Hepimizin bildiği gibi 11 temmuz tarihi Srebrenica katliamının yıldönümüdür. Kesinlikle intikam hırsı ile değil ancak bir insanlık suçu olması sebebiyle unutulmaması ve unutturulmaması gereken bir olaydır.
Bu vesile ile Bosna hakkında anonim bir hikayeyi aktarmak istiyorum. Bu hikaye Bosna adının niçin ve nasıl Bosna olduğunu anlatmaktadır.
Bosna %70'i dağlık ve ormanlık olan bir ülkedir. Ülkenin başkenti olan Saraybosna da dağlar arasındaki bir vadide yer almaktadır. Saraybosna'nın güney doğusunda yani yaklaşık olarak kıble istikametinde yer alan İgman isimli bir dağ vardır. (Sarajevo 84 kış olimpiyatlarının yapıldığı yer.) Bu dağ ismini burada yaşamış olan ''İguman'' isimli dervişlerden almıştır. İgumanlar İsevi dervişler idi. Yani Allah'ın birliğine ve Hz.İsa'nın O'nun peygamberi olduğuna inanan mümin kimselerdi. Hz. İsa'nın İncil'inde müjdelediği son peygamberin gelişinden haberdar kimselerdi.
Kendi inanışlarına göre müjdelenen son peygamber gelene kadar çok faal olmanın gerekmediğini düşünmekteydiler. Bu nedenle son peygamber gelene kadar insanlardan uzak dağ başlarında yaşamayı ve zikirle vakit geçirmeyi şiar edinmiş bir dervişler gurubuydu.
Günlerden bir gün İgumanlar Hicaz bölgesinde bir peygamberin zuhur ettiğini haber alırlar. Kendi aralarında toplanarak 'işte beklediğimiz gün geldi. Şimdi bu peygambere ulaşıp onunla görüşmemiz ve son peygamber olduğundan emin olmamız gerekir. Eğer bizdeki bilgileri teyid ediyorsa beklediğimiz müjdelenen peygamber O'dur.' diyerek yola revan olurlar. İgumanlar fakir kimseler oldukları için bu yolculuğu yaya yapmak zorundaydılar.
Ne kadar sürdüğü bilinmeyen uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Medine’ye vasıl oldular. Şehrin girişine vardıklarında perişan bir vaziyette idiler. Üstleri başları yırtılmış ve ayakkabısız ayakları kan revan içindeydi.
İguman'lara şehrin girişinde bir Medineli rast geldi. Bu kişi Hz. Ömer (R.A.) idi. Her halinden yabancı olduğu belli olan bu gurubu görünce, yardımcı olmak maksadı ile gurubun yanına geldi ve 'Size nasıl yardımcı olabilirim?' diye sual etti.
Bunun üzerinde İgumanlar 'Biz peygamberi görmeye geldik' dediler. Hz.Ömer de onlara 'Peygamber (S.A.V.) dün vefat etti' diye cevap verdi.
Bu cevapla yıkılan igumanlar ağlaşmaya başladılar. ' Eyvahlar olsun. Biz şimdi bu şahsın beklenen son peygamber olduğunu nasıl bileceğiz' dediler.
Hz. Ömer, ' Ben peygamberin çok yakın bir dostuyum. O'nun getirdiği dini size tebliğ edebilirim' dedi ve İslam dinini özetle bu derviş guruba anlattı. Bunun sonrasında İgumanlar saçlarını başlarını yolarak ağlamaya başladılar ve 'Bizler ne şanssız kimseleriz ki kaç nesildir gelmesini beklediğimiz son peygamberi görmek ve tanımak nasib olmadı.' dediler.
Hz. Ömer dini kural ve uygulamaları öğretmek için bu derviş gurubu bir süre misafir etti. Bu arada bu dervişlerden hiçbirinin ayağında ayakkabı olmadığını görünce bunlara birer çift ayakkabı hediye etti. Yalnız gördü ki bu dervişlerden hiç biri bu ayakkabıları giymiyordu. Bunun üzerine onlara sordu; 'Niçin ayakkabıları giymiyorsunuz?' İgumanlar da; 'Son peygamberin yakın bir dostunun hediyesini ayağımıza geçiremeyiz. O ancak başımızın tacıdır.' diye cevap verdiler.
Bu cevap ve davranış üzerine Hz. Ömer onlara sordu, 'Siz kimlerdensiniz ve ülkenizin adı nedir?' Onlar da 'Bize İgumanlar derler. Bizler insanlardan uzak dağ başlarında yaşayan bir derviş gurubuz. Onun için yaşadığımız yerin de bir adı yoktur.' diye cevap verdiler. Hz. Ömer de 'Öyleyse sizin beldenize bir isim verelim' dedi ve sordu; 'Sizin diliniz de ayak ne demektir?'(Hz. Ömer bütün dervişlerin ayaklarının çıplak olmasından mütevellit bu soruyu sormuştur.)
'Bos' diye cevap verdiler.(Bos kelimesi bütün slav dillerinde ayak manasına gelir.)
Bunun üzerine Hz. Ömer (R.A.) 'Beldenizin isminin birazı sizden birazı da bizden olsun' dedi ve kelimeye Arapçada bizim manasına gelen -na'yı ekleyerek (Yani 'Ayağımız veya Çıplak ayaklarımız manasına gelen) 'Bosna' olsun dedi.
Bu ismi beğenen İgumanları 'Allah beldenizi kıyamete kadar İslam toprağı kılsın' duası ile beldelerine yolcu etti.
Bu hikaye özellikle savaş zamanı çok anlatılıyordu ve Boşnaklara 'Savaşmaktan ve mücadele etmekten korkmayın biz ölsek te kalsak ta bu ülke İslam toprağı olarak kalmaya devam edecektir. Çünkü bu hususta Hz.Ömer'in duası vardır' diyerek maneviyatlarını ve mücadele isteklerini yüksek tutmaya çalışıyorlardı. Hatta kıyametten önce son ezanın birisinin Mekke'de diğerinin Bosna'da okunacağına inanırlar.
Hikayenin doğruluğu tartışılabilir ancak bunun somut bir tezahürü olarak halen Bosna'da ömer ismi çok yaygındır.
Mekanların ruhu açısından bu hikayeye istinaden şahsi bir düşüncemi belirtmek isterim. İgman dağı savaşın başından sonuna kadar Sırp kafirinin eline geçmeyen tek cephedir. Yani bu bölgeye kafir ayağı değmemiştir.
Benim de Bosna’yı ziyaretimde hiç bir yerleşim yerine uğramadan ilk ziyaret ettiğim yer İgman dağıdır.
Bu hususta bir not daha ilave etmek istiyorum, bayağı zaman önce (Albaratürk'ün de sponsoru olduğu) 'Aliya' isimli bir belgesel film çekilmişti. Bu filmde tekrar eden bir sahne vardı. Yüzü görünmeyen genç bir adam çıplak ayakla merdiven çıkıyordu. Bu sahne bu hikayeye bir atıfdır.
Allah Boşnak kardeşlerimize yaşanan acıları bir daha yaşatmasın ve bir İslam toprağı olarak vatanlarında barış ve huzur içinde yaşamalarını nasip etsin. Zulüm altındaki Müslüman kardeşlerimiz de en kısa zamanda selamete kavuşsun inşallah.