Işid’in “Tİşid” Olmasına Az Kaldı... Yani, İşid’in Türkleşmesine az kaldı! Malesef
Türk sokağı ve sağ duyusu buraya itiliyor. Hemde İşid denilen beladan itten korkar
gibi korkan PKK’lılar tarafından.
Nasıl mı?
Kobani bahanesi ile patlatılan sokak olayları yüzünden “Ortalama Türk Sokağı”
hızla İşid denilen tuzağa sempati beslemeye başladı. Derinden derine İşid’in,
PKK ve versiyonu hainlere acil tarafından haddini bildirmesi histerisi yayılıyor.
Malesef, kuduz köpeğe karşı kuduz kurttan medet umuluyor! Korkarımki böyle
giderse önü alınamaz bir çığa dönüşecek bu sempati. Ortalama Türk Sokağı’nın
“Susam Sokağı” olmadığını da o zaman herkes görecek.
Ama herkes...
Hayvani bir içgüdü ile okul, hastane, postane ambulans, spor salonu, market,
siyasi parti büroları gibi önüne gelen her şeyi yakıp yıkma cüreti gösteren
haydut sürüsü, sokakta gördükleri tüm Hüda Partililer’in infaz edilmesi için
çağrı yapabiliyor ve bu çağrının ardından Hüda Par’lı bir genç, kafası taşla
ezilerek infaz ediliyor. Esenler’de ise esnafın kullandığı bir mescid ateşe
veriliyor. Gerekçesi mescidin İşid bürosu olduğu yönündeki alçakça
hazırlanmış bir yalan. Müslüman ve muhafazakar Kürt toplumu da böylece,
asla içinde olmak istemeyeceği seküler ve Neo-Kemalist bir araziye çekilerek Kürt dokusunun bin dört yüz yıllık DNA’sı
bozulmaya çalışılıyor.
Bir Atatürk heykelinin kafası kopartılıp top oynanıyor ve bir diğer Atatürk
heykeli Esenyurt’ta toptan ateşe veriliyor. Otobüsler, minübüsler, caddeler
yakılıyor, yıkılıyor. Daha şimdiden ölü sayısı onlarla ifade ediliyor.
Ve bu, uluslararsı şer odakları tarafından “Cici Terörist” statüsüne yükseltilen
PKK ve avanelerinin yuvalandığı Kobani’den İşid’i, Türk ordusunun kovması için
yapılıyor. Devlete kurşun sıkarak devletin ordusundan medet umuluyor. Hemde
bu, tehdit ve şantajla yapılmaya çalışılıyor. Oysa aynı zihniyet, hükümetin,
askeri yurt dışına gönderebilmek için yetki istediği teskereye hayır diyor.
Bu alçak felsefe yapısı, devletimizi ve ordumuzu, kendi başına buyruk haydut
sürüleriyle karıştırıyorlar.
Bu kansız ve kancıkça bir haytalıktır. Bu alçaklıktır. Bu hesabı mutlaka
görülmesi gereken bir eşkıyalıktır. Bu bir hak arama değil, bu Allah’a “belamızı
gönder” diye yalvarıp, yakarmaktır. Mili, milliyeti, yaşı ve cinsiyeti farketmeksizin
en şiddetli şekilde cezalandırılması gereken bu kalkışma, çıktığı mağaranın
deliğine gerisin geri sokulmalıdır!
Devletin, çözüm sürecini resmileştirdiği ve analar ağlamasın, Kürt çocukları
dağlarda heba olmasın diye kendini parçaladığı ve de hükümetin her türlü
siyasi riski üstlendiği bir zamanda, bu yapılan alçaklık “Post Modern Haçlı
Seferinin Öncü Kol Kuvvetleri” görevinin yerine getirilmesidir. Bu, siyonist
ve haçlı batı egemenlerinin koynuna girmektir.
Devletin bizatihi üniter yapısını ve ana gövdesini hedef alan bu hain kalkışmaya
karşı, hükümet hükümetliğini, devlet devletliğini tez zamanda göstermelidir.
Yoksa, millet milletliğini nasılsa gösterecektir. Ve korkarım ki o zaman, birileri
İşid’i mumla arayacaklardır.Bu benim temennim değil, ön görüm.
Ha şunuda açıkça yazmam gerekir ki benim kişisel felsefemde devletin yeri
“Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” atasözündeki gibidir. Devletimizi hedef alanın;
dini, dili ve ırkı her ne olursa olsun yok olmayı hak eden bir ‘hiç’liktir. Biz, tarihe
çok sahipsiz mezar taşı diktirmiş bir neslin torunlarıyız. Elimizden ne Bizanslar,
ne Romalar, ne Çinler, ne Maçinler geldi geçti. Tarih bunun en büyük tanığıdır.
Son imparatorluğumuz yıkılırken bile Avrupa devletlerinin dünya hegomanyasını
bitirerek Avrupa’nın adeta üzerine yıkılmıştır. Bizi bitirmeye çalışan her kim
olursa olsun hiç değilse şunu unutmamalıdır ki, velevki yıkılsak bile siz
yıkıntılarımızın en altında kalırsınız.
Bakın tarihe...
Nerede “Üstünde Güneş Batmayan Büyük Britanya?” İşte o trenine bindiğiniz
Kraliçenin treninin lokomotifini biz yaktık. Tacını tahtını biz yerle bir ettik.
ABD denen kanserli devlete 23 yıl haraç kesip, ona ingilizce dışında tek
anlaşmayı türkçe imzalatanlarda bizleriz. Çin’e çin seddini yaptıran, Romaya
ceddini unutturan “Tanrının Kırbacıyız.” Mecusi Sasaniler’in imparatorluğunu
viran etmiş olan Turan’larız. Savaşın en merhametsiz bileği ve barışın en
maharetli hekimleriyiz. Tüm bunları bilip, anlayacak kadar bir beyinden
yoksun olan faşist PKK ve türevleri, böyle davranmaya devam ederlerse,
onları kayıtsız şartsız teslim olmaları bile kurtarmayacaktır.
İşid’in, değnekle sığır sürüsü gibi önüne katıp kovaladığı sosyalist-dinsiz PKK ve fraksiyonlarının “Büyük Türk Milletini ve Devletini” şantajla
dize getirebileceğini zannetmesi en iyi ihtimalle, olsa olsa bir akıl
tutulmasıdır. Ama bu bir akıl tutulması değil bilinçli bir ihanettir. İşte
özelliklede bu yüzden de en sert şekilde cezalandırmalıdır.
Bu yapılanlar, askeri darbenin kapısını aralama çabası olduğundan
dolayı da, siyasi irade, üzerine düşeni laf salatası ile değil “Büyük Devlet
Refleksi” ile yerine getirmelidir. Devlet mekanizmaları uyuşuk ve hareket
edemez pozisyona itilmemeli ve yılanın başı hemen ezilmelidir. Ve bu, TC.
Başbakanı’nın aracının taşlanmasını “düşünce iradı” sayan Yargıtay gibi
hangi devletin mahkemesi olduğunu çoktan unutmuş köhne kurumlarla ve
onun beyin felci geçirmiş karar vericileriyle yapılamaz.
Çözüm, taş atarak kendisini ifade ettiğini zanneden, birileri tarafından
kandırılmış zavallı Kürt gençlerine “Doğru taş atın lan” diye seslenebilen
Türk Polisi’nin efkarı umumiyesinin derinliklerindeki hinterlanddadır.
E mail: akpinartahsin@hotmail.com
Twitter: @akpinartahsin