Dün, Türkiye'nin siyasi tarihinde kalın çizgilerle yer edinecek bir olay daha gerçekleşti. Cumhuriyet tarihi iç iktidar çatışmaların tarihi olsa da, her ne kadar bu tarihi kanıksamış olsak da, Türkiye'nin şu an içinde bulunduğu siyasi krizin tahmin edilenden daha derin olduğuna inanmış olsak da dün sabahki gelişmeler Ergenekon operasyonunun boyutunun ne kadar geniş olduğunu, olabileceğini ortaya koydu.
Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı operasyonlarından biri yapılıyor. Gözaltına alınması, tutuklanması tahmin bile edilemeyen kişiler gözaltına alınıyor, bir çoğu tutuklanıyor. İki eski kuvvet komutanı ilk kez bu şekilde gözaltına alınabiliyor. Jandarma eski istihbarat başkanı, bir eski milletvekili aranıyor. Gariptir, bilinen iktidar aygıtları, bu kişilerin gözaltına alınmasına karşı ciddi bir reaksiyon göstermiyor.
Böyle olunca da, bütün Türkiye merakla iddianameyi bekliyor. İçinde ne olacak? Köklü iddialar, somut deliller, Türkiye için büyük tehdit oluşturabilecek eylemlerle ilgili bilgiler mi olacak? Olmalı Çünkü, operasyonun büyüklüğüne, gözaltına alınanların kimliklerine bakınca iddianamede gerçekten hepimizi ürkütecek bilgilerin olacağı kanaati oluştu.
Açıklamalara bakılırsa bu hafta sonu iddianame tamamlanacak. Son gözaltılar da tamamlanması için gerekli son hazırlıkları yapmak içindi. Öyleyse, operasyon burada şimdilik sona eriyor. Bundan sonra yargılama sürecinde gerekli olursa ek iddianameler olabilecek, olayla bağlantılı kişilere ulaşılacak. Yine öyleyse, Şener Eruygur ve Hurşit Tolon Ergenekon'un en tepesinde bulunuyor ya da oraya kadar ulaşılabiliyor mu diyeceğiz?
Bir tarafta, ülkenin iktidar partisine yönelik şok edici bir kapatma davası. Operasyon bu davanın savcısının sözlü iddianamesini vereceği gün gerçekleşiyor. Diğer tarafta Başbakan Tayyip Erdoğan ile Orgeneral İlker Başbuğ arasındaki görüşmede, gözaltıların konuşulduğu iddiası. Hurşit Tolon'un askeri lojmanlardan alınması bu iddiaları gündeme taşıdı. Yasal olarak, askeri suçlar dışında bu mümkün. Ancak Milli Savunma Bakanı'nın bütün izinler alındı sözü, Genelkurmay Başkanı'nın haberi var ve görüşmede operasyonların konuşulduğu iddiası, Ergenekoncu olarak suçlananlardan kurtulmak isteyen birçok çevrenin olduğu iddiasını da barındırıyor.
Dünden aklımda kalacak notlar arasında Başbakan'ın şu sözleri de var: Tahammül edilemeyen AK Parti değildir, demokrasidir, halkın iradesi, duygu ve düşüncesidir. Türkiye'nin gelişmekten, demokratikleşmekten başka bir yolu yoktur. Bize düşen, Türkiye'nin kalp atışlarını durdurmak isteyenlerin senaryolarını boşa çıkarmaktır. Türk siyasetinde kayıtdışı siyasete yer yoktur.
Bu cümleler çok şey anlatıyor. Erdoğan-Başbuğ görüşmesiyle ilgili iddialarla birleştirilince, olayın AK Parti dışında boyutları olduğu, bu kişilerin sanıldığı gibi bazı çevrelerin koruması altında olmadığı veya gözden çıkarıldığı, gerçek boyutlarıyla bir çeteleşme olduğu, bu oluşumun Türkiye'ye ciddi zarar verecek eylemler tasarladığı düşüncelerini güçlendiriyor. Öyleyse gerçekten kayıtdışı bir müdahale, kalkışma hazırlıkları mı var? Ya da bu bir önleyici operasyon mu? Bir darbe girişimi mi engellendi? O zaman şu soruları tekrar sormak lazım:
Ulusalcı olarak anılan çevrelere yönelik geniş bir tasfiye süreci mi başlatıldı? Bugüne kadar cesaret edilemeyen, emniyetin ve yargının diz çöktüremediği, milli iradenin üstünde, vatanseverlik tekelini eline tutan, devlet iktidarından himaye gördüğü iddia edilen dokunulmaz bir yapı mı dağıtılıyor? Yoksa suç işlemiş, cinayetlere karışmış, çeteleşmiş, birbiriyle bağlantılı karanlık olayların içinde yer alan ama bütün bunları ülke çıkarları zırhı altında yapan tamamen güvenlik önlemleriyle sınırlı bir çalışma mı?
O zaman operasyonun, azmettiricileri köşeye sıkıştırma ile birlikte asıl bundan sonra olabileceklerin önüne geçme amacı taşıdığı gerçeği çıkıyor ortaya. Önüne geçilen ne? İşte bunu bilmiyoruz. Suikastler mi, bombalı saldırılar mı, silah stokları mı, iç istikrarı sarsacak, toplumsal hezeyan uyandıracak ve sokağı harekete geçirecek eylemler mi? Ortada bir önleyici operasyon olduğu gerçek ama önlenen ne?
Bunun hükümete karşı olmakla sınırlı olmadığı ortada. Ulusalcılıkla, vatanla milletle ilgili olmadığı da. Bu ülkenin, devletinin kurulu düzenine, sistematik değişimine karşı durumdan vazife çıkarıp kendilerine iktidar bahşedenlerin tehlikeli, endişe verici, kaosa sürükleyici girişimlerinin önüne geçilmesi var ortada. Milleti ve ülkeyi hiçe sayan ama ikisini de kullananların, kendilerini devletin ve milletin sahibi sananların aymazlıkları
Bir cunta mı çökertildi. Bir darbe mi önlendi? Ortada çok büyük, çok boyutlu bir hesaplaşma var! Bakalım ne göreceğiz.