Bu Kötü Dünya'ya Bir ARABA Daha Getirmek İstemiyorum...
Bayramlar bizim için hala büyükleri ziyaret anlamı taşıyor. Yani henüz bayram=tatil anlayışı bize hakim olamadı.
Hal böyle olunca ziyaretleşmenin güzelliklerini yaşarken yolların çilesini de her bayram yakinen müşahede etme imkânımız oluyor.
Kurban Bayramı münasebetiyle yine yollardaydık. Bayram dönüşü Konya istikametinden Ankara’ya gelirken yaklaşık 60 km kala adım adım ilerleme modunda bir trafiğe yakalandık. Zaman zaman da trafik tümden duruyordu. Zaten Bayram yorgunluğu üzerimizde bir an önce evimize kavuşup dinlenmeyi hayal ederken arabamızın içerisinde huzursuz saatleri “la havle…” diyerek geçirmek durumunda kaldık.
Hepimizce malum ülkemizde Ulaştırma alanında çok büyük adımlar atıldı. Başbakan Erdoğan 3 Kasım 2002 seçimleri için il il dolaşıp “duble yollar” a ilişkin hedeflerini dillendirdiği zaman çok da inanılmadığını ve abartılı iktidar vaadi olarak algılandığını çok iyi biliyorum.
Aradan yıllar geçti söylemlerin hayal olmadığı ortaya çıktı. İktidarlarının 6 yılında 81 ilde 15 bin kilometre duble (Bölünmüş) yol inşa ettiler. Ulaştırma Bakanlığının sadece 2009 yılında 3 bin 280 kilometre yeni yol açma planı olduğunu da zikretmek lazım.
Duble yolların ekonomiye kazandırdığı pek çok fayda olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bunların dışında ve belki de en önemli katkı trafik kazalarında yaşanan azalmadır. Duble yol güzergâhlarında kaza sayısında yüzde 55,6, ölü sayısında yüzde 58,3, yaralı sayısında da yüzde 40,3 oranında azalma meydana geldi.
Dev bir şantiye gibi ülkenin neresine gidersek gidelim duble yol çalışmalarının hummalı bir şekilde devam ettiğini görüyoruz. Gerçi bu kadar hızlı çalışmada kaliteye ilişkin bir standart ve estetik problemler olduğunu da bu arada söylememiz lazım.
Bu gerçeğin elbette Ulaştırma Bakanlığı da farkında. Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım: “Yolları yapıyoruz ama detaylarına inmediğimiz için yol sanki 40 yıllık görüntüsü veriyor. Bu nedenle makyaj, albeni önemli. Yol kenarındaki çizgiler, ağaçlandırmalar, dinlenme alanları bunlar önemli. Karayollarının makyajı da kapkara ama turuncuları artırmak, biraz yeşil, beyaz, mavi de katmak lazım. Burada da bir zihniyet değişimi yapmak lazım. Arkadaşlar yol yapıyoruz daha ne olsun, diyorlar. Ama insanlar göz estetiğine de önem veriyor. Ufka kadar çizgisi, yanlardaki derzleri, ortadaki refüjleri, korkulukları, bilgi panoları, mesafe gösteren tabelalarla yol bir bütün. Bu yol yapmaktan daha zor değil. Ama ikisi eş zamanlı yürütülmeli. Bunu yapacağız, başaracağız” diyerek renklenecek yollarımızda estetik çalışmalarının da zamanın geldiğini ifade etmesi çok önemli gelişmelerin arifesinde olduğumuzu gösteriyor.
Söz nereden nereye geldi demeyin. Bu tespitler çok önemli. Ülkenin geleceğine duble yol projesi ile çok ciddi bir yatırım yapıldığını biliyor ve nimetlerini yaşıyoruz bunları ifade etmemiz lazım. Ama bu gelişmeler yaşadığımız sıkıntıları ortaya koymamızı da elbette engellemiyor. Tüm bu yatırımları yapacaksınız ama nedense bürokrasi bir Bayram tatilinin dönüşünde Ankara girişinde tadilat çalışması başlatacak ve geçtiğiniz tüm yollardaki rahatlığı size unutturacak ve bayram tatilinizi size zehir edecek…
Anlamak mümkün değil. Geçen yıl da Afyon civarında bir bayram dönüşü aciliyetini anlayamadığım bir tadilat çalışması sebebiyle aynı sıkıntıları yaşamıştım. Araçlarımız durmuş 1,5 saate yakın zaman kaybetmiştik. Sonra çalışma yapılan yerden geçtik. Bir iş makinesi basit bir tadilat yapıyordu.
Bu çalışmaları Bayram trafiğine göre düzenlemeyenler neye hizmet ediyorlar iyi düşünmeleri gerekir.
Gölbaşı’na yaklaştığımızda yolun sıkıntısına emniyet şeridini de işgal eden sorumsuz sürücüler yüzünden geçmeye çalışan ambulansa yol verme telaşımızda eklendiğinde arabada bulunan ve mizah duygusu hayli güçlü olan oğlum Mehmet Yusuf şöyle diyordu:
“Bu kötü Dünya’ya bir araba daha getirmek istemiyorum…”