Düşünen Adam
Naim ÖZGÜNER 14. 07. 2013
Bir dönem kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerken, artık evlerindeki hanımlarına, değil tokat atmak yüksek sesle bile bağıramıyorlardı. Bir dönem kız çocuğu dünyaya geldi diye bir baba, evine aylarca uğramazken, artık ölen kız çocuğunun geri gelmesi için Peygamberimize müracaat edip, onsuz yapamayacağını söyleyecek kadar kız çocuğunun sevgisiyle özlemiyle dolmuştu. Kadınlarının adetli dönemlerinde pis kabul edildiği için değil dokunmak, yaptıkları yemeklerini bile yemezlerken, artık o hale gelmişlerdi ki evdeki hanımlarını Allahın birer emaneti olarak görmeye başlamışlardı. Peygamberin ifadesi ve tavsiyesini iktidaen kendilerine hizmetçi olan eşlerinin kölesi oluvermişlerdi.
Komşusuna ait hurma ağacının dallarından bahçesine dökülen hurma tanelerini, çocukları izinsiz ve habersiz yer endişesiyle komşusunun avlusuna sabahın erken saatlerinde geri atar hale gelmişlerdi.
Peygamberin emriyle kölelerine, cariyelerine yediklerinden yedirmeye, giydiklerinden giydirmeye, içtiklerinden içirmeye başlamışlardı. Köle diyerek sınıf ayırımcılığı yapmak yasaktı. O da bir insandı ve o da Allahın kuluydu. Yani Allah yaratmıştı kendisi gibi onu da. Efendi de olsa hiçbir üstünlüğü yoktu. Artık herkes çalıştırdıklarının alın teri kurumadan ücretini ödemek mecburiyetindeydi. Çalıştırdıklarına tokat bile atamıyorlardı. Eşini çocuğunu artık dövemiyor, hele hele kız çocuğu doğdu diye diri diri toprağa gömemiyor, onu ar namus meselesi haline getirmiyordu. Hırsızlıkta kısas olmasına rağmen asr-ı saadet boyunca tek bir hırsızlık hadisesi görülmüştü ve oda bir kadın tarafından yapılmıştı. Hüküm ağırdı. Menfur hadiseler bir elin parmak sayısını geçmiyordu. Neden? Birileri ‘Şeriat kol el kesmektir, adam taşlamaktır, kan akıtmaktır’ derken kolu eli kesilen kaç insan gösterebilirlerdi?
Dindar (Müslüman) bir insanla dinsiz (Müslüman olmayan) bir insanın neler yapabileceği, geçmiş tarihlerde, arşivlerimizde kayıtlarımızda mevcuttur. Tarihimizin şeref levhaları, iftihar edeceğimiz ecdadımızın hatıralarıyla doludur. İsterseniz gelin biraz da onların tarih levhalarına bir göz atalım, neler azmışlar neler resmetmişler? Kimin mazisi kanlı, kimin mazisi şerefsüdurdur görelim.
1441 yılından sonra keşif adı altıda Kuzey ve Güney Afrika dan yüz binlerce zenci çocuk, Kristof Kolmb tarafından ailelerinden koparılarak Avrupa ve Amerika ya köle diye satıldı.
Yıl 1796. Fıransa nın 27 yaşında ki diktatör imparatoru Napolyon, Hindistan ve Mısıra gererek yüz binlerce insan öldürmüştür.
İtalya nın kanlı diktatörü, 1927 de Arnavutluk, 1929 da Trablus, Libya ve Etiyopya yı kan denizi haline getirir. 11 Ocak 1944 te kurşuna dizilinceye kadar yüz binlerce insanın ölümüne, yüzlerce şehri yakıp yıkmıştır.
Hitler Polonya, Çekoslovakya, Fransa, Yunanistan, Yugoslavya ve diğerlerini kanla sular. 6 milyonu Musevi olan, toplamda 14 milyon insan, sayesinde öldürülür.
Kristof Kolomb Afrika dan siyahi insanları Amerika ya getirerek Amerika yı köle deposu haline getirir. Yerli Kızılderilileri katleden katil, 1492 de İspanyol adasına girdiğinde 300 bin kişiyi katleder.
1641 yılında Hollandalı askerler Manhattan adasını işgal ederler ve kadınları, erkekleri ve çocukları süngüleyip vücutlarını parçalarlar, sonra da adada ki köyleri ateşe verirler.
1.Dünya savaşında 9 milyon insan ölür, 22 milyon insan sakat kalır. 2.Dünya savaşında 35 milyon insan ölür, 20 milyon insan organlarını kaybeder, 17 milyon litre kan akar, 12 milyon çocuk sakan doğar.
Amerika Ağustos 1945 te Japonya nın Hiroşima ve Nagazaki adalarına atom bombası attığı zaman 400 binin üzerinde insan ölür ve yıllarca sürecek radyasyon tehlikesini bırakır.
Önce Fıransa nın sonra da Amerikanın elinden binlerce Vietnamlı ölüm fermanını almıştır
1897 Şubatında Girit adasında Yunanlılar, binerce Müslümanı katlettiler. 80 müslüman köyünü yakıp yok ettiler.
Orhangazi, Gemlik, Yalova, İzmir, Aydın, Nazilli, Menemen, Bergama, Manisa, Eskişehir, Bursa, Kütahya, Afyon ve Uşakta on binlerce Müslüman Yunanlılar tarafından Haziran 919 da öldürülür.
Broçko kampında işkenceden üç bin insan öldürülmüştür.
1992 de Bosna-Hersek savaşında Sırplar tarafından üç yüz bin insan öldürülür. 175 binin üzerinde insan sakat kalır.
Napolyon 10 Şubat 1799 da Suriye, Mısır, Gazze ve Yafa’ ya girerek on bin müslümanı kılıçtan geçirir.
Stalin döneminde Rusya da (1928-1953) komünizm rejiminin korunması amacına 66 milyon insan öldürülmüştür. Lenin döneminde 29 milyon insan açlığa terk edilir beş milyon insan açlıktan ölür.
Küba da devrimden sonra 10 bin insan idam edilir.
Mao döneminde Çin de kırk milyon insan hayatını kaybeder. Sekiz milyon insan emirle öldürülür.
Katil Saddam Hüseyin 1988 de Halepçe katliamında beş bin insan öldürtür.
1948 de Arnavutlukta katil Enver Hoca beş bin din adamı kurşuna dizdirir.
Komünizmin, kendi tarihinde ki kanlı bilançosu yüz milyon insandır.
Buraya kadar ki yazdıklarımız yakın tarihlerde ki olanladır. Daha çok var yazmadıklarımız. Osmanlıdan Cumhuriyete geçilirken alınan kelleler, akan kanlar, fail-i meçhul cinayetler, rejim uğruna diktatörlük yaparak söndürülen ocaklar ve aileler, yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalanlar, tecavüz edilen kadınlar, gizli hatıralar, açılması yasak defterler, kapılar kapılar ardında saklanılan arşivler..hepsi, şöyle bir müsaade ediverseler de arşivlerimiz enine boyuna açılsa da yazsak sizler de okusanız. Zekeriya Sertel lerin, Halide Ediplerin, Rıza Nurların, Latife hanımların hatıralarına müsaadede etseler de vukufiyet kesbetsek nice olur nasıl olur acep! Müsaade ederler mi dersiniz. Sahi Latife hanımın hatıralarının açılması hala neden yakkk? Vakti gelmedi mi ki? Mehmet Akifler, Mustafa Sabri Efendiler, Zahidü’l Kevser iler, Halide Edipler, Rıza Nurlar neden neden yurtdışına kaçmak! (çıkmak) mecburiyetinde kaldılar? Altemur Kılıçın babasına ait (Kılıç Ali) gizli hatıra belgesini daha ne zamana kadar saklayacak? Aklıma ne geliyor biliyor musunuz? Meclisin avlusunu bir kazdırsak mı? Bir şey çıkmazsa hazır kazılmışken lahana patates domates biber eker, afiyetle yeriz.