Mavi Marmara krizi çözülse bile, Türkiye ile İsrail arasında krizlerin sonu gelmeyecek demiştik. Gelmeyecek de.. Her kriz çözüldükten sonra yenisi gelecek. Nitekim özür ve tazminat konusundaki tartışmalar devam ederken "yenisi" çoktan çıktı bile. Üstelik çok ilginç ve bir o kadar da krizlerin altında yatan gerçeği ortaya çıkarır nitelikte.
İsrail ile Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, geçtiğimiz Cuma günü (17 Aralık); "Denizdeki münhasır ekonomik bölge sınırlarını belirleme anlaşması" imzaladı. Bunun anlamı; Doğu Akdeniz'deki kaynakların, özellikle bölgede bulunan zengin doğalgaz kaynaklarının işletilmesine daha doğrusu paylaşılmasına yönelik sınırların belirlenmesidir.
Türkiye, anlaşmaya sert reaksiyon gösterdi. İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gabi Levy, Dışişleri'ne çağrıldı ve Türkiye'nin kınaması iletildi. Kıbrıs sorunu dahil, bölge odaklı gelişmelere olumsuz etkileri vurgulandı. Doğu Akdeniz, bütün bölge için çok hassas bir alan. Anlaşmanın doğuracağı sıkıntıları görmek o kadar da zor değil. Rum kesimi, daha önce de benzer bir anlaşmayı Lübnan ve Mısır'la yapmıştı. Ankara'nın, bu anlaşmaya da çok sert tepki gösterdiği, bu yüzden Lübnan parlamentosu tarafından onaylanmadığı, Lübnan içindeki grupların anlaşmaya tepki gösterdiği biliniyor.
Mavi Marmara dahil, İsrail'in gösterdiği aşırı tepkilerin sebeplerinden biridir bu konu. Geçtiğimiz hafta 16 Aralık 2010), "Ege Adaları'nda İsrail füzeleri, kime karşı?" başlığı altında İsrail ile Yunanistan ve Balkan ülkeleri arasındaki askeri yakınlaşmaya, Rum Kesimi ile yapılan silah anlaşmasına detaylı dikkat çekmiştik. Durumun daha iyi anlaşılması için söz konusu yazının bir kez daha okunmasını öneriyorum.
Anlaşmalara ve krizlere neden olan "Akdeniz'de doğalgaz kavgası"na biraz yakından bakalım.
Aslında olay yeni değil. İsrail daha önce ABD merkezli Noble Energy ile birlikte İsrail'in yüz yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayacak kaynaklar üzerinde çalışmaya başladı. 135 kilometre açıkta keşfedilen 453 milyar metreküp doğalgaz İsrail'i doğalgaz ihracatçısı yapacak. 2009 yılında bulunan Tamar kaynağından sonra keşfedilen Leviathan bölgesi Akdeniz'de dengeleri değiştirecek güce sahip.
Peki bu gaz kimin? İsrail'in mi? Lübnan ya da Filistin'e ait zenginlik nasıl oluyor da İsrail'in oluyor? Mavi Marmara nerede saldırıya uğradı? Gazze bu zenginlik yüzünden mi saldırıya uğradı? Bu zenginlik yüzünden mi abluka altında? Bu zenginlik yüzünden mi açlığa mahkum? İsrail bu zenginlik yüzünden mi Gazze'ye özgürlük diyen herkesi, her ülkeyi düşman sayıyor?
On yıl önce, Filistin yönetimi ile İngiliz gaz şirketi BG Grup ve Lübnanlı iki aile arasında Filistin açıklarında keşfedilen doğalgaz kaynaklarının işletilmesi için anlaşma yapıldı. Gazze-Deniz 1 ve Gazze-Deniz 2 kuyuları açıldı. Çıkarılan gaz İsrail'e satılacaktı. Hisseler bile paylaşıldı.
İsrail, güvenlik nedeniyle, doğalgazı satın almayacağını açıkladı. Bu satışın Filistin'i zenginleştireceğinden korktu. Gazze-İsrail kıyı şeridindeki rezervlerin yüzde altmışı Filistinlilere aitti çünkü. Yani yasal olarak Filistin halkı milyarlarca metreküp doğalgaza sahipti. Arafat'ın ölümü, Hamas'ın seçimi kazanması ve İsrail'in kararı ile anlaşma yattı. Kaynaklar işletilemedi. Şirket 2008'de bölgedeki ofisini kapattı. Bütün bunların, o dönemde bölgede yaşananların bu proje ile, zenginlikle hiçbir ilgisi olmadığını söyleyebilir miyiz?
Anlaşmanın boşa çıkarılmasının ardından harekete geçen İsrail, bu sefer kendisi aynı şirkete söz konusu kaynaklar için görüşme teklif etti. Görüşmelerin başlamasından birkaç ay sonra, hiç sebep yokken, üstelik Türkiye'nin öncülüğünde İsrail ve Suriye anlaşmaya yakınlaşmışken o vahşi Gazze katliamı başlatıldı. Saldırı acımasız bir ambargo ile devam etti, ediyor.
Ve şimdi İsrail, aslında Filistinlilere ait olan, Lübnan'a ait olan doğalgaz kaynaklarını yüz yıl yetecek kaynak olarak yeniden keşfediyor! Bir çok ülkeyle anlaşmalar yapıyor. Ne garip değil mi! İsrail'i enerji piyasasında önemli bir yere getirecek olan kaynaklar, Bakü-Ceyhan'dan gelecek kaynaklarla birleştiğinde, bu ülke tam anlamıyla enerji kavşağına dönüşecek. İyi hesap!