Halk arasında genel bir kanı vardır; ‘Lider olunmaz lider doğar’ derler.
Hep şüpheyle bakardım bu kanıya ama yaşadıkça insan çok şeyler görüyor öğreniyor. Her bilgi bir öncekinin külleri üzerinden elde edilir. Bizimkisi de o hesap.
Geçmişten bugüne dek gelmiş geçmiş liderlere baktığınızda hep toplumların zorlu zamanlarında bir çıkmazında kurtarıcı olarak ortaya çıkmışlardı. Tabiri caizse şartlar liderin doğuşunu müjdeler gibidir. Bir farkla onları hissedersiniz tahmin edersiniz ve bu adam gelecek vaat ediyor dersiniz. Sonuçta da gelecekte vaat edilmiş olarak da karşımıza çıkar ve ortak kanaat ‘Biz demiştik zaten belliydi’ gibi ifadeler ortada dolaşır.
Kasım 2010 meydan yayınları arasında çıkan Ömer ÖZBAY ve Hüseyin BESLİ Beylerin ortak kaleminden bir solukla okuyabileceğiniz bir eser ‘Bir Liderin Doğuşu’.
Doğrusu bugüne dek Sayın Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN hakkında bir çok eser yayınlandı. Okudum da ama bu eser hakikaten de bir solukluk eser olmuş ve sizleri alıp geçmişe oradan da bugüne alıp getiriyor.
Yakin tarihte canlı şahit olduğumuz ve doğuşunu izlediğimiz bir liderin yaşam öyküsü.
Bugünü anlamak için mutlaka düne bakmak lazım. Emek vermeden, bedel ödemeden maalesef tarihe mal olamıyorsunuz. Hele hele gençliğin en güzel günlerinde dava adamlığına soyunmak, sosyal ekonomik ve siyasi meseleleri dert edinmek hiçte kolay değil. Akranlarınız eğlenirken siz gece gündüz kar kış demeden mahalle mahalle, semt semt dolaşacaksınız millete düşüncenizi anlatacaksınız. Karşılığı ise sadece Allah’ın rızasını kazanmak.
İşte Reis bütün bunların mutlaka bir gün bu hayalini gerçekleştireceğinin mümkün olduğunu bu inançla yola devam ettiğini yılmadığının gösterdi. O gün düşündükleriyle savundukları doğrular neyse bugün de bunu görmek mümkün. Karakter olarak mücadeleci, önsezileri kuvvetli, inandığı yoldan ve doğrulardan asla vazgeçmediğini gösterdi. Sadece biraz zaman aldı o kadar.
İlçe gençlik teşkilatından başlayan siyasi yolculuğunu il başkanlığıyla ardından kimsenin ihtimal vermediği İstanbul Büyükşehir Başkanlığı ile taçlandırdı. Kırklı yaşlarda İstanbul gibi birçok dünya devletinden büyük bir metropolitana başkan olmak imam hatipli bir hoca ve bir Kasımpaşalı için hayali bile mümkün değildi. Ama azim ve kararlılık; sabır ve çalışkanlık ve her şeyden evvel inanmak evet inanmak bunu öğretti bize.
O günleri hatırlarım televizyonlarda tartışma programları olurdu Reis zoraki ve isteksizce çıkartılırdı. Zaten kimse ihtimal bile vermiyordu Reis kim refah kim, İstanbul kim. Sonuçlar açıklandığında Reis gülüyordu ve Rabbine hamd ediyordu. Anadolu zafer sarhoşluğundaydı. Hepimiz günlerce sevinçten uyuyamıyorduk. İnanmıştık Reis başarili olacak ve İstanbul’u yaşanır kılacaktı. Sular akacak, çöpler toplanacak, trafik ulaşım halledilecek. Anadolu insani İstanbul’da modern hayatla tanışacak, beklentiler büyüktü. İnanılmaz derecede kısa bir sürede yapılacaklar yapılmaya başlandı. Sular akmaya, barajlar dolmaya başladı. Çöp yığınları yok oldu. Fakir fukara sıcak aş gördü. Yardım eli uzatıldı ve görmeye alışık olmadığımız manzaralar peş peşe gelmeye başlayınca halk daha da sahiplendi. Ve bugünün lideri olacağını hissetmeye başladık. Tabi ki bu kadar hızlı yükseliş birilerinin canını sıkmaya başlamıştı ki eyvah! dedik bir şeyler olacak bu halka rahatlık lazım değil diyen bir avuç elit düğmeye bastı. Sonuç çok tehlikeli bir eyleme kalkıştı Reis. Evet hem de çok tehlikeli bir şiir okudu Siirt’te. Kendi şiiri olsa gam yemezdim. Ziya GÖKALP Diyarbakırlının şiirini okudu. Sen misin bu şiiri bu kadar güzel okuyan, al sana Pınar Hisar hapishanesi. 4 ay dinlen bakalım bir daha böyle şiir okuma dediler.
Mücadeleci ruhu onu hiç yalnız bırakmadı. Hep ateşledi en zor anlarında bile o ani, bir yorgunluk kahvesi misali geçiştirdi hedef büyüktü. Yola böyle çıkmıştı. Yolun sonu aydınlıktı ama o günlerin karanlığında aydınlığı kaç kişi görebilirdi kendisiyle?
Bir cuma günüydü Yenibosna Aksa Camii’nde cuma namazı çıkış bir avuç sevdalısı vardı. Başbakan Erdoğan diye. Ortada hiç bir siyasi kimliği yok muhtar bile olamazdı. Koca İstanbul Reis’i. Ne olacak peki bu reisin hali diye düşünmüştüm kara kara.
Erbakan hoca gibi bir lider var karşınızda ondan hariç siyaset hem de bizim mahallede mümkün mü düşünemezsiniz bile.
Zamanı gelince mümkün oluyor bir şeyler. Fazilet Partisinde genel kurulunda ilk defa 2 ayrı gurup karşı karşıya geliyor. Yenilikçi ve gelenekçi grup olarak. Recai KUTAN ve Abdullah GÜL. Kıyasıya bir mücadele sonunda gelenekçi kanat Recai Bey liderliğinde yarış bitiyor.
Kısa bir süre sonra yenilikçi kanat Reis’in liderliğinde yeni bir parti çalışmasını başlatıyorlar. Tarih 14 Ağustos 2002’yi gösterdiğinde AK Parti kuruluyor. Cumhuriyet tarihi boyunca kullanılan parti isimlerinin en iyisidir. ‘Yüzde yüz Türkçe´dir’ diyor Güneri CİVAOĞLU.
AK Parti kuruluş dilekçesinde 71 imza bulunmaktaydı. Aynı gün halen milletvekili olan 53 kişi partiye katılmış ve kurucular kurulu bu 124 kişiden oluşmuştu.
İlk defa bu parti tüzüğünde 3 dönem milletvekilliği ve 5 dönem genel başkanlık kararı yer alıyor. Böylece Türk Siyaset tarihine: koltuğa değil hizmete sevdalı bir siyaset anlayışını getirdiğini ifade ediyordu. Siyasetin tarihini ve seyrini değiştiriyoruz. Önce millet sonra siyaset ilkesi yeni dönemin işaretçisiydi.
Çok kısa bir sürede tüm yurt sathında teşkilatlanma çalışmaları tamamlandı. Büyük bir teveccüh gördü halk nezdinde yapılacak ilk genel seçimlerde ortak kanaat AK Parti´nin iktidara geleceğiydi.
Erken seçim kararı, koalisyon hükümeti için bir nevi kurtuluştu ülkeyi yönetmekte gösterdikleri beceriksizlik ve acziyet, halkın parlamenter sisteme duyduğu güveni hızla yok etmekteydi siyaset. Bütün suları AK PARTİ bentlerine yönlendirmektedir.
Bütün göstergeler seçimlerin favorisi AK Parti’yi gösterirken tam da bu arada DGM başsavcısı düğmeye basıyor ve daha önce reisin aldığı mahkumiyetten dolayı seçime katılmayacağını hatta daha önce muhtelif yerlerde yapmış olduğu konuşmalardan dolayı da idam ile yargılanmasını talep ediyor böyle bir atmosferde liderlik dediğimiz olgu sabır ister metanet ister vazgeçmek yok yola devam düsturuyla reis durmadan yorulmadan çalışmalarını devam ettirir
Tarih 3 Kasım 2002’yi gösterdiğinde genel secim sonuçları AK Parti´yi tek başına iktidar yapmıştır ama reis yasaklı. Partisi iktidarda ama kendisi meclis dışında.
Milletin gönlünde yer almış bir lider meclis dışında. Bu kabul edilir bir durum değildir. Nitekim kısa bir süre sonra mecliste yapılan bir değişiklik sonucu bu garabet duruma son verildi.
59. hükümetin başbakanı olarak siyaset yolculuğunun en yukarısına ulaşmış oldu.
Bugüne kadar tarihe mal olmuş liderlerin hayat hikayeleri birbirine benzer. Hepsinin bir hikayesi vardır. Bu yazımızda kısa da olsa milletimizin bir evladı olarak içimizden çıkmış, sadece Türkiye sınırları içinde değil dünya ya mal olmuş bir liderden bahsettik
Sonuç olarak şöyle özetleyebiliriz; esasında bu olanlar tarihtir makale değil, ve aynı zamanda gerçektir hikaye değil.