Çok üzüntülü, pek hüzünlü, buruk ve hazin bir Cuma yaşadık. Salalar verildi ezanlar okundu. Ama bizler, Cuma için Camilere gidemedik. Sokaklar boş kaldı camiler öksüz. Hutbeler ve iç ezan okunmadı. Gaamet yapılmadı. “Değerli müminler bu günkü hutbemizin mevzuu” diye başlayan ve asırlardır tekrar edilen cümleler söylenemedi minberlerde. . Cuma sonrası tespihler çekilemedi, birlikte dualar yapılamadı. Yardımlar toplanamadı: "HaydinMüslümanalr! camiler için, yetimler için, Afrika’daki mazlumlar için...Yardım edin " Sesleri yankılanmadı Beytullahlarda. Namaz sonrası cami önlerinde ; “Allah kabul etsin” diyerek yapılan musafahalar yapılamadı. “Ne var ne yok nasılsınız? “ diye eşe dosta hal hatır sorulamadı. Bu ve buna benzer sahneleri, bu hafta ilk defa yaşayamayan, çocukluğundan beri Cuma Namazını kaçırmayan mü’minlerin , kalplerinde tarifi imkânsız bir hüzün iklimi oluştu. Onların gönüllerinde şiddeti ölçülemeyen bir elem depremi meydana geldi... Rabbim bizi affet! Esad Coşan Hoca Efendinin deyimi ile, “Nasıl bir suç işledik de Allah bizleri huzuruna kabul etmedi? “
Hem günlük namazlarda, hem Cuma Namazında camiye cemaate gidememek, cemaatle namaz kılamamak elbette çok büyük manevi bir kayıp. Tarihte böyle sahneler çok azdır veya yoktur. Lakin bu kararı alanlar da, dini, siyasi, sağlık... Kurumlarınını yönetici kadroları. Kendi alanlarının uzmanı önemli kişiler. Yani “ devlet aklının" bir kararı bu. Bu karar, hepimizin saygı ve güven duyduğu, güvenilir uzman kişilerin ortak kararı olunca bir nebze de olsa rahatlıyoruz.
GÖNÜLLERİMİZE SU SERPECEK BİR YAKLAŞIM
Biz Müminler Allahımızın bize indirdiği son dinin İslam, son peygamberin Hz Muhammed, Son kitabın Kuran olduğuna ve bunlarla birlikte İmanın 6 esasına, İslam’ın 5 şartına ve Kuran da geçen, veya Kuranda olmayan lakin Peygamberimiz tarafından yapılması emredilen veya yasaklanan tüm emir ve yasaklara inanan kişileriz. Ahirete, kaza ve kadere de inanırız. Bu cümleden olmak üzere bu gibi hallere örnek teşkil edecek iki hadise ile gönüllerimize ferahlık, sadırlarımıza sürür verecek iki hadiseyi (Dini Hikayeyi) sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunları yaparkende “Mü'minin niyeti amelinden üstündür.” “ameller niyetlere göredir” (mealen) hadislerini düşünce ve görüşlerime dayanak yapıyorum:
1- “…Her gün Allah’ın emirlerini tutan, nehiylerinden kaçınan, iyilik yapan, sakin, adaletli, güzel huylu olan ve Allah’ı(cc) peygamberimizi(sav) çok seven bir kul vardı. Melekler her kulunki gibi bu kulun amellerinide her gün Allah’ımıza takdim ederlerdi. Bir gün Rabbimize(cc) bu güzel kulun amel defteri boş olarak takdim edildi. Allah (cc) meleklere sordu:
- Kulumun defteri niçin boş?
-Allah’ım sen de biliyorsunki o kulun hastalandı, ibadetlerini yapamadı, iyilikte bulunamadı. Allah (cc), meleklere sordu;
-Eğer o kulum hastalanmasaydı ibadetlerini yapacak, dualarını edecek, sadakalarını verecek miydi?
- Evet ya Rabbi.
- O zaman kulumun amel defterine her gün yaptıklarının aynılarını yazmaya devam edin….
Bizler de Cuma namazlarımızı ve normal namazlarımızı eğer bu olağan üstü dönem öncesinde camilerde kılıyor idiysek, korkmayalım, melekler bu ibadetlerimizi amel defterlerimize. normal zamanlarda yaptığımız değerinden yazmaya devam edecekler İnşallah.
.......................................................
ŞEYTAN İNSANI NAMAZA KALDIRIR MI?
2- Bu konu ile ilgili hem Mesnevide geçen hem de başka birkaç kitapta anlatılan ve birbirine bezeyen hikâyeler var. Bunlarıda hatırlayalım:
“…Müminlerin dayısı Hz Muâviye, köşkünde uyumuştu. Evinin kapısını arkadan kilitlemişti. Ansızın birisi onu uyandırdı. Muaviye (r.a.) gözünü açınca adam kayboldu. Kendi kendisine:
- Eve giren de kim acaba, diye düşündü.
Etrafı dolaşıp adamı aramaya başladı. Kapı ardında birisini gördü. Oracığa sinmiş, yüzünü de örtmüştü.
- Hey, sen kimsin, diye sordu Muaviye (r.a.)
- Açıkça söyleyeyim, dedi adam:Ben iblis.
- Beni niçin uyandırdın, doğruca söyle!
- Şimdi namaz vakti, dedi Şeytan, hemen mescide koşman gerek. Resulullah ibadetlerin vaktinde yapılmasını emretti.
- Hayır, senin böyle hayırlı bir düşüncen olamaz. Hırsız evime giriyor da, "Bekçilik ediyorum" diyor. Ben o hırsıza nasıl inanayım?!...
- Seni doğruluktan başka bir şey kurtaramaz, dedi Muaviye (r.a.), doğru söyle de elimden kurtul…
Bunun üzerine Şeytan lafı ağzında eveleyip geveleyerek:
- Ey Muaviye! Ben seni şunun için uyandırdım, dedi, Cemaate yetişesin, namazı Peygamber'in ardında kılasın diye. Eğer namaz vakti geçseydi sen bu dertten dolayı ağlayacak, gözlerinden adeta kaselerle yaş dökecektin. İşte seni bunun için uyandırdım. Ben hasetçiyim, işte böyle bir hasette bulundum.
- İşte şimdi doğruyu söyledin, dedi Muaviye (r.a.), senden bu beklenir. Sen beni, daha iyi bir hayırdan mahrum etmek için bu hayra sevk ettin....(mesnevi)
Buna benzer bir hikâyede Bayezid-i Bistami için anlatılır.Bayezid-i Bistami hazretlerine bir gece uyku bastırıp sabah namazını kılamadı. O kadar inleyip, telaş ve korku oldu ki, bir ses işitti. "Ey Bayezid, bu günahını affettim. Ağlaman bereketiyle sana ayrıca yetmiş bin namaz sevabı verdim" buyuruldu... Birkaç ay sonra tekrar uyku bastırdı. Şeytan gelip, mübarek ayağından tutarak uyandırdı. "Kalk, namaz geçmek üzeredir" dedi. Şeyh Bayezid buyurdu ki:
-Ey melun şeytan, sen böyle işi nasıl yaparsın? Hâlbuki sen herkesin namazının geçmesini istersin.
İblis dedi ki:
-Sabah namazını kılamadığın gün ağlayarak yetmiş bin namaz sevabı kazanmıştın. Bugün onu düşünerek seni uyandırdım ki, yalnız bir vakit namaz sevabı bulasın. Yetmiş bin namaz sevabı alamayasın!
Cuma namazını ve vakit amazlarını camide cemaatle kılamadığımız için Bayezidi Bestami gibi, Hz Muaviye gibi içten üzlüp ağlarsak, bırakın kaybı çok büyük kazanç elde ederiz.
Kandiliniz Mübarek olsun. Rabbimiz Tüm Ümmet-i Muhammedle birlikte Milletimizi de tüm afetlerden, salgınlardan, günahlardan, kötülüklerden korusun(amin)