BÖL, PARÇALA VE SÖMÜR
Milliyetçilik akımı milletler arasında yaygın bir hal alırken bunun dünya da engellenemez bir sorun yumağı oluşturmasına egemen milletler seyirci kalmak zorunda bırakılmaktadır.
Etnik kökene dayanan milletler topluluğu yönetimde egemen unsurların ışığında küçük yapıları kendi bünyelerine alarak birleşik sistemler kurarak bu sorunu giderme yoluna gitmişler ve çözüm konusunda oldukça ilerleme kat etmişler idi.
Tarihte birçok ulus devlet fethettikleri bölgelerdeki geniş egemen topluluklara yönetimi bırakarak kendi sistemlerine bağlı birer ulus devlet yapısı oluşturmuşlar ve sorunu çözmüşler yada çözdüklerini zannetmişler.
Osmanlı, Bizans bunu en tipik örnekleridir.
İmparatorlukların yıkılmasından sonra hürriyetlerini kazanan birçok ülke kendi kendine yetme konusunda bir araya gelerek hem ekonomik hem de sosyolojik olarak birbirlerine yakın ulus devlet yapıları oluşturarak yeni devletçikler oluşturmuşlar.
İmparatorlukların devamı da kendi öz sınırlarına dönerek kendi milletlerinden oluşan yeni devletler kurmuşlar.
Dünya da büyüyen enerji sorunu yeni bir yapılanmayı gün yüzüne çıkarmıştır. Günümüz dünyasında böl parçala ve sömür taktiği uygulanmış ve küçük milletlere milliyetçilik akımları empoze edilmiştir.
Arap baharı bu etkinin sonucu ortaya çıkmış ve bu akım dünyada hızla yaygınlaştırılmıştır.
Eğer bir ülke enerji konusunda zenginse veya köprü görevi görüyorsa veya enerji konusunda engel ise o ülkeye en kolay ihraç edilecek iç karışıklık etnik milliyetçiliktir.
İspanya bask ve Katalan sorunları ile uğraşmakta, Fransa da Korsika sorunu patlak vermekte, Rusya zaten dağıtıldı, Ortadoğu bir aile şirketi gibi kardeş ve amcaoğullarına hediye edildi, Arap baharı diyerek Arap ülkelerinde ki yönetimler değiştirilerek ülkeler kargaşa ortamına sürüklendi, Yugoslavya dağıtıldı…
Bundan ilk nasibini alan Osmanlı Devleti olmuştur. İçinde barındırdığı birçok ülke Osmanlı yıkıldıktan sonra belini, doğrultamamıştır.
Şimdi de Türkiye’nin üzerinde bulunduğu coğrafyanın değerli olması ve enerji koridoru üzerinde ki hâkimiyetinden dolayı binlerce yıldır beraber yaşadığımız Kürt kardeşlerimizle aramıza sokulan nifakla birbirimize düşman edilmek isteniyor.
İnşallah sağduyulu yaklaşım ile bu işinde üstesinden gelinecektir.
BİLGE KRAL
Geçtiğimiz 19 ekim Pazar günü Aliya İzzetbegoviç’in vefatının 11. yıldönümü idi. Bosna-Hersek'in Bilge Kral lakaplı efsane lideri Aliya İzzetbegoviç vefatının 11.yıl dönümünde rahmetle anıldı.
Dört yıl süren savaşta ülkesini asla terk etmedi. Gençlik yıllarında müslüman kardeşler örgütünün yani Mladi Müslümanın üyesi olduğu için dört yıl hapis yattı. Entelektüel yapısı, siyasi önderliğinin yanında yarınlara birçok eseri bırakmasına vesile oldu.
1983 yılında yayınlanan İslam Manifestosu adlı eserinden dolayı 14 yıla mahkûm edildi ve 5 yıl daha hapis yattı. Cezaevinden çıktıktan sonra Demokratik Eylem Partisi (SDA) ni kurdu.
Bu parti Bosna-Hersek'te 5 Aralık 1990'da gerçekleştirilen genel seçimleri kazanarak lideri Aliya İzetbegoviç cumhurbaşkanı oldu. 1992 bağımsızlık sonrası yaşanan Sırp işgali sonrası ülkesini kurtarmak için çok büyük çaba sarfetti.
Avrupanın en büyük ordusuna sahip Sırplara karşı savaş Bosnalıların lehine dönerken uluslar arası toplumun baskısıyla 1 Kasım 1995 te Dayton antlaşması ile Bosna-Hersek in sınırlarını korumayı başardı.
Daha evvel iki defa kalp krizi geçiren Bilge Kral, 10 Eylül 2003 günü evinde fenalaşmış ve düşme sonucu acilen hastaneye kaldırılmıştı. Ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı ve 19 Ekim 2003'te ruhunu teslim etti. İzzetbegoviç'in cenazesinde tekbir ve tehlil sesleri adeta gökleri inletmiş, Bilge Kral'ın naaşı gözyaşları içinde Saraybosna'nın kalbine defnedilmişti.
Bilge Kral’ın eşi savaş sırasında ülkemizde ikamet etmekte idi. Evine ziyaret için Bosnalı bir arkadaşımın eşi ve benim eşim ziyarete gitmişlerdi. Son derece mütevazı, her şeyi en ufak noktasına kadar zayi etmeden değerlendirmeye çalışan, halim selim Müslüman bir bayan olarak anlatmıştı.
Allah cc. rahmet eylesin mekânı cennet olsun.
Vesselam. Kalın sağlıcakla.