Son günlerde MHP veya Devlet Bahçeli isimlerini işittiğimde bana bir haller oluyor. Genellikle yaşı gençlerle televizyon izlenen ortamlarda geliyor isimler kulağıma ve otomatik bir biçimde “Başka kanala geçebilir miyiz lütfen?” tepkisi veriyorum.
Yıllarca büyüklere saygı beslemelerini kendilerinden beklediğim gençlerin Devlet Bahçeli gibi efendi ve çelebi bilinen bir liderin ağzından işitecekleri karşısında uğramaları mukadder hayal kırıklığını hesap ederek...
Devlet Bahçeli yok karşımızda sanki de, iki Oktay Vural var... Aynı göz devirerek, dudak kenarında su birikerek ağız dolusu küfürler... Etrafımdakilere bakıp bilgiççe “Bunlar da yazılı metinden konuşsalar iyi olacak” temennisinde bulundum bir süre, şimdi öyle bir mazeretim de yok; Devlet Bahçeli görüşlerini artık yazılı metin halinde duyuruyor kamuoyumuza...
'Görüşler' sözcüğü lâfın gelişi tabii; şu sıralarda insana batacak yadırgatıcı ne sıfat varsa, muhatabının kim olduğunu hesap etmeksizin hepsi kullanılıyor... Benim de içinde bulunduğum ve bütün suçu ülkenin en büyük sorunu olduğunda herkesin ittifak ettiği bir konuda İçişleri Bakanı ile mübadele-i efkârda bulunmak olan gazeteci ve akademisyenlere “12 kötü adam” yakıştırmasıyla başlandı... Şimdilerde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu'na katılanlar hiddet ve şiddetten nasibini alıyor...
MHP'lilerin bu tablo hakkında ne düşündüklerini gerçekten merak ediyorum.
Her partiye ağzı bozuk biri yakışacağına inananlardanım. İlk Meclis'ten buyana değişmeyen bir gelenek halinde hemen her partide dili frensizler olageldi. Partilerin ve liderlerin de bir tahammül sınırı var; onların da ara sıra ağzını bozması gerekebiliyor. Öyle durumlarda karşısında lider yerine o tipi görür kamuoyu; öyleleri sırf bu özellikleri yüzünden her seçimde Meclis'e gelirler...
Ancak bu tedbir, kalabalıklar önünde lider ağzını bozmak zorunda kalmasın diye alınır.
Peki de, ya lider ağzını bozarsa? Bu sorunun cevabını şu sıralarda 'liderler arası söz düellosu' denilebilecek lâf çarptırmalarda görüyoruz.
İki gündür televizyonda haber programı izlemiyorum. Bu yaşta adamım, işittiklerim beni bozabilir diye endişe ediyorum resmen...
Ne oluyor? Acaba birileri siyasilerin kulağına yanlış bilgiler mi fısıldıyor? Onlar da fısıldayanın ardında kim/kimler var diye bakmaksızın, her fısıldananı doğru sanıp derhal tepki mi veriyorlar? İlk önce “Bunlar 'devlet projesi' diyorlar, ama öyle mi bakalım?” gibi bir bilginin peşinden gider gibiydiler...
Şimdilerde de “Bu bir Amerikan projesi” gerekçesine sımsıkı yapıştılar. David L. Phillips adlı birinin hazırladığı rapordan hareketle ileri sürüyorlar bu gerekçeyi. Ak Parti hükümetinin üzerinde çalıştığı projenin esası, Phillips'in raporunda yer alan 'çözüm önerileri' imiş...
Google'a girip “Kimdir David L. Phillips, bugüne kadar ne yapmıştır?” sorusuna cevap arasalar görecekler: Phillips uzmanlık alanı 'krizlere çözüm' raporları yazmak olan biri; Bosna-Hersek, Kosova ile başladı, Arap-İsrail ihtilâfı ve Irak dahil bölgemizde yaşanan sorunların hepsine kendince çözümler üretti.
Aynı arama şu sonucu da verecektir: Bir tür 'taşeron' o; tek bir üniversiteye, araştırma kurumuna, merkeze bağlı biri değil, son on yıl içerisinde belki ondan fazla yerle irtibatlı olarak bu çalışmalarını yapmış durumda...
Neredeyse her üniversite ve think tank ile irtibatlı, ama açıktan irtibatlı olmadığı tek yer Amerikan hükümeti...
Hadi itiraf edeyim: David Phillips'i tanıyorum; gelip üzerinde çalıştığı bir-iki konuda benimle de görüşmüştü. Bölgeye yönelik bir-iki araştırmasına göz attığımı da hatırlıyorum. Görüşmemizde de konusu geçmedi, bendeki çalışmalarında da 'Kürt sorunu' yok...
Varolsa, yani Phillips bu sorun üzerinde de çalışmış ve çözümler üretmişse ne fark eder? Kafası çalışan on kişiyi bir odaya kapatıp sorunla ilgili bütün bilgileri önlerine yığsak, sunacakları on tekliften muhtemelen dokuzu diğerlerinin varacağı çözümlerden pek farklı olmazdı ki zaten...
Eminim, devletin elinde David L. Phillips'e atfedilen türden, Amerika'da, Fransa'da, Almanya'da, İtalya'da, Avrupa Birliği'nde birilerinin hazırladığı, 'Kürt sorunu' ile ilgili sayısız rapor vardır. Akıllı bir devlet o tür çalışmalara da kulak kabartır, ama kendi doğru bildiğini yapar...