BİSMİLLAH SALVO

Ahmet TÜRKAN

Bismillah salvo denizcilikte kullanılan bir ifade olup atış serbest manasında kullanılır. Bunun gibi Bismillah diyerek verilen birkaç komut daha vardır. Onun dışında yemeğe başlarken “bismillah”, yemekten sonra “elhandülillah” denmez. Yemeğe başlarken “Tanrının adıyla”, yemekten sonra ise “çok şükür” denilir.
Laik zihniyet ancak bu kadarına müsaade eder.
Laiklik aslında Anayasa’da nasıl, gerçekte nasıl bir göz atalım. Bakalım sanıldığı kadar demokratik mi?
1. İnanç Hürriyeti
İnanç hürriyeti, kişinin istediği dini seçebileceği anlamına gelir. Keza bir dini seçmekte hür olan kişi, herhangi bir dini seçmeme hakkına da sahiptir. Bir devletin lâik olabilmesi için, o devlette inanç hürriyeti tanınmış olmalıdır. Anayasamız 24’üncü maddesinin ilk fıkrasında “herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir” diyerek “inanç hürriyeti”ni tanımıştır. “İnanç hürriyeti”ne maddenin kendisinde bir “özel sınır” veya bir “anayasal sınır” da getirilmemiştir. Keza, Anayasa “kimse... dinî inanç ve kanaatleri açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz” (m.24/3) diyerek, inanç hürriyetine bir ek-güvence de getirmektedir. Anayasamız olağanüstü hallerde dahi dinî inanç hürriyetini özel olarak korumaktadır. Aşağıda olağanüstü hallerde temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasını inceleyeceğimiz bölümde göreceğimiz gibi, Anayasamızın 15’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde bile, “kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz”.
Anayasa Mahkemesi de 4 Kasım 1986 tarih ve K.1986/26  sayılı Kararında inanç hürriyeti konusunda şöyle demiştir:
“Lâik devlette herkes dinini seçmekte ve inançlarını açığa vurabilmekte, tanınmış olan din ve vicdan özgürlüğünün sınırları içinde serbesttir. Hiçbir dine itikadı olmayanlar için de durum aynıdır. Lâik bir toplumda herkes istediği dine veya inanca sahip olabilir. Bu husus yasa koyucunun her türlü etki ve müdahalesinin dışındadır”

Bu ve buna benze pek çok hüküm inanç hürriyetinde benze manalar taşır. Yani inanmak serbest. Peki ibadet Hürriyeti nasıl? ona bir bakalım.
2. İbadet Hürriyeti
Din hürriyetinin ikinci veçhesini “ibadet hürriyeti” oluşturur. İbadet en geniş anlamda bir dinin gereklerini yerine getirmek demektir. O halde ibadet hürriyeti, kişinin inandığı dinin gereklerini, özellikle ayin ve törenlerini serbestçe yerine getirebilmesi demektir. Bir devletin lâik olabilmesi için, o devlette ibadet hürriyetinin de tanınmış olması gerekir. Anayasamız ibadet hürriyetini “14’üncü madde  hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir” (m.24/2) diyerek tanımıştır. Görüldüğü gibi Anayasamızda ibadet hürriyeti, inanç hürriyeti gibi mutlak bir şekilde değil, 14’üncü madde ile sınırlı olarak tanınmıştır. İbadet hürriyeti, ibadet etmeme hürriyetini de içerir. Lâik bir devlette kişilere zorla ibadet ettirilemez. Anayasamız “kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya... zorlanamaz” (m.24/3 ) diyerek, ibadet etmeme hürriyetini de güvence altına almıştır.
Anayasa Mahkemesi de 1961 Anayasası döneminde verdiği 27 Kasım 1979 tarih ve K.1979/44  sayılı Kararında
“din özgürlüğünün kimi kişilerin iç aleminden taşarak toplumun huzurunu kaçıracak boyutlara ulaşmasına, kamu düzeninin korunması ve işlerliğinin uyum içinde sağlanması düşüncesi izin vermez”

diyerek ibadet hürriyetinin sınırsız olmadığını, sınırlandırılabileceğini kabul etmiştir.
Evet işte dananın kuyruğu burada kopuyor maalesef.
İslamın 6 iman esası yanında 5 de ibadet esası var.
İman esaslarına itiraz yok. Çünkü gerçekte kişinin gerçek inancını tayin etmek kolay değildir.
Peki; Rabbimiz bizden ibadet etmemizi istiyor, ibadet olmaz ise din tam olarak yaşanmış olamaz diyor ve ibadetlerimize sarılıyorsak ne olacak?
İşte sorun burada.
Laiklik ilkesinde inanmak serbest, ibadet yasaktır ya da sınırlandırılmıştır.
Kanun metni ve içtihatlardan anlamak kolay olmakla birlikte pratikte anlaşılması için şunları izah ve de ispat edeyim.
28 Şubat post modern darbesinin temel çıkış noktası ibadetlere karşı oluşları idi. Yaşadım, başıma geldi bizzat gördüm. Çünkü 28 Şubat darbecileri tarafından mağdur edildim. 2010 referandumu ile benim ve bir kısım mağdurların sorunları çözülmüş olmakla birlikte pek çok mağduriyetler devam ediyor.
Çünkü inanmak gizli olduğu için engel olunamazdı.
İnancın göstergesi onu bizzat yaşamaktır.
İçki içmek haramdır. İnanabilirsin ama dinini gerçekten yaşıyorsan içki içemezsin.
Kumar oynamak haramdır. İnanabilirsin ama inancını yaşıyorsan kumar oynayamazsın.
Zina haramdır. İnanabilirsin, inanıyorsan ve de bunu yaşamak istiyorsan zina yapamazsın.
Bu gün Türk Ceza Hukukunda zina suç değildir. Yani İslamın suç kabul ettiği bir fiil kanunen serbesttir. Bu fiili bir Müslüman yapabilir mi?
El cevap…! Asla ve de kata yapamaz.
Peki yapanlar kim…?
Onu siz düşünün…
Yani % 99’u Müslüman olan bir ülkede zina almış başını gidiyorsa bunda bir problem vardır.
Bunu laiklik ilkesi anlayamaz ve anlatamaz.
İnanmak serbest ya...!
Peki sonuç…!
Müslümanların laiklerle hiçbir sıkıntısı yok. İspatı 600 küsur yıllık Osmanlı tarihinde ve 85 küsur yıllık Türkiye tarihinde görülmektedir.
Ama, laiklerin Müslümanlarla, yani inancını yaşamak isteyenlerle sıkıntısı var.
Türk Silahlı Kuvvetlerinden inançları yüzünden atılan binlerce subay ve astsubay bunun ispatıdır. Emekliliğe zorlananlar bunun ispatıdır.
Okullarına sokulmayan binlerce kızımız bunun ispatıdır. Erkek öğrencilerin başlarını örtmek gibi bir sıkıntıları olmadığı için aynı inanca sahip olsalar da okullarına devam edebilmişlerdir. Son dönemde sıkıntılı da olsa bir miktar sorun çözülmüş gibi görünüyor.
Memuriyetlerinden ihraç edilen binlerce kamu görevlisi bunun ispatıdır.
Özel şirketlerde de bunun pek çok örneği var basın hiç bahsetmiyor. Çünkü bir kulp buluveriyorlar.
Başlığı “Bismillah Salvo”  olarak seçmem boşunda değildir. 17 yılımı verdiğim TSK’dan inancımı yaşamaya çalıştığım için re’sen emekli edilmiş isem bu ne demek istediğimi çok açık bir şekilde ispat eder.
TSK’da diğer personel inançsız mıdır? Hayır ama inanıyor olmakla inançlarını yaşamaya çalışmak, farzları yerine getirmeye çalışmak aynı şey değildir.
Laiklik burada sorundur.
İnancı engelleyemediği için sınırsız bir özgürlük sunuyormuş gibi görünmekle birlikte iş ibadet aşamasına geldiğinde sorun çıkarmaktadır. Engeller koymakta, bahaneler üretmektedir.
Eğer bir parti Laikliğe aykırı fiillerin odağı olmakla suçlanıyorsa bu o partide ibadetlerini yerine getirmeye çalışanların çoğunlukta olması demektir. Bunu parti kapatmak için internetten delil toplayanlar çok iyi bilirler.
Anayasayı değiştirmek için toplumun tüm kesimlerinden görüşlerin alındığı bu günlerde kişisel katkımı “LAİKLİK İLKESİNİN ANAYASADAN ÇIKARTILMASI” yönünde ifade etmek istiyorum. Umarım toplumun huzuru eskisinden çok daha iyi olacaktır. Terörü destekleyenler de kılıf bulamayacaklar, darbe zihniyeti de dindarlara saldıramayacaktır.

Ahmet TÜRKAN - HABERNAME

ahmetturkan@gmail.com 

http://twitter.com/#!/ahmetturkan1959

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.