Diyarbakır yazımda, biz orada iken, AK Partili 30 kadar kadın milletvekilinin de orada olduğunu not etmiştim.
Bunu işitince, hemen orada şöyle dedim:
-Ben bunu 2005'te yazdım.
Evet o zaman yazmıştım:
-AK Parti'nin kadın kolu mensupları, mümkünse başlarında Emine Erdoğan Hanımefendi olmak üzere, ayaklarına şalvarları geçirip, mezralarda Doğu-Güneydoğu'nun anneleriyle, kızlarıyla buluşmalılar.
O zaman bir şey daha yazmıştım:
-Bir bayram sabahı, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı Diyarbakır Ulu Camii'nde saffa durmalı, sonra avluya çıkıp halkla bayramlaşmalı, sonra da gidip mezrada bir eve misafir olmalı.
Bunları "uçuk teklifler" olarak nitelemiştim.
O zaman Cumhurbaşkanı Sezer'di ve benim teklifimin gerçekleşme ihtimali neredeyse sıfırdı.
Sonra bir gün, Cumhurbaşkanı Gül aradı, "Sizin o teklifinizi aklıma yazmıştım" dedi, "Bir bayram günü Diyarbakır'da bayram namazı kılmayı kafama koymuştum." Olmadı, Sayın Gül'ün bir rahatsızlığı oldu ve Diyarbakır gezisi gerçekleşmedi.
Bilmem, belki bu Ramazan Bayramı'nda böyle bir muhteşem olay gerçekleşir.
Ben bunları, "insana dokunmak" olarak anlıyorum.
Bin operasyona bedel
Kadın milletvekillerinin bölgeye gidip insanlarla buluşması, bence bugüne kadar yapılmış en güzel davranışlardan biri.
Ama bunları istisnai olaylar halinde bırakmamak gerekiyor. (Ve bir de, korumalarla araya duvar örmemek gerekiyor.)
Deyim yerindeyse oralara karargâh kurmak ve sokak sokak, mezra mezra, ev ev, kadını, çocuğu, genci; yaşlıyı, hastayı, fakir fukarayı, dertliyi bulmak, dinlemek, çözüm üretmek...
Bence bin operasyona bedel bir insani hamle olacaktır.
Orada dinledim:
-Bölgede PKK ya da BDP aleyhine konuşmanın bir getirisi yok diyor herkes.
Getiri insani ilişkide.
Tayyip Erdoğan seviliyor, neden? İnsani dokunuşları var da ondan.
Abdullah Gül seviliyor, neden? Halkın arasına karışıyor da onun için.
Bizim toplumumuz, "Devletlü" insanların halka karışmasından büyük mutluluk duyuyorlar.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in, bu tür insani alakalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Diyarbakır'da iken, bir de Hizmet Camiası tarafından gerçekleştirilen "Okuma Salonları"ndan birini gezme imkânımız oldu.
İşte bu da başka bir dokunuş bölgeye. Bölgenin binlerce çocuğunu ateşin içinden alıp, hayata tutundurmak... Şefkat yüklü öğretmenler, rehberler elinde, çocukların potansiyelini ortaya çıkarmak, başka bölgelerdeki okullarda ücretsiz eğitim görmelerini sağlamak... Diyarbakır'dan Ağrı'ya, Van'a kadar binlerce okuma salonu ve on binlerce çocuğa ışık yolu...
"Kardeşçe"yi öğrenebilirsek
Elinde silahı olanı durdurmak devletin güvenlik görevi.
Ama bölgede ışık yakmak lazım.
"Sorun"un çözümüne ilişkin projeleri, şu veya bununla müzakere etmeye gerek kalmaksızın derhal hayata geçirmek lazım.
"Sorun"un ve beklentilerin bilinmeyen yönü mü kaldı Allah aşkına? "Müzakere" vasatı oluşturup, birilerine statü kazandırmanın bir anlamı var mı?
Şemdinli'de başkaldırana cevabını ver ve çözüm adına ne mümkünse yap! Şu an yapılamayan için vizyonunu sergile, umut ver.
Kürt baharı Türk baharı olsun. Türkiye baharı olsun. Bu ülkede herkes bahar yaşasın.
Bütün analar bahar yaşasın.
Türk ana ile Kürt ana birlikte bahar yaşayacak, evlatlar bu ateş çemberinden kurtulabilirse...
AK Parti'nin kadın milletvekilleri... Tüm kadınlar kolu... Çok şey yapabilirsiniz. Şehit annelerinden, dağda evladı bulunan annelerden bir barış ordusu kurabilirsiniz.
"Keşke biraz Kürtçe bilseydik" demişsiniz. İşte insana dokunmanın ilk getirisi bu duygudur. Türkçe, Kürtçe, Lazca, Çerkezce... "Kardeşçe"yi öğrenirsek her şeyi kolayca öğreneceğiz.