Büyüklerimiz boşuna herşeyin bir vakti vardır dememişler. 12 yıldır ABD’de olmama ve defalarca karşısındaki Türkiye Konsoslosluğu'na gitmeme rağmen; New York’ta bulunan Birleşmiş Milletler binasını ziyaret etmek ancak geçen Cuma günü nasib oldu.
Konsosluktaki işim devam ederken, ziyaret ettiğim din ateşesi Süleyman Duman’a ‘Hocam Cuma Namazına nereye gideceksiniz? Beraber gidersek memnun olurum’ dediğimde; Manhattan’daki bir camiye gideceğini ve gecikmeden odasında olmamı söyledi.
Tekrar yanına vardığımda plan değişti Birleşmiş Milletlere gideceğiz dedi. Ben de tamam dedim ve böylece Birleşmiş Milletler binasına gitme serüvenimiz başlamış oldu.
BM binasının kütüphanesinde Cuma namazımızı kıldık. Teşbihte hata olmazsa Mekke ve Medine’deki gibi bir Cumaydı diyebilirim. Hatta ayıp olmazsa namaz çıkışında herkese teker teker sorsam nereli olduklarını diye de düşünmedim değil. Her kıtadan, neredeyse her milletten müslümanın aynı anda ABD’de namaz kılması doğrusu ne kadar güzel bir tabloydu.
Ekonomi Ateşesi Selim Bey’in mihmandarlığında girdiğimiz BM’i namazdan sonra bir gezelim dedik. Yıllardır başbakanlarımız ve cumhurbaşkanlarımızın konuşmalarından aşina olduğumuz genel kurul salonuna ve de Türkiye’nin de üye olduğu güvenlik konseyi salonuna gittik.
Güzel bir anı olsun diye de sadece iki hafta evvel C.Başkanımız Abdullah Gül’ün oturduğu koltuğa da oturduk. Kürsüye de çıktık. Doğrusu BM Genel Kurul salonu çok eski hatta satış reyonunun önündeki çatı akıyor ve sular dağılmasın diye de bidon koymuşlardı. Ancak Güvenlik Konseyi Salonunu yenilemişler.
BM’e ziyaretçi olarak girişte 15 dolar alınıyor. Konsolosluktan bir mihmandar bulursanız ücretiz girebiliyorsunuz. Dünyanın bir çok ülkesinden çok özel fotoğrafların olduğu sergi gezilmeye değer. Ayrıca Türkiye’den başta çinilerimiz olmak üzere hemen her ülkenin en meşhur ürünlerinin sergilendiği alışveriş odası da görülmeye değer ancak fiyatlar çok pahalı.
Kendi fotoğrafınızın olduğu özel pul kullanıp dostlarınıza mektup göndermek istiyorsanız BM’de bunu da yapabilirsiniz ancak oradan alacağınız pulu yine BM’deki postahaneden göndereceğiniz mektuplarda kullanmanız gerekiyor.
Girişteki kıvrılmış silahı görünce; keşke BM tüm savaşları çıkmadan önleyebilse diyorsunuz. 1945 yılında 51 üye ülke ile kurulan BM’in bugün tam 192 üyesi var. Türkiye’nin de üye olduğu Güvenlik Konseyi on beş ülkeden oluşmakta olup, bu üyelerden beşi daimi üye statüsündedir ve mutlak veto yetkisine sahiptir. Bu ülkeler ABD, Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti, Birleşik Krallık ve Fransa'dır. Güvenlik Konseyinin karar alabilmesi için 9/15 oranı gerekli olup, daimi üyelerden birisini aksi yönde oy kullanmaması gereklidir. BM içtihatlarına göre Güvenlik Konseyi karar alırken veto yetkisine sahip üyelerden biri veya birkaçının oylamaya katılmaması bu üyelerin kararı veto ettiği anlamına gelmemektedir. Ayrıca daimi üyelerin çekimser kalmaları da aynı sonucu vermektedir.
Tabii bu 5 daimi ülke manzarasını görünce; madem bu ülkelerden birinin vetosuyla hiçbirşey olmuyor, o zaman bu BM bir tiyatro mu diyesiniz geliyor ve şimdilerde Yeni Akit Gazetesi'nde yazmaya başlayan Rize eski Belediye Başkanı ve Milletvekili Şevki Yılmaz’ın o meşhur sözünü hatırlıyorsunuz. Ne diyordu Yılmaz BM için birLEŞmiş milletler.
Aslında aynı çatı altında 192 ülkeden bunca insanın insanlık için birşeyler yapması ne kadar güzel. Ancak BM'in bu 5 kişilik daimi ülke yapısı mutlaka değiştirilmeli. Aksi halde yaptırım gücü olmaz nitekim olmuyorda. Sadece UNICEF, UNESCO, WHO (Dünya Sağlık Örgütü) gibi kültürel ve sağlık işlerinde başarılı olur ancak kuruluş gayesine ulaşamaz.
***
Birleşmiş Milletler binasından ayrılan her ziayretçinin karşıda göreceği ilk bina büyükçe Türkish Center yazılan konsolosluk binamız. Bizim için ne büyük bir şans. BM’in bir yıl boyunca ne kadar ziyaretçisi var bilemiyorum ancak milyar dolarlık bedava bir reklam imkanı var.
Fakat binamız o kadar küçük kalıyorki; görenler ‘aa Türkiye herhalde fakir bir ülkeki bu kadar küçük konsolosluk binası var’ diye düşünebiliriler. Tabii bunun böyle olmasının ana sebebi hemen yanıbaşındaki meşhur Trump Plaza ve diğer yüksek binaların olması. Ancak bir sonraki görkemli Almanya Konsolosluk binasını görünce; bizim neden böyle bir binamız yok diye düşünmeden edemiyorusunuz.
Mevcut binaya 6-7 kat daha atılsa birçok hizmet görülür ve daha da güçlü bir tanitim olur. Umarım büyüklerimiz bu konuyu düşünüyorlardır.
***
Konsolosluk binasında bulunan Federasyon’a gidince doğrusu şaşırdım kaldım. Koridordaki parkeler harpten çıkmış bir vaziyetteydi. Her yıl meşhur NY Türk yürüyüşünü ve diğer birçok etkinliği gerçekleştiren, ve dolayıısyla onlarca para harcayan federasyon, niçin kendisine güzel bir mekan yapmamış, anlaşılır gibi değil.
Umarım Başkan bu yazımızı okurda bir an evvel tadilata başlar.
Yolunuz New York’a düştüğünde; BM binasını gezmeyi ihmal etmeyin derim.
Karşı kıyıdan hepinize selamlarımla