Bin Ladin öldü ama bitmedi!

xxx98

New York’ta 3 bin kişinin yaşamını yitirdiği 11 Eylül terör saldırısının onuncu yılında, El Kaide’nin lideri Usame bin Ladin Amerikan özel kuvvetleri tarafından Pazar günü Pakistan’da öldürüldü.
Başkan Obama’nın açıklaması:
“Adalet yerini buldu.”
Evet öyle.
İslam adına terörü acımasızca kullanan ve bu yüzden İslam’la şiddetin bazı Batılı çevrelerde haksız yere, kimi zaman da kasıtlı olarak özdeş kılınmasına yol açan Bin Ladin’in ortadan kalkması hiç kuşkusuz olumlu bir gelişme.
El Kaide büyük darbe yedi.
Ama bitmiş değil.
Aklı başında kimse bu konuda hayal kurmuyor.
El Kaide’nin dağınık örgüt yapısı varlığını şöyle ya da böyle koruyor.
Örgütü yönlendiren Mısır’lı Ayman el Zewahiri gibi bazı beyinler hayatta...
Daha önemlisi, Bin Ladin’le El Kaide’yi  İslam ve Arap coğrafyasında tarih sahnesine çıkartan sorunlar yumağı da çözülmüş olmaktan uzak.
İslam dünyasının, Arap âleminin yakasını bin yıldır bırakmayan bu sorunlar yumağı malum.
Yoksulluk...
Rüşvet ve yolsuzluk...
Adaletsizlik...
İşsizlik...
Cehalet...
Ve tabii kitlelere soluk aldırmayan, özgürlüklere geçit vermeyen otoriter düzenler...
Elbette Filistin sorunu...
Ve bütün bu meseleleri çözüm rayına oturtacak toplum ve devlet düzenlerine bunca zamandır geçit vermeyen Amerika ve Avrupa...
Amerika ve Avrupa değil mi, yıllardır istikrar adına Ortadoğu’daki otoriter rejimlere kol kanat geren?..
Onlar değil mi petrol diyerek, İsrail’in güvenliği diyerek demokrasi, özgürlük ve insan haklarına Ortadoğu’da, Arap âleminde sırtını dönen?..
Yine onlar değil mi, Filistinlilere karşı bunca yıldır İsrail tarafından reva görülen zulüm ve haksızlığa kayıtsız kalan, hatta destek olan?..
Bu sorular malum sorular ama haklı sorular...
Ortadoğu’da, İslam dünyasında neredeyse tüm sorunların anası Filistin sorunudur.
Bugüne kadar bu sorunun çözümsüz kalmış olması, ne yazık ki, Arap âleminde barış ve demokrasinin önünü tıkamıştır.
Daha önemlisi:
İslam coğrafyasında ‘radikalizm’i beslemiştir.
El Kaide eğer sahneye çıkabildiyse, Afganistan’dan yola koyulup taa New York’ta İkiz Kuleler’i vurabildiyse ve bunca zaman varlığını koruyabildiyse, bunların temelinde hiç kuşkusuz başta Filistin sorunu olmak üzere Arap âleminde geçerli korkunç ‘bozuk düzen’dir.
Yanlış anlaşılmasın.
Herhalde El Kaide’ye ve bu örgütün terör siyasetine kulp takmıyorum, mazeret göstermiyorum.
Ancak, Arap coğrafyasında hangi bataklıkların El Kaide’leri doğurduğuna belki bininci kez işaret ediyorum.
Bu açıdan Arap baharı bir fırsat.
Hem de büyük bir fırsat!
Arap âleminde radikalizmi besleyen bataklığın kurumasını istiyorsak, artık gerçek barış ve istikrar Ortadoğu’nun da kapısını çalsın diyorsak, ‘Arap baharı’nı desteklemek zorundayız.
Bu bakımdan Amerika’ya, Avrupa’ya büyük sorumluluk ve görevler düşüyor.
Aynı zamanda Amerika ve Avrupa için bazı ‘kötü alışkanlıklar’ı artık terk etme zamanıdır.
 “Müslümanlar demokrasi yapamaz!” diyen ırkçı görüşleri terk etme zamanıdır.
“İslam’la demokrasi bağdaşmaz!” diyen İslamofobik, İslam düşmanı görüşleri terk etme zamanıdır.
Başta Sarkozy Fransa’sı olmak üzere Avrupa’da yayılmakta olan Müslüman karşıtı, İslam karşıtı dalgayı, ırkçılığı durdurma zamanıdır.
Özellikle Sarkozy Fransa’sı ile Merkel Almanya’sının el ele vererek, Türkiye’yi AB dışında tutma çabasının ve İslam dünyasında bundan kaynaklanan “AB bir Hıristiyan kulübüdür!” algısının ne büyük bir tarihi yanlış olduğunu görme zamanıdır.
Evet, Usame Bin Ladin’in ortadan kalkması, ‘adaletin yerini bulması’ açısından önemli bir adım...
Ama sorunlar yumağı duruyor.
Daha yapacak çok iş var.