, bu iki dişe sahip olan bir çocuğun gülüşüdür.
İKİ: Şu günlerde üretim artışından dolayı "piyasada" fazlasıyla dolaşan yavru kedileri hatırladım. Beş yavru kedinin annesinin muhtelif yerlerinde bulunan memelerinin her birine ayrı ayrı "el koyuşu".. ve bu "eylemi gerçekleştirirken" parmak uçlarıyla annesinin karnına küçük küçük darbeler vuruşu.. Yavru kedi olan iki kardeşin daha sonra "azması".. azarken karınlarının yukarıda oluşu, şekilden şekle girişi.. ve bunun kaçınılmaz bir "oyun stili" oluşu..
ÜÇ: Eyüp Camii'nde 04.45'de kılınmış olan bir sabah namazından sonra bir "sınav öğrencisinin", elinde bir ders kitabıyla bir köşede öyle sessizce dalışı..
DÖRT: Kubat'tan, bir Ali Ekber Çiçek türküsü olan "Derdim çoktur hangisine yanayım"ı dinlemek aklıma gelir ve ne yapar eder dinlerim. Ve dalar giderim..
BEŞ: Hazır youtube'a girmek için www.ktunnel.com'a girmişken boşluğa "Bir of çeksem şu karşıki dağlar yıkılır" yazar ve Muzaffer Sarısözen'in derlediği bu şahane türküyü Cem Karaca'dan dinlerim.
ALTI: İnce belli bir bardakta demli bir çay içen ağzımın, onun tadını alacak bir dilimin, o çayı dilimle buluşturacak bir elimin, o eli hareketlendiren bir "ağ bağlantısının", o bağlantıyı kuran bir beynimin oluşuna şükrederim.
YEDİ: Türk sinemasının Selvi Boylum Al Yazmalım ve Züğürt Ağa ile birlikte en güzel üç filminden biri olan Kibar Feyzo'daki Kemal Sunal, Şener ve İlyas Salman'ın repliklerini aklıma getirir, dönemine göre orijinal espriler ile donanmış olan böyle bir filmi bize kazandırdığı için "emeği geçen" herkesi saygıyla hatırlarım.
Evet bunlar moralim bozuk olduğunda beni motive eden unsurlardan sadece birkaçı..
Bir de "zaten mutlu olduğum" anlarda "Fikri, mutlusun tamam.. ama mutlu olamayanlar da var.. onları unutma.. " diye farkında olmadan hatırlamak durumunda kaldığım olaylar da var..
BİR: Çocuk, askerdir.. Yeryüzünün en kötü icatlarından biri olan mayına basmıştır.. Şehit düşmüştür.. Nişanlısı vardır.. Evlidir, çocuğu vardır.. Çocuğu babasını bekliyordur ama babası gelemeyecektir.. Ya da eşi hamiledir, çocuk bekliyordur.. Çocuk gelmiştir ama baba gelmeyecektir. "İşte böyle bir şey"dir..
İKİ: Başörtülü bir genç kız, okumak istiyordur.. Ne dershaneye gidecek ne de test kitabı alacak bir kitabı vardır. Ya da parası vardır ama onun okumasına karşı çıkan bir babası da vardır. Ya da parası vardır, onu okutmak isteyen bir babası da vardır ama üniversiteyi kazandığında onun okumasını engelleyen bir "Devlet Baba" vardır.. Bu, "işte öyle bir şey" diye geçiştirilemeyecek kadar öylesine vahim bir şeydir..
ÜÇ: Üç kuruşluk menfaat için dört dönen, menfaatinin gerçekleşmesi için dokuz doğuran, iki kere ikiye beş diyen, altı sefer gidip yedi sefer gelmek isteyen..
Velhasıl, insanlıktan nasibini almamış insanlar vardır ve çok şükür ki bu "insan tacirleri"ne karşı, insanlara "insanlık hediye eden" bir insan çeşidi vardır!