Son zamanlarda beni bu kadar çarpan başka bir görüntü olmamıştı: Oman'ın başkenti Muskat'ta Sultan Kabus'un kendi adına inşa ettirdiği cami, güzelliği ve 'en'leri ile, aklımı başından almayı başardı. Bir ibadethane ancak bu kadar muhteşem olabilir.
Ana kapısından girer girmez güzelliğiyle sizi teslim alan Tebriz/Isfahan karışımı renkli halıyı gözünüzde canlandırayım: 1.700 milyon düğümden meydana gelen koskocaman bir cami halısı; ağırlığı 21 ton... Tek parça halinde örülmüş. 70X60 metre çapında, 4343 metre karelik bir alanı kaplıyor dünyanın bu en büyük halısı ve yekpare. İnanamadığım için halının bir yerlerinde ekleme izi aradım; boşuna...
Tam orta yerdeki avize de bir dünya harikası. 8,5 ton ağırlığında. Kendisinin boyu 14 metre. Genişliği de 8 m. Beş katlı bir apartman gibi bir şey. Üzerinde 1200 lamba var ve dünyanın olağanüstü pahalı Swarovski kristaliyle oluşturulmuş. Yalnız bu avizeyle kocaman camiyi aydınlatmak mümkün.
"Acaba Kütahya işi mi?" diye meraklandıran duvar süsleri de İranlılar tarafından yapılmış. Çini görüntülü, ama çini değil. Mavi ve lâciverdin değişik tonlarını bütün levhalar halinde getirip caminin içinde kesme yoluyla duvara raptetmişler. Çok zahmetli bir iş olmalı.
1995'te başlayan inşaat 2001 yılında bitmiş. Omanlılar için bir övünç vesilesi bu cami. Günümüz İslâmî mimarisinin kimliksizliğinden şikâyetçi benim gibiler için ise, bir umut aralığı... Demek ki, istenirse, günümüzün imkânlarıyla muhteşem mimari eserlere vücut verilebiliyor. Olmuş işte.
Sırf Sultan Kabus Camii'ni görmek için bile Oman'a gitme zahmetine katlanmaya değermiş...
Türkiye'den gelen heyetle ilgilenen çok sayıda görevli vardı. Çarşı-Pazar dolaştık, orada da insanlar bizlerle ilgilendiler. Ancak karşımıza çıkanların büyük bir çoğunluğu Oman doğumlu Arap değildi. 2003 yılında yapılan sayıma göre ülke nüfusu 2 milyon 331 bin kişi; 560 bin kayıtlı yabancı da ekmeğini burada kazanıyor ve otelde, çarşıda, sokakta daha çok Hindistan, Pakistan gibi ülkelerden gelerek buraya yerleşmiş insanlarla karşılaşıyorsunuz.
Bizdekine benzer bir 'Kapalı Çarşısı' da var başkent Muskat'ta. Geçmişte, petrolün keşfinden önce, geçim kaynağı, denizden çıkartılan incilerin ve gümüş işçiliği ürünü değişik ziynet eşyasının ticaretiydi. Kapalı Çarşı'da artık kültür incisi ile Hindistan işi gümüş takılar var. Ülkenin fert başına 20 bin doları bulan milli gelirinden esas yararlanan yerli halk başka alanlardan para kazanıyor. Ülke gelirinin büyük bölümü petroldan...
Ülke bu bölgedeki benzerlerinden hayli farklı bir geçmişe sahip. Arap yarımadasının ucundaki Oman'ı epey bir süre (1508-1648) Portekizliler işgal etmiş ve böylece deniz yollarını denetimleri altında tutmuşlar. Sonra Yemenliler gelip burayı yönetmişler. İranlılar da şanslarını denemiş. İngiliz etkisi altına da düşmüş Oman. Bir ara Oman'ın kendisi de Zanzibar gibi Afrika beldelerini hakimiyeti altında tutan bir imparatorlukmuş...
68 yaşındaki Sultan Kabus işbaşına 1970'de babasını devirerek gelmiş. O gün bugündür ülkeyi 'halkı tarafından sevilen bir diktatör' olarak yönetiyor. Yıllar önce (1976) amca kızıyla evlenmiş, hemen boşanmış; o gün bugündür bekâr.
Seçilmiş temsilcilerin görev yaptığı Devlet Meclisi 1990'larda oluşturulmuş, 21 yaş üstündekilere seçme-seçilme hakkı ise çok yeni (2003) tanınmış. Meclis'te iki kadın milletvekili, hükümette ise üç kadın bakan bulunuyor.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan için bayağı yoğun bir program hazırlanmıştı. Görüşmeleri planlanandan uzun sürdü. Sultan Kabus'la birkaç saate yayıldı sohbeti. Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alawi bin Abdullah'la birlikte olacağı yemeğe Bahreyn'in dış ilişkilerden sorumlu Devlet Bakanı Dr. Nizar bin Sadık Baharna da katılmış... Akşam geç saatte yine bir yemeği vardı bakanın...
İki program arasına Kapalı Çarşı gezmesini de sıkıştırmışlar. Uçağa binerken diplomatlarımızın bazısının elinde gümüş saplı bastonlar gördüm ve "Emekliliğinize şimdiden mi hazırlanıyorsunuz?" diye takıldım.
Eskiden olsa böyle gezilere katılanlar ellerinde kocaman poşetlerle, dev kutularla dönerdi uçağa; yolculardan tek bir Allah'ın kulu bile küçük anı ve hediye dışında bir şey almadı bu gezide. Alacak bir şey bulunmadığından değil; alıcıların gözü Türkiye'de doyduğundan...
Ali Babacan sekiz aydır Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturuyor. Sekiz ay içerisinde kaç ülkeye uğramış dersiniz? Hayır bilemediniz, Oman ziyareti 45. gezisiydi Ali Babacan'ın. Her aya beşten fazla ülke düşüyor. Türkiye'nin başka ülkelere artan ilgisi ve üstlendiği uluslararası sorumluluklar bu gezileri gerektiriyor.
İyi de oluyor.