Kafkaslar'da başlayan, Hazar ve Karadeniz'e yayılmasından endişe edilen, enerji koridorlarını güvence altına alma ve silahlandırma girişimiyle tetiklenen, Türkiye'yi Boğazlar ve Karadeniz üzerinden içine çeken gerilim bazılarınca Üçüncü Dünya Savaşı olarak nitelendiriliyor.
Bu yanlış! Çünkü hem yeni Soğuk Savaş çoktan başladı, hem tek kutuplu dünya planları çoktan sona erdi hem de düşük yoğunluklu dünya savaşı uzunca bir zamandır zaten devam ediyor.
Bunu Orta Afrika'ya bakanlar görecektir. Doğu Avrupa'ya bakanlar görecektir. Ortadoğu'ya bakanlar zaten görüyor. Orta Asya'daki stres birikimi bunun göstergesidir. Zamanla Pakistan üzerinde, İran üzerinde, Güneydoğu Asya'daki kaynaklar üzerinde de göreceğiz. Sadece İran'a bakanlar da görecektir. Gürcistan meselesine, Abhazya ya da Osetya boyutunu aşıp Rusya-ABD, ABD-İran ya da sadece enerji koridorları merkezli bakanlar da görecektir.
Peki, Gürcistan'ın Güney Osetya'ya saldırısı, ardından Rusya'nın bu kadar sert tepki vermesi iyi hazırlanmış bir plan olamaz mı? Eğer öyleyse, çok büyük bir maceranın ilk adımlarını izliyoruz demektir. Yakın gelecekte Kafkaslar, Karadeniz ve Gürcistan'dan İran'a uzanan bölgede ciddi karışıklıklar olacak demektir.
Şimdi kısa bir tur yapalım ve tesadüflere bakalım. The Eurasian Corridor: Pipeline Geopolitics and the New Cold War başlığı altında bütün tesadüfleri bir araya getiren bir çalışmadan örnekler vereceğim.
Sonra ne oldu? NATO gemileri Boğazlar'dan geçmeye başladı. Karadeniz'de ABD gücü yeniden tartışılır oldu. Rusya, Abhazya ile G. Osetya'nın bağımsızlığını tanıdı. Rusya-NATO ilişkileri donduruldu. Dünya, G. Osetya krizi üzerinden iki cephe şeklinde saflaştı. Yeni Soğuk Savaş, Kafkaslar ve Karadeniz'de sıcak çatışmaya dönüşür oldu. Türkiye, krizi en azından dondurmak için Kafkas Paktı önerisini gündeme getirdi.
Aslında ne oluyor?
ABD, Avrupa'dan Pasifik Denizi'ne kadar kendi İpek Yolu Stratejisi'ni uyguluyor. Rusya ve Çin buna direniyor. NATO ile Warşova Paktı'nın yerini alan Şanghay Paktı çatışıyor. Rusya, Çin ve İran ise enerji projelerinde Batı'yı şaşırtıcı biçimde öne geçiyor, dev projeler uyguluyor. Asya kendi İpek Yolu'nu, ABD kendi İpek Yolu'nu oluşturmaya çalışıyor. Hazar'dan Avrupa'ya uzanan kuşakta hiçbir şekilde Rusya etkisi istenmiyor. Rusya ABD müttefiklerini, ABD ise Rusya'nın müttefiklerini by-pass eden projeleri gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu çok büyük bir oyun. Oyunun hamleleri içinde Ermenistan da saf değiştirir, Karabağ meselesi de çözülür, Karadeniz dünyanın en sıkıntılı bölgesi haline de gelebilir.
Türkiye, krizi dondurmak istiyor. Rusya'nın bölgede bu kadar güçlü olmasını istemiyor ama ABD'nin de Karadeniz'de denetimi ele geçirmesine rıza göstermiyor. Böyle giderse Montrö Anlaşması'nın tartışılacağını, Boğazlar'ın tartışmaya açılabileceğini biliyor. Büyük satrançta Batı ittifakı ile birlikte hareket ediyor ama ona teslim olmak istemiyor. Bir yandan İran'da doğalgaz işletme sahaları alırken diğer yanda Hazar'ın zenginliğinin İsrail'in Aşkelon limanına akıtacak projeye öncülük ediyor. ABD istemese de, NATO istemese de Rusya ve İran'la yakınlaşıyor. Kendini buna mecbur hissediyor. ABD'nin itirazlarına, baskılarına rağmen! Neden mi?
Türkiye, doğalgaz ihtiyacının yüzde doksanını ABD karşıtı ülkelerden sağlıyor da ondan. Ne yani, doğal gazı ABD'den mi getirecektik? Sizce de planlanmış bir oyun değil mi bu? Eğer öyleyse, Boğazlar'dan daha çok ABD ve NATO savaş gemisi geçecek demektir ve bunun da hesabı yapılmıştır!