Boğaziçi Üniversitesi Protestolarının Amacı Ne

Mehmet Y. ULUTAŞ

Özellikle son birkaç haftadır Boğaziçi Üniversitesi’ne (BÜ) yeni atanan rektör Prof. Dr. Melih Bulu’yu protesto amacıyla başlatılan gösteriler üzerine görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

  1. Bulu’nun atanması yasal mı? Evet.
  2. Bulu’nun BÜ Rektörlüğü için yeterli bir CV’si var mı? Evet. Sadece yurtdışında çalışmamış ve lisansını BÜ’de yapmamış olması temayülen eksiklik olarak görülüyor.
  3. Bulu’nun rektörlük veya kıyaslanabilecek bir iş tecrübesi var mı? Evet. Daha önce İstinye ve Haliç Üniversitelerinde rektörlük yapmış.
  4. Bulu’nun geçmişte BÜ ile bir akademik bağlantısı olmuş mu? Evet. Yüksek lisans eğitimi ve doktorası BÜ’den.
  5. Bulu’nun geçmişte herhangi bir suçtan, özellikle yüz kızartıcı bir suçtan hüküm giymişliği var mı? Hayır.

Görüldüğü gibi Melih Bulu’nun diskalifiye olmasını gerektirecek veya kalifiye olmadığını gösteren bariz bir sebep yok. O zaman bu gösterilerin sebebleri neler olabilir diye anlamaya çalışalım.

  1. Bulu’nun atanması ile AK Parti’nin BÜ’de kardolaşmasını, bu yüzden üniversitenin sıradanlaşmasını, irtifa kaybetmesini ve diploma değerininin düşmesini protesto etmek mi? Böyle düşünerek protesto edenler niyet okumuş olur. AK Parti’nin Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri olan BÜ’nün klasmanını düşürmeye çalıştığını zannetmiyorum. Bulu’nun icraatlarını bekleyip ona göre değerlendirmek lazım.
  2. Bulu atamasını eleştirmek için mi? Öyle görünmüyor. Birkaç gün önce BÜ öğrencisi oldukları intibası verilen gençlerin konuştuğu bir video seyrettim. Konuşanlar “atama yasal ama ihalelerin sadece 5 şirkete verilmesi de yasal” gibi siyasi argümanlar öne sürüyorlardı. Görünen o ki Bulu’nun atanması bahane, mevcut iktidarı eleştirmek ise asıl gerekçe.
  3. Bu protestolar marjinal ve elitist mi? Evet. Zaten protestolara katılanlar içerisinden gözaltına alınanların çok büyük bir kısmı öğrenci bile değil ve terör örgütleri ve marjinal gruplarla iltisaklı kişiler. DHKP-C gibi terör örgütleri ve LGBTQ gibi marjinal grupların yer aldığı protestoların halk nazarında pek bir karşılığı yok.
  4. Yeni bir ihtilal için ortam hazırlamak için mi? Öyle görünüyor. Öğrenci olayları 27-Mayıs-1960 ve 12-Eylül-1980 ihtilallerinden önce yapılmış ve başarılı(!) olmuş bir yöntem. Umarım bu sefer başarısız olur çünkü Türkiye darbelerden yeterince çekti.
  5. Bulu ataması durdurulur ve yerine öğrencilerin istediği birisi atanırsa gösteriler durur mu? Emin değilim. Gösteriler Bulu’nun atanmasını protesto etmekten çıkıp hükümeti devirmeye yönelik faaliyetlere evrilmiş olduğu için “Başardık. Hükümet bizden korktu ve kararını geri aldı. Şimdi daha fazlası için daha şiddetli gösteriler yapalım” haline dönüşebilir. Yada gösterilerin makul bir dayanağı kalmayacağı için iyice yasadışı olup ve sönümlenebilir.

Üniversitelere rektör atama işi ne yazık ki Türkiye’nin son 50-60 senedir çözüme kavuşturamadığı konulardan biri. Örneğin 1990’lardan beri hemen her iktidar YÖK’ü kaldıracağım vaadiyle iktidara geldi ama hiçbiri kaldırmadı. Akademisyenler arasında seçimle rektör belirleme formülü de tutmadı. Nitekim geçmişte sadece 1 oyla (o da eşinden) devrin cumhurbaşkanı tarafından atanan rektör ve seçilmek için kadro pazarlığı yapan akademisyenler oldu. Yani rektör atama prosedürünün makul bir çözüme kavuşması gerekiyor. Bunun için şunlar yapılabilir:

  1. Üniversiteler özerk olmalı ve fakat onları periyodik olarak yeterli eğitim verilip verilmediğine dair kontrol eden ve akredite eden/etmeyen bir denetim kurumu olmalı.
  2. Üniversite rektörünü o üniversitenin mütevelli heyeti seçmeli, performansını gözlemlemeli ve başarısız olursa da görevden almalı.Yurtdışında rektörü akademik camiadan gelmeyen üniversiteler var; öyle ki, bu üniversiteler rektörlerini sadece iş dünyasındaki başarısını kriter alarak seçiyorlar.
  3. Siyasileşme ve kamplaşmayı önlemek adına öğrencilerin veya akademisyenlerin rektör seçme hakkı olmamalı ama barışçıl olarak ve makbul sebeplerle protesto etme hakkı olmalı.

Türkiye’deki üniversiteler zaten dünya sıralamasında çok iyi yerlerde değiller. Round University Ranking kurumunun 2020 yılı için yaptığı sıralamaya göre (https://roundranking.com/ranking/world-university-rankings.html#world-2020) en iyi üniversitemiz olan Sabancı Üniversitesi 344’de. BÜ sıralamada 425’te ve mezunu olduğum İTÜ ise sıralamada 451’de. Bu yine iyi hali çünkü yanılmıyorsam 20 sene önce ilk 500’e giren üniversitemiz bile yoktu. Sıralamada yükselebilmek için Türkiye’deki üniversitelerin devamlı araştırmalar yapan, fikir üreten ve icatlar yapan çalışkan akademisyenler ile dolu güçlü kurumlar olması gerekiyor. Gel gör ki birçok akademisyen daha rahat ve profesyonel çalışma ortamı için yurtdışını seçiyor. İddia ediyorum sıralamada ilk 100’de birçok üniversitesi olduğu zaman Türkiye çok daha güçlü bir ülke ve cazibe merkezi konumuna yükselecektir.

Temizlik-Maske-Mesafe kurallarının hiçe sayıldığı ve Türkiye’nin enerjisinin boşa akıtıldığı bu protestoların bir an önce son bulmasını diliyorum. Protestolara katılan öğrenci kardeşlerime de bir tavsiyem var. Protesto hakkınızdır, “yapmayın” demiyorum ama hiçbir grubun da özel ajandasının maşası olmayın. Hayat kısa; özellikle genç yaşlarda alınan yanlış kararlar ömrün geride kalanını birebir etkiliyor ve bazen berbat ediyor. O yüzden çevrenizdeki güvendiğiniz ve tecrübeli insanlardan rehberlik isteyin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.