YouTube, Mustafa Kemal Atatürk'e dönem dönem ağır hakaretler içeren videolar yayımlardı. Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım mahkemeye başvurup yayının durdurulmasını istemişti. Bir çok vatandaşımız da aynı şeyi yapmıştı. Tam 31 adet mahkeme kararı ''ip'' lenmedi.
YouTube Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinin kararlarını ciddiye almadı. Hatta ''Atatürk Türk Halkı için önemli olabilir ama Dünya için bir anlam ifade etmiyor'' cevabı verdi. Yunanistan kökenli birisinin yayımladığı videolar bir türlü kaldırılmadı.
Başka çare kalmamıştı. YouTube ana terminalden kapatıldı. Elbetteki klişe laflar piyasaya hücum etti: Özgürlüklere müdahele, 3. Dünya ülkesi olduk, ülke diktatörlüğe gidiyor v.s. v.s.
Sonra ne oldu? Ulaştırma Bakanlığı videoların telif haklarının alınmadan yayımlandığını tespit etti. Yazı yazılınca, YouTube çalıntı videoları kaldırdı. Ayrıca Türkiye'de ofis açtı. Devleti muhatap alan yetkililer atadı. Bu adımlar atılınca YouTube yeniden kullanıma açıldı. Yani YouTube Türkiye Cumhuriyetini ''takmaya'' başladı. Yani YouTube Atatürk'ün Türkiye için ifade ettiği anlamı ''kabul etmek'' zorunda kaldı.
Gelelim Twitter hikayesine...
Samsun'da bir kamu kurumunda görev yapan ve emekli olarak İstanbul'a yerleşen bir kadın, kendi kullandığı Facebook, Twitter ve PhotoSugar adlı sosyal medyadaki hesaplarına başka kadınların uygunsuz fotoğraflarının yüklendiğini ileri sürerek 4 Mart'ta bu sayfalara erişimin engellenmesi için dava açtı. Kadının talebini değerlendiren Samsun 2'nci Sulh Ceza Mahkemesi aynı gün Kişilik haklarının ihlal edildiği sonuç ve kanaatine vardı. İhlalin gerçekleştiği yayın, kısım ve bölümle sınırlı olarak içeriğin erişime engellenmesine karar verdi. Karar Twitter'a hemen tebliğ edildi. Lakin Twitter Türkiye Cumhuriyeti Mahkemesinin kararını ''ip'' lemedi.
Twitter şair İsmet Özel'e saldıran ve mahkemece engellenilmesi istenilen kişisel sayfayı da engellemedi. Bunun gibi tam 634 mahkeme kararı Twitter'a gönderildi. Hiç bir karar uygulanmadı.
Başka çare kalmamıştı. Twitter ana terminalden kapatıldı. Elbetteki klişe laflar piyasaya hücum etti: Özgürlüklere müdahele, 3. Dünya ülkesi olduk, ülke diktatörlüğe gidiyor v.s. v.s.
Sonra ne oldu? Twitter hemen Türkiye'den bir avukat tuttu. Twitter'ın Avukatı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir kurumu olan TİB'i ''muhatap'' aldı ve görüşmelere başlandı. Akşam saatlerinde Mahkeme kararları ile kaldırılması istenilen sayfaların ''askıya'' alındığı haberleri geldi. Sayfaların kaldırılmasını müteakip Twitter'ın açılacağı muhakkak.
İnterneti Türkiye'de yaygınlaştıran, fiber teknolojiyi Türkiye'de yerleştiren, her öğrenciye bilgisayar dağıtan bir iradenin ''İnterneti kapattığı ve özgürlükleri yok ettiğini'' söylemek hoş olmasa gerek.
Elbetteki bir sitenin devlet eli ile kapatılması hiç güzel bir olay değil. Ama bir ''ticari şirket'' olan ve devletimize vergi ödemekten kaçmak amacı ile Türkiye'de ofis açmayan, zaman zaman Türkiye'de faaliyet göstermiyoruz gibi deli saçması açıklamalar yapan ve 12 milyon kullanıcısının memleketine hakaret eden Twitter'ın bir ders alması gerekmez mi?
Şimdi sizin yatak odanıza girseler, gizli çekim yapsalar, mahkeme kararı ile görüntülerin kaldırılmasını isteseniz ama Twitter sizi ve mahkemeyi takmasa ne düşünürsünüz?
Lütfen çuvaldızı kendimize batıralım. Temel bir dini kaide olan ''kendin için istemediğini başkası için de isteme'' ilkesine uymak ne güzel bir şereftir.
Tekrar buluşuncaya kadar yüreğinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm eksik olmasın.
Hoşça bakın zatınıza…