New York Times gazetesinin Ocak ayının son hafta sonu ektinde Amerika'nın çöküşünün sorgulandığı yazıda özetle şu ifadeler kullanılıyordu:
"2016'da ABD süper güç olma özelliğini yitirecek. Çöküş engellenemeyecek. Çin ve AB yeni süper güçler olarak öne çıkacak. Amerikan rüyasının yerini AB rüyası alacak. Enerji denklemi bazı ülkeleri öne çıkaracak. Batı'da AB, Doğu'da Çin yeni çekim merkezleri olacak. Asya NATO'su kurulacak. Bağımsız Kürdistan kurulacak. Türkiye Süper Avrupa'nın üyesi olarak önemli roller üstlenecek, ABD'den uzaklaşacak. Bir çeşit Osmanlı misyonu ile kendi bölgesinde etkin güç halini alacak ."
Her ne kadar AB'nin yeri abartılsa da aslınca bu cümlelerin bazıları doğru. Ve bu kanaat giderek daha çok kişi tarafından paylaşılır oldu.
Yine Avrupa Birliği için hazırlanan "Europe 2020 Alarm/ Global Systemic Rupture/Iran/USA-Release of global world crisis" adlı çalışmada benzer ifadeler yer alıyordu: Ekonomik, güvenlik ve siyasi açıdan dünyanın büyük bir krize doğru sürüklendiği, 1929'daki ekonomik çöküntünün benzerinin yaşanabileceği, bu durumun tetikçisinin ABD olduğu, çöküşün büyük savaşlara yol açabileceği şeklinde Bu yılki Davos toplantılarından aklımda kalan "Türkiye'nin patronları"nın şaşırtıcı biçimde ABD'ye güvenlerinin yerlerde süründüğünü fark etmek oldu. Hemen hepsi dünyanın ekonomik ağrılığının Doğu'ya kaydığını söylüyordu.
Lehman Brothers'ın batışı, arkasından başka büyük iflasların da bekleniyor oluşu, yaklaşık beş yıldır mümkün olduğunca izlemeye çalıştığım, yer yer notlar olarak aktardığım çöküş sürecinin ne kadar tehlikeli bir hal aldığının son göstergeleri. Yıl sonuna kadar bine yakın yerel bankasının batmasını bekleyenlerden ABD ekonomisinin eski yöneticilerine, tehlikeli gidişin büyük savaşlara ve terör saldırılarına zemin hazırlayacağını iddia edenlerden bugünkü krizi fırsat olarak kullananlara kadar, geniş bir çevre dünyayı daha kötü senaryolara karşı uyarıyor.
Tekrar edelim: Bu, gelişmiş ülkelerin krizi. Endüstrileşmiş, refahın yüksek olduğu, piyasanın doygunluğa eriştiği, finans sisteminin yeni talep alanları yaratamadığı ülkelerin krizi. Sadece Amerika'nın değil, İngiltere'nin, Almanya'nın krizi. Bu, sadece finansal kriz değil, dünyayı yapısal değişimlere zorlayan, finans şirketlerinin egemenliğinin sorgulanmasını isteyen, dünyayı kaynaklara yönlendiren bir kriz. Bir çok ülkenin gücünü yaralayacak, yeryüzünde güç dengelerini oynatabilecek bir kriz. Bu, siyasi bir kriz, sosyal kriz, kültürel çatışmalara, sonu gelmez paylaşım savaşlarına, hak-hukukla hiç ilgisi olmayan işgallere ve talanlara yol açabilecek bir kriz.
Felaket tellallığı yapıyor değilim. 21. yüzyıla yanlış bir yerden başlandı. Tahammül edilemez bir kibir, kontrol edilemez bir aç gözlülükle dünyaya şekil vermeye çalışıldı. Yeryüzünün bütün zenginliklerini ele geçirme ve asla paylaşmama, bunu başarmak için de çatışmacı siyasi, ekonomik ve askeri politika uygulama, birlikte bir dünya inşa etme düşüncesini küçümseme bugünlere gelinmesini zemin hazırladı.
Şimdi, ABD merkezli olarak 200 yüzyıllık finans egemenliği sorgulanıyor. 2010 yılında bankalara trilyonlarca dolar borcu olacak bir milletin olacak bir ülkenin bırakın dünyayı kendini yönetmesi bile zor. Bazıları sadece Amerikan ekonomisinin, finans sisteminin değil, Batı medeniyetinin de çöküşün eşiğine geldiğini bile düşünebiliyor. Şu söyleniyor:
n Birinci Dünya Savaşı: Almanya'nın, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Çarlık Rusya'sı ve Osmanlı İmparatorluğu'nu çökertti.
n İkinci Dünya Savaşı: Fransa'yı, İngiltere'yi, Nazi Almanya'sını, Japonya'yı ve İtalya'yı tüketti.
n Ardından 1991'de Sovyet imparatorluğu çöktü. Sıradaki güç Amerika. Bu çöküş hepsinden daha tehlikeli olacak. Çünkü nükleer savaşlara yol açabilecek bir Üçüncü Dünya Savaşı söz konusu.
Amerikan Yüzyılı'nın, "Tek Kutuplu Dünya Düzeni" özlemiyle yanıp tutuşanların saltanatı ancak on yıl sürdü. Soğuk Savaş'ın sonra ermesinden 11 Eylül saldırılarına kadar... Ardından yeni bir dönem başladı. "Gücüne erişilemez" olanların güçlerinin erimeye başladığı bir dönem. Lehman Brothers, 613 milyar dolarlık borçla battı. Bu sadece bir iflas değil. Ekonominin patronlarının, dünya ekonomisini yönetenlerin aslında kendilerini bile yönetemediği ortaya çıktı. Bir puanla ülkeleri krize sürükleyen veya düze çıkaranların nasıl da zayıf kuruluşlar olduğu ortaya çıktı.
Bundan sonra ne olacak? İşte en korkutucu olanı bu. Çünkü bundan sonra ne olacağını kimse bilmiyor. ABD Başkanı da bilmiyor, ekonominin başındaki patronlar da bilmiyor, Avrupa Birliği de bilmiyor. Dünya 11 Eylül'den daha büyük bir terör saldırısı mı görecek. Ya da ABD, kendisinden yüz çeviren fonları tekrar çekmek için yeni işgallere mi girişecek..