NATO zirvesi hazırlık toplantısı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında Çankaya Köşkü'nde yapıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ev sahipliği yaptığı toplantıya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve diğer yetkililer katıldı. 1 buçuk saat süren toplantıda ABD ve NATO’nun Türkiye’ye yerleştirmek istediği Füze Kalkanı projesinin gündeme geldiği öğrenildi. Şimdilik içeriden görüşmenin ayrıntısına yönelik bilgilere ulaşamadık. Ancak çok kritik bir olay ile karşı karşıya olduğumuz kesin.
Öncelikle ‘Kırmızı Kitap’ yani ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne göz atmamız gerekiyor. Çünkü devletin gizli anayasası olarak değerlendirilen kırmızı kitap konusunda Türkiye’nin radikal değişikliğe gittiği biliniyor. Radikal değişimden en fazla rahatsız olan ülkenin İsrail ve ABD’nin olduğu da aşikâr… Çünkü İran ile Suriye'nin dış tehdit olarak algılanmaması ve irticanın kitaptan çıkarılması iki ülkenin yumuşak karnına atılan yumruktan farksız. Yanlış mı yapıldı? Elbette hayır. Olması gereken yapıldı. Şimdi de olması gereken yapılmalı ve ABD ile İsrail’in bölgedeki çıkarlarına hizmet etmemek adına, Ortadoğu’yu kontrol etmeleri için kurulacak düzeneğe izin verilmemeli.
Bu düzeneğe karşı çıkan ülkeler bizim komşumuz. Bu ülkeler ile ilişkimiz en üst seviyede. Hatta yüzyıllardır sınırda en küçük gerilimin yaşanmadığı tek ülke İran. Son günlerde Türkiye’nin izlediği dış politikanın yansımaları sonucunda ülkemize en büyük desteği verenlerde Ortadoğu ülkeleri… Bu desteği ‘Türkiye’nin ekseni kaydı’ şeklinde içeride ve dışarıda değerlendirerek toplum mühendisliği yapanlar da derin lobilerin beslemeleri! Bu beslemelerin bugün bu kalkan projesine destek vermesi son süreçte sağlanan dostluk hatta kardeşlik yakınlaşmasını yok etmeye yönelik bir tuzak. Türkiye’nin komşuları ile ‘sıfır sorun’ hedefli dış politikasını bozmaya yönelik strateji…
ABD ya da NATO kendine göre tehdit algılaması yaparak bizim komşularımızı ‘tehdit’ olarak benimsemesi ve yeni terör konseptine göre önlemler alıyorum diye Türkiye’nin kalbine dinamit yerleştirmeye hakkı yoktur. Kaldı ki varsayalım komşu ülkelerimiz ile ABD’nin küçük oğlu İsrail savaşa girdi. Ne yani bizdeki söz konusu radarlar ya da füze kalkanlarının anında komşularımıza yöneltilmesine izin mi vereceğiz? Yani İsrail’e kalkan mı olacağız? Pentagon politikalarına alet olup, Batı istiyor diye direnmeyip, Ortadoğu’ya sırtımızı mı döneceğiz? Bizim tehdit algılarımıza göre şimdiye kadar direk çözüme yönelik tek adım atmayanların oyuncağı mı olacağız?
Emperyalizmin her zamanki uyanıklığı ile Türkiye’yi köşeye sıkıştırma çabasına karşı çıkmalıyız. Bizim sabrımızı, ülkenin teslimiyetini ve gücünü test etmeye kalkanlara karşı ‘hayır’ diyebilmeliyiz. 1 Mart tezkeresinin reddi ile soğuk duş etkisi yaşayanların tehditlerini nasıl bertaraf edebildiysek, bugün füze-kalkan dayatmasını da dik durarak geçiştirebiliriz. Dünyanın ekseni Batı'dan Doğu'ya kayarken, Türkiye'nin önünde açılan alana mayın yerleştirilmesine izin vermemeliyiz. Geleneksel Türk dış politikasından farklılık gösteren stratejik seçimlerden de asla vazgeçmemeliyiz.