Bu ülkede en çok mağdur edilen, partileri ve yayın organları sık sık kapatılan, bu ülkenin nimetlerinden Türkler kadar faydalanamayan bir kesimdir Kürtler… Sanırım buna kendileri de evet diyeceklerdir. Ve Kürtleri en çok mağdur eden sistemde; Türkiye’nin şu anki mevcut yargı/hukuk sistemi ve yıllardır farklı kesimleri dışlayan yok sayan baskıcı, darbeci, militarist bir zihniyetin varlığı idi. Herhalde buna da evet diyeceklerdir.
BDP bu tutumunu Kürtlere izah edemez;
O zaman sormak lazım. Şimdiye dek sizi mağdur eden gerek bu mevcut hukuk anlayışını gerekse sizi yıllardır insan yerine koymayan bu baskıcı zihniyeti dün neden sahiplenmek durumunda kaldınız. Benim gibi sürekli sizlerin yanında yer alan Kürtçe diyen, partileri kapatılmasın ve onlarda bizim gibi her türlü haklardan yararlansın diyen Türk dostlarınıza neden ihanet ettiniz. Neden sizin için cesur adımlar atan iktidar partisinden bu denli nefret ediyorsunuz. Onu bir çırpıda harcıyorsunuz. MHP’nin ve CHP’nin size sahip çıkacağını mı zannediyorsunuz… Bu tutumunuzu Kürtlere nasıl izah edeceksiniz. Ne diyeceksiniz onlara. BDP olarak AKP’yi sevmiyoruz da ondan mı ret oyu kullandık diyeceksiniz… Ayhan Bilgen“Salt sayısal çoğunluğa güvenerek siyasal değişim sürecini yönetmeye kalkmak ve diyaloga ihtiyaç duymamak akıllıca bir yöntem değildir. Siz ikna yöntemleri aramak yerine sayınıza güvendiğinizde karşınızdakinin bunu desteklemesini beklemeye hakkınız kalmaz” diyor.Peki Kürtleri böyle mi ikna edeceksiniz Ayhan bey…Kürt dostlarımız ikna olur mu acaba bu sözlerden.BDP olarak AKP’den gıcık kapıyoruz dediğinizde; size inanacak Kürtler çıkacak mı doğu ve güneydoğudan doğrusu bende merak etmeye başladım..
İnsan feda edilemez;
Dün Türkiye’de milliyetçiliğin bir kez daha çimento görevini üstlendiğine şahitlik ettik. Milliyetçilik hakikaten farklı kesimleri bir araya getirebiliyormuş! Kürt, Türk, sağ, sol, fark etmiyor. Milliyetçliğin devletin âli menfaatleri söz konusu olduğunda nasılda insanı harcadığına şahsım adına bir kez daha tanıklık ettim. Yeter ki siz bu kesimlere demokrasi, özgürlük ve insan hakları deyin. Hemen bir araya geliveriyorlar! Bunlardan biri Cumhuriyet Halk partisi diğeri ise Barış ve Demokrasi Partisi! Biri halk diyerek, halkın geleceğini karartmakla kendini vazifelendirmiş diğeri barışı, demokrasiyi ve kardeşliği sulandırmakla. MHP’yi bilen bilir. Neticede bu üç partinin buluştuğu bir nokta var; o da milliyetçilik. Devletin insandan üstün tutulabildiğini, insanın devlete feda edilebileceğini, demokrasinin, özgürlüklerin bir çırpıda harcanabileceğini yeri geldiğinde çıkarları gereği insana ait değerlerin çöpe atılabileceğini bizlere gösterdiler. Halbuki “Devlet ne gökyüzünden indi, ne de topraktan bitti. O, hayatımızı kolaylaştırmak için inşa ettiğimiz bir kurum. Devlet kutsal değil. Ordu da devletin kurumu ve o da kutsal değil” diyor Berat Özipek hoca bugünkü yazısında…
Herkesin mutlu olduğu bir ülke anlamlıdır
Bu ülke, üzerinde yaşayan insanların -rengine, ırkına, diline ve inancına bakılmaksızın- her türlü haklarını rahatlıkla kullanabildiği ve herkesin özgürce yaşabildiği ve mutlu olabildiği bir ülke olduğunda bir anlamı olacak. Yoksa istediğiniz kadar şişirin, kutsallık atfedin bir işe yaramayacaktır. Önemli olan burada yaşayan insanların “insanca” yaşabilecekleri, kendilerini buraya ait hissedebilecekleri bir hukukun inşa edilmesidir. Alevinin, Kürdün, Türkün, dindarın, ateistin, solcunun, Ermeninin, Süryani’nin, Yahudi’nin ve Hıristiyan’ın bir arada özgürce yaşayabildiği tüm haklarına kavuşabildiği bir ülke ancak kıymetli olur..Değerli olan insandır.Değer olan özgürlüktür.Haktır,hukuktur.Sevimsiz,soğuk yüzlü taş duvarlarla örülü binalar değil..Adına cennet koyduğunuz bir ülkede kimseye işkence yapılmaz, kimsenin hakkı gasp edilmez.Cennette işkence olur mu? Cennette haksızlık, zulüm, adam öldürmek olur mu? Bir ülke yüksek dağları var diye, taşları, denizleri, ırmakları var diye sevilmez. İçindeki insanı sevmedikçe, onların haklarını yasalarla korumadıkça, bir arada tutmadıkça ne önemi var! Bir ülke atalarımızın yolundan gideceğiz diye çocuklarına gelecek, adil,özgürlükçü ve insanca yaşama adına bir yol çizmedikçe bir değeri olmaz..
İnadına “insan” demeliyiz;
İşte bu aralar yaşadıklarımızın anlamı budur. Kendi adımıza, kendimiz için bir yol çizme aşamasındayız. Yıllardır bu ülkede herkesimden insanı mağdur eden, dışlayan ve yok sayan, çocuklarımızı harcayan, insanlığımızı paçavraya döndüren eli silahlı, güçlü, nüfuzlu üstelik devletin her türlü imkanından yararlanarak kirli tezgahlarla bu ülkede kaos ortamları oluşturan ve bundan asla vazgeçmeyen bir zihniyetin karşısında hak, hukuk, özgürlük, ahlak ve erdem diyoruz. Hak ettiğimiz insanca yaşama adına bugünleri bir fırsat biliyoruz. Neticede er ya da geç bu ülkede insan gibi yaşayacağız. Çünkü biz buna değeriz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bu türlü kirli ittifaklarla bunu engelleyemeyeceklerdir. Yeter ki biz birbirimize düşmeyelim ve birbirimizden nefret etmeyelim. Oyuna gelmeyelim. Çünkü her türlü tezgâh bizi birbirimize düşürmek adına yapılıyor. Çünkü nefretten beslenen ve güçlenen çok tehlikeli bir virüs taşıyorlar. Panzehiri ise; insanlığımıza sahip çıkmak, inadına özgürlük ve evrensel hukuk demektir.