“Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de onun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunları iyi düşünen kimseler için ibretler vardır.” (Rum suresi, ayet 21)
Üstteki Ayette Allahu tealâ, hanım için beyini, bey için de hanımını, aralarında sevgi ve merhamet olsun, biri birleri ile kaynaşsınlar, sükûn bulsunlar diye yarattığını, bunları şöyle güzelce tefekkür edenler için ise çok ibretler olduğunu beyan ediyor.
Yıllardır tanıdığım, tanıdığımı zannettiğim bir kardeşimiz geçtiğimiz Ramazan’da bizi ailece iftara davet ettiler. Onu biz birkaç defa davet etmiştik ama, hanımı da çalıştığı için zamanlarının olmayışı bahane idi ki, biz onlara hiç gitmemiştik. İnsanın arkadaşını iyi tanıması tek taraflı gitmekle olmuyormuş meğer. Onun daveti üzere ilk olarak bizde ona gitmiş olduk.
Evlerinin salon kısmında oturuyorduk. İftar yakındı ve Ramazandan, itikaftan vs. bahsediyorduk. O sırada mutfakta bir cam eşyanın düştüğü ve kırıldığı gelen sesten anlaşılıyordu. O kırılma sesi konuşmamızı olduğu yerde kesti. Sadece benim konuşmamı kesti, evin sahibi arkadaşım ise konuşmuyor, âdeta kulaklarımızı çınlatırcasına hanımına bağırıyordu.
“Nooluyor orada, ulân bu kaçıncı sefer oldu, gel ulân buraya, çabuk gel buraya” diye bağırıyordu. Evin hanımı mutfakta son hazırlıkları yapmakta olduğu için, kıyafeti erkeklerin arasına çıkmaya müsait değildi mutlaka ki, ancak bulunduğumuz odanın kapısından başını gösterebildi. Evin beyi olan arkadaşımız sesini daha da yükselterek, “ulân sen bunları bedava mı alınıyor sanıyorsun?”, ve daha nice can acıtıcı sözleri hanımına sarf etmeye devam ediyordu. Ki ben, bu kadar bağırma ve bu kadar hakaret karşısında şoke olmuştum. Arkadaşımız hakaretlere devam ederken, kendimi toparlayıp bir anda “yeter kardeşim yeter artık” diye seslendim. Hiç beklemediğim bu tablo karşısında kendime ancak gelebilmiştim ve ben de arkadaşa yüklenmiştim.
“Sizi adam zannederek davetinize icabet etmiş ve gelmiştik. Şimdi biz gidiyoruz. Eğer, şu âna kadar rol yapmadıysan, biz gidince hanımını iyice dövebilirsin” deyip kalktım. Ayağa kalkmışken birkaç kelâm edeyim bâri dedim.
“Hasbelkader bir eşiniz oldu diye, ona köle muamelesi yapmak, kafanızın kızdığı zamanlarda o güzel sevgi ortamını bozuvermek hak mıdır? Bir araya gelmenin, bir aile kurmanın gayesi öfkeleri hanımların üzerinde söndürmek için midir? Allah aşkına, eşler biri birlerine zulmetmek için mi kurdular bu aileyi. Hiç kasıtlı olarak eşya kırılır mı evde? Olan hataları da bizler görmeyecek ve affetmeyeceksek aile olmanın bir mânâsı yoktur o zaman”.
Bizim hanıma da seslendim “hanım kalk gidiyoruz”. Daha beklemeden ayrıldık ve zaten iftar yakındı, orada bir lokantada iftarımızı yapıp Üsküdar dan Fatih’e geçtik.
Mâlesef, erkeklerin bazıları dışarıda görüldüğü gibi değildir. Ev, aile ilişkileri ve dışarıda arkadaşları ile olan ilişkileri çok farklı anlaşılan. Dışarıda arkadaşlarına tatlı dilli, güler yüzlü ama, evde canavar kesiliyorlar. Bu ikiyüzlülüğün sebebi ancak, Peygamberimizi iyi tanıyamamakla izah edilebilir.
Müslüman olarak, her konuda evi, çocukları ve beyi için yeri geldiğinde canını ortaya koyan şu namus abidesi eşlerimizin kıymetini ne zaman anlayacağız? Ne zaman o hanımdır, Allah (c.c.) onu, bana göre daha zayıf ve güçsüz yaratmıştır diye düşünecek ve bütün ağır taşların altına kendi elimizi koyacağız? Allah (c.c.) size bir ikramda bulunmuş ve bir sürü sıkıntılarınıza katlanan bir eş vermiş, bu güzel ikramın karşılığı, hiç yoktan bahaneler üretip, ona zulüm ve işkence mi etmektir?
Neden sevgi ve mutluluk yuvası olan evinizi, basit ve gayri İslami istekleriniz, arzularınız için zehir zemberek ediyorsunuz? Kötü alışkanlıklarınızı daha ne zaman terk edeceksiniz? Ne zaman düşünecek, ne zaman ibret alanlardan olacaksınız? Ne zaman “ bu evde suçlu bir kimse varsa o da benim” diye düşünüp nefsinizi aşağılayacaksınız söyler misiniz? Neden onu çalıştırıp, ondan gelecek beş on kuruşu bekleyip oturuyorsunuz? İnsan gerçekten hiç çalışamayacak kadar mağdursa bile, hanımının getirdiği o üç kuruşu utancından isteyemez, yüzü kızarır.
İnsan gerçekten yürüyemeyecek kadar hasta olursa, eşi onun için ne gerekiyorsa yapar. Evinde beş-on kuruş getirecek bir iş olsun, alış veriş olsun, hastane olsun, yatırılacak vergiler olsun bunları mecburen takip eder. Ama siz sağlamken de bu işlere hanım koşuşturuyorsa, veya hanım bu işlere zorla gönderiliyorsa o ailede mutlulukta kalmaz, berekette kalmaz. Bunun müsebbibi de o ailenin reisidir.
Allah(c.c.) tembel insanları sevmez. Bırakınız kendinizi, evdeki hanım ve çocuklarınızın da bilgilendirilmesi ve iyi kullar olması sizin gayretinizle olacaktır. Günler hep boşuna geçiyor, ne dünyanıza ne de ahiretinize faydanız oluyor. Çünkü, Allah(c.c.) evin geçimini erkeğe yüklemiş. Helâlinden kazanıp getirmek ve o ailenin yiyeceği, içeceği, giyeceği hususunda mes’uliyet sana aittir. Eşinizi çalıştırmakla, lüzûmsuz insanlarla muhatap etmiş olursunuz. Gene soruyorum; eğer eşinizin rast gele erkeklerle muhatap olmasından rahatsız değilseniz, siz böyle bir yazıyı okumadığınızı düşünün. Çünkü, böyle bir yazının muhatabı bu tür ailevi sıkıntıları olan fakat, bu hatalarını düzeltmeyi düşünen Müslüman insanlardır. Ey “ben bir aile reisiyim “diye böbürlenerek gezen kardeş; sen, kendisine teslim edilen koyun sürüsünü (emanetleri) canı çekince boğazlayıp yiyen, acıkınca sahiplerinden habersiz sütlerini sağarak içen, koyunları iyi güdemeyip bazılarını kurda kaptıran bir çobandan farklı görünmüyorsun.
Lütfen, hanımının ve çocuklarının hak ve hukukları konusunda Allah(c.c.)dan kork ve ateşten sakın. Onlara el kaldırma, Allah(c.c.)ın her an gördüğünü ve kayda alıp hesap soracağını unutuyorsun. Sen Müslüman bir şahsiyetsin, neden günah dağlarını daha da büyütmek ve hesap günü rezil olmak istersin. Haydi gel, bu günden tezi yok, kötü alışkanlıklarından vazgeçerek Allah(c.c.)a tevbe et. Hanımına ve çocuklarına güzel davran. Onların memnun olacağı örnek bir baba ve eş ol inşaallah. Eğer üstte belirtilen ve kınanan haller sende yoksa, sana binlerce defa teşekkür ederiz. Bütün aile efradınıza hayırlı ömürler dileriz. Şayet, siz de anlatılanlar gibi kötü hal ve huylar mevcut ise, kardeşimiz olduğunuz için size canı gönülden, bu durumdan kurtulmanız için dualar edeceğiz. Siz de “tevfik Allah(c.c.)tan dır deyip cenneti alayı kazanmaya çalışacaksınız.
Yaratılışın gayesi hiç hatırdan çıkartılmaz ise, hem aileniz bu kısacık dünyada mutlu, hem de siz Allah(c.c.) indinde güzel bir kul olacaksınız. Bu da ancak, ailede herkesin kendine düşen hak ve hukuku öğrenip tatbik etmesiyle mümkündür. Allah(c.c.) yâr ve yardımcınız olsun inşaalah.
Dt. Abdülkerim Karaağaç