MEB, yeni müfredat hazırlığı yapıyor. Yapacağı yeni müfredatla ilgilide hereksin katkısını bekliyor. Ben de bir vatandaş olarak bu çağrıya uymayı bir vazife addediyorum ve bakanlığımıza bir öneri sunuyorum:Okullara (ilkokul 4. sınıftan itibaren okutulmak üzere) TERÖR adını taşıyan yepyeni bir ders koyun..
Önce şu acı gerçeği dile getireyim. Türkiye hem şu andaki fiziki varlığıyla ( 80 milyon nüfus, 52 bini resmi olmak üzere 59 bin okul, 100 den fazla üniversite, Bu üniversitelere görevli 150 binden fazla akademisyen, 17 milyona yakın ilk orta öğretim öğrencisi, 900 binden fazla öğretmen; 85 binden fazla cami ve 90 bine yakın din görevlisi…) devasa bir devlet, hem de tarihinden tevarüs ettiği dini, siyasi, sosyal yapısı ile güçlü bir yönetim anlayışına sahip bir millet. Lakin bu ülkede dini, etnik kökeni, mezhebi, sosyal sınıf ayırımını temel alan ve ülkeye, devlete, millete kast eden örgütler (tasmalılar) elan mevcut. Ve bu tasmalılar, ülkenin, milletin, devletin canını yıllardır acıtıyorlar acıtmaya da maalesef devam ediyorlar.
TERÖR HANGİ BATAKLIKTA BÜYÜYOR?
Demek ki eğitim anlayışımızda, demek ki din anlayışımızda, demek ki terör üreten ideolojileri tanıma mevzuunda eksiklerimiz var. Yukarıda sayılarını verdiğim bu kadar bina, bu kadar öğretmen, bu kadar din adamı, koca koca bakanlıklar, genel müdürler, bürokratlar, müftüler, imamlar vaazlar, öğretmenler, proflar, doçentler ve milyonlarca ebeveyn… Ülkemizin geleceğini oluşturacak gençlerimize, çocuklarımıza sağlam bir din, sağlam bir sosyoloji, sağlam bir siyasi bilgi iyi bir tarih eğitimi veremiyorlar ki, merdiven altı diyebileceğimiz bazı küçük (güya sol, güya dini) oluşumlar çocuklarımızı bizden çalıp ölüme gönderebiliyorlar. Bir tarafta yüzbinlerce devlet görevlisi, ve koskoca bir millet, asırlık bir devlet, karşıda ise sapkın bazı dini gruplar ile yine sapkın bazı sol ve ırkçı gruplar. Sayısal ve ekonomik olarak müthiş bir fark ortada iken, nasıl oluyor da bu sapkın örgütler çocuklarımızı devletlerine, milletlerine, dinlerine örf ve adetlerine karşı düşman olarak yetiştirip savaştırabiliyorlar?İstikbalimizi emanet edeceğmiz çocuklarımız, gençlerimiz, nasıl oluyor da “din adına” “mezhep adına” “etnik bir yapı adına” “çürümüş kokuşmuş bir ideoloji” adına hem kendi hayatlarını mahvediyorlar, hem de ülkenin, milletin, devletin geleceğini tehlikeye sokuyorlar???
MEB, oluşturacağı yeni müfredatı bu gerçekleri görerek yazmalı. MEB Ülkemizi milletimizi devletimizi yıllardır maddi manevi zarara sokan TERÖR gerçeğini ve çarelerini evlatlarına anlatacak yepyeni bir ders koymalı. MEB, Okul öncesinde ele aldığı bir öğrenciye 12 yıl eğitim veriyor. Bu öğrencilerden bazıları, yıllarca dinlediği öğretmeni, yıllarca okuduğu kitapları, yıllarca arkasında namaz kıldığı imamı, yıllarca vaazını dinlediği vaizi, dersine girdiği akademisyeni, varlık sebebi ebeveynini… Bir kenara koyarak, karşılaştığı sapkın sol bir fikre, sapkın dini bir gruba giriyorsa şapkamızı önümüze alıp bir daha düşünmeliyiz. Demek ki yanlış giden bir şeyler var. Bu yanlışı düzeltmezsek maazallah hem devlet elden gidecek hem de vatan. O zaman ne din kalacak elde ne gelecek!
TERÖRÜN PANZEHRİ KÜLTÜRÜMÜZDE TARİHİMİZDE SAKLI
Yeni konulacak bu derste dinler, mezhepler ve terör üreten ideolojilerle ilgili kısa, öz, mukayeseli bilgiler verilmeli. Bu dinlerin bu mezheplerin ve terör üerten ideolojilerin hem tarihte hem de günümüzde hakim oldukları ülkelerde başka din, başka mezhep, ve kendi ideolojileri dışında kalan insanlara karşı nasıl bir davranış sergiledikleri örneklerle açıklanmalı. Mesela Yahudi ve Hristiyanların güçlü oldukları dönemlerde, yönettikleri ülkelerde yaşayan diğer dinlere mensup insanlara nasıl davrandıkları, nasıl onlara katliam yaptıkları ( Kudüste Endülüste, Anadoluda, Balkanlarda, Kafkaslarda, 1.ve 2. Dünya savaşlarında …) iyice anlatılmalı. Aynı durum mezhepler içinde geçerli. İslam tarihinde mezheplerin nasıl ortaya çıktığı kısaca, fakat doyurucu bir şekilde anlatılmalı. Mezheplerin gücü ele aldıklarında diğer mezhep mensuplarına nasıl davrandıkları örneklerle açıklanmalı. Günümüzde İran ve Suud’ da uygulamada olan mezheplerin, İslam Dünyasının çoğunu oluşturan ana yol ile nasıl ayrıldıkları, gücü ele geçirdiklerinde tarihte neler yaptıkları, günümüzde nasıl dışlayıcı bir icraat içinde oldukları anlatılmalı.Aynı yolu yıkıcı ideolojiler (kominizm faşizm sosyalizm...) içinde uygulamalyız.
"Biz laikiz, biz çağdaşız böyle dini bilgiler derslerde okutulamaz, bunlar müfredata girmemeli...” Diyen vatandaşlarımıza da şunu hatırlatalım. Sen ( devlet olarak) istediğin kadar bu gerçekleri görme, bu hakikatlere bigane kal hiç bir şey değişmez.Çünkü geldiğimiz noktada,( iletişimin bu kadar geliştiği bir çağda,) bunların konuşulmasına, gençlerimizin bunlardan etkilenmesine mani olmak mümkün görünmüyor. Kafay kuma gömmenin hiç kimseye bir faydası yok. Çocuklarımızı, öğrencilerimizi bu yıkıcı ve bölücü yapıların tesirinden kurtarmanın tek yolu, kamu olarak, devlet olarak işin hakikatini ehlinden öğretmektir: " Komünizm, sosyalizm, faşizm, liberalizm, emperyalizm, sınıf çatışmaları, din, Allah, Peygamber, Kuran, Hadis, mezhep, cihad, alim, fetva, müçtehit, tağut tevhid…" Bu dini ve siyasi terimlerin kökenlerini, günümüze etkilerini, düzgün bir şekilde öğretemezsek merdiven altı gruplar çocuklarımızı bizden çalarak devlete, millete, vatana karşı savaş açan mankurtlar, katiller haline getirecekler. Komünizmin teoride söylediklerinin uygulamada nasıl çöktüğünü, hâkim olduğu/uygulandığı ülkeler de (bu gün kuzey Kore Küba, dün Çin, Rusya, Kamboçya) vatandaşların nasıl özgürlüklerden uzak, nasıl fıtrata aykırı bir durum içinde olduklarını anlatmazsak bölücü ve sol terör; Sapkın mezhepleri tanıtmazsak dini maske yapan( daeş, haşdi şabi gibi ) mezhebi teörör bitmeyecektir.
Terörün panzehri aslında bizim kültürümüzde, bizim tarihimizde mevcut. Bizler, Osmanlı ve Selçuklu gibi iki cihan imparatorluğu kurmuş ve dünyayı (başka dinleri ve tüm mezhepleri bir arada) 400 yıla yakın adaletle idare etmiş bir umranın, bir irfanın varisleriyiz.Anarşinin, zulmün, adaletsiziliğin anayurdu olan Batıdan alacak hiçbir şeyimiz yok bizim. Yapılacak iş tarihi mirasımızı şöyle bir elden geçirip, eksiklerini giderip, günümüz şartlarına uyarlayıp millete hatırlatmaktır. Tek çare bu.