Yapmalısın bunu başarmak için…
Hayatı başarmak, finali doğru yapabilmek için ezberini bozmalısın!
Zordur ezber bozmak! Konfor bozar zira… Tadını kaçırır, adetlerini değiştirir. Kişi de kolay kolay bu nedenle ezberini bozmak, keyfini kaçırmak istemez. Eski düzene devam eder.
…
‘Böyle gelmiş böyle gider’demelerimiz bu yüzdendir. ‘Sen mi değiştireceksin şunca yıldır bu kurulu düzeni’ şeklindeki seslenişler hep bu konforun bozulması kaygısıyla edilmiştir. ‘Ön teker nereden giderse arka teker de oradan gider’ şeklindeki sözler de yine hep bu sebebe matuftur! ‘Eski köye yeni adet mi getiriyorsun?’ sorusu da bu amaçla sorulur…
Kimse ezberinin bozulmasını istemiyor!
Nasıl öğrendiyse öyle tamamlamak eğiliminde hayatı! ‘Anamdan atamdan böyle gördüm’ mazeretine sığınır.
…
Üzerinde düşünüldüğünde insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük olduğu hemen anlaşılacaktır.
Hayat boyu öğrenme şeklinde anlayabileceğimiz “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz” kudsi emri karşısında uydurduğumuz yukarıdakilere benzer onlarca ‘Ezber cümle’ler bulabiliriz.
Bu cümleler hayatımızda çok muhkem. Pek kavi gerçekten… Kolay sarsılmıyorlar, dirençleri yüksek…
Bunlara direnmek, bu cümleleri bünyemizden atabilmek için önce iyi fikretmek gerekiyor. Üzerinde ısrarla düşünmeli, ne getirip ne götürdüğü hassas hesap edilmelidir. Sanırım bunun da bir öncesi niyetlenmek. ‘Niyet ettim ezberlerimi bozmaya’ demeliyiz.
Kuvvetlice! İhlasla…
…
Önce ezberlerimiz nelerdir şeklinde bir liste yapmayı düşünebiliriz. Çünkü hepimizin ezberleri birbirine benziyor olsa bile farkları da olacaktır. Neden? Ezberlerin de kökleri vardır zira. Yaşa, kültürel çevreye, yetiştiğimiz muhit ile bağlantıları vardır. Dünya görüşümüzle alakalıdır bazları...
Hayallerimizle ilgili olanı vardır… Ümitlerimizi besler bu ezberler. Yok yere ömrümüzü heder ederler.
Geleceğimize dair olanları vardır. Temeli olmayan kurgular içinde oluruz. Yalnız kendimizin inandığı kurgular.
Kendimizle ilgili ezberlerimiz var örneğin. En yıpratıcı olanlar da genellikle bunlardır.
‘Ben var ya ben’şeklinde başlayan cümlelerin çoğu ezber cümlelerdir. Kendimizi inandırdığımız, eskilerin ‘Kaziyye i muhkeme’ dedikleri cinsten değişmez, değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez ezberlerdir bunlar.
- Ben çok seçiciyim
- Ben çok hassasım
- Ben her şeyi beğenmem, her şeyin en iyisini olmasını isterim.
- Ben sevdim mi tam severim.
- Ben ölümüne arkadaş olurum.
- Ben çok ayrıntıcıyım, bir şeyin künhüne vakıf olmadan rahat edemem
- Ben her şeyin en iyisine layığım şeklinde uzayıp giden cümlelerin pek çoğu ezberdir. Teste tabi tutulmalıdır. Ayrıştırılması gerekir. Yanlış ezberlerin çemberinde ruhumuzu muazzep etmeye hiç gerek yok. Hakkımız olmadığı gibi…
…
Bozamadığımız ezberler yakınlarımız için de geçerlidir. “Benim eşim sevgisini hiç göstermez, daima içinden sever, dışarı vuramaz” cümlesi bir önkabul değil midir? Buna karşılık “Sen ne kadar sevdin, sevilmeyi tattırdın peki” sorusunu bizde kendi kendimize sormamız gerekmez mi?
Biraz ezber bozmaya niyetlenmek iyi gelecektir hepimize. Hayata bakışımızı değiştirebilir. Acılarımızı bir nebze de olsa dindirebilir.
Evet ezberlerimizi bozmalıyız.
Önce buna niyet etmeliyiz. Gerekli olduğuna inanmalıyız. Ardındansa doğru bir yöntem belirleyerek işe koyulmalıyız.
…
Buyurun size ezber cümleler, kesinleşmiş önyargılar:
-Şu kişi çok kötüdür. Yoo gayet iyi niyetli birisi.
- Bu âdem var ya, bu âdemin her zaman niyeti bozuktur. Nereden belli ki bu? Yürüyüşünden mi? Hiç de öyle olmayabilir!
- Şu kadına dikkat et aman. Gözleri ‘Vel fecr’ okuyor. Nereden anladın benim anlamadığımı. Gayet sakince. Göz ölçer aleti mi var sende.
-Şu kişiye sakın ola borç vermeyesin. Asla geri vermezmiş. Perişan olursun? Sen verdin mi hiç peki? Vermemişsen bu söz sana ağır değil mi? Hesap gerektirmez mi?
- Bununla arkadaşlık etme sakın. Bencil mi bencil, kırılır, incinir, mahvolursun. Sen hiç arkadaşlık ettin mi peki? Hükmünün gerekçesini alabilir miyim?
Ne kadar yakın, hiç şaşırmadığınız cümleler değil mi bunlar? Her gün duyduğumuz ya da söylediğimiz faraziyelere dayalı, içi boş cümleler. Hepsi de ezber! Öğrenilmiş, test edilmemiş ama başkalarını bir kalıbın içine sokan, küçülten, yargılayıcı, suçlayıcı cümleler.
İtiraf vaktidir. Ne yazık ki şablonlarla yaşamaktayız. Bu şablondan çıkmanın tek yoluysa ezberlerimizi bozmaktan geçer.
…
-Ben güzel konuşamam ki! Önce dene bakalım.
- Sahne korkum var toplum huzuruna çıkamam! Çık önce, konuşma ziyanı yok. Ayağın alışsın.
-Ben iyi yazamam ki! Kalemi görelim önce… Yaz bakalım. Bir kelime ardından bir kelime daha… Gör ki neler var…
- Ben kendimi iyi ifade edemem! Denemene mani ne? Gayret et. Teşebbüs etmeden nereden bilebilirsin.
Bunlar da diğer ezberlerimizden bazıları.
Yok, yok böyle yaşanmaz. Ezber bozmak gerek. Esaslı biçimde üstelik…
Ezber bozmak niyet bozmak, niyeti bozmak değildir. Namaz bozmak hiç değildir. Kazası gerekmez.
Heyhat ki, ezber bozulmadığında hayatı kaza edecek başka bir hayat da yoktur!
…
Kendime uyguladığım yöntem ‘Telkin’dir. Sizi bilmem.
Başlangıç açısından yararlı, hatırlatıcı…
‘Boz ezberini’diyorum kendime. ‘Adetçi olma’ diyorum.
Bu cümleyi takıldığım konu veya konular neyse onları ana eksene alarak telkinlerimi sürdürüyorum.
İşe yarıyor mu derseniz yarıyor.
Hem de çok.
Sizde deneyin. Bozun ezberinizi. Kefaret gerekmez.
Önce belki biraz tuhaf hissedeceksiniz kendinizi ama peşi sıra bir özgürlük olduğunu hemen fark edeceksiniz.
Kendinizi ezberlerinizin prangalısı olmaktan kurtardığınız gibi başkalarını da zihninizde kurduğunuz ‘Önyargı darağacı’ndan salıvereceksiniz.
“Etrafım da ne güzel insanlar var, ne kadar anlayışlı, sevecen dostlarım varmış” diyeceksiniz.
Şaşıracaksınız.
Yükten kurtulacaksınız.
Yüreğiniz de kurtulacak! Tutsaklıktan.
Durma hadi. Boz ezberlerini.
HABER NAME/ 02.10.2012 canbolatugur@gmail.com/ https://twitter.com/ugurcanbolathttps://www.facebook.com/iyibakkendine