HUZUR İÇİNDE YALAN SÖYLEYEBİLİYOR MUSUNUZ?
Padişahın biri esirinin öldürülmesini emretti. Umutsuzluk halindeki biçare, padişaha ağzına geleni söylemeye , sövüp saymaya başladı. “Canından umudunu kesen, içinde ne varsa söyler “ demişler.
Padişah, “Ne diyor?” diye sordu, iyi yaratılışlı vezirlerinden biri :
- Efendim “Onlar öfkelerini yenenler ve insanlardaki haklarından bağışlanma ile vazgeçenlerdir.” ayetini okuyor.
Padişah bunun üzerine merhamet ederek esirinin kanını dökmekten vazgeçti.
Buna muhalif olan öbür vezir :
-Bizim gibilerin padişahların huzurunda ancak doğruyu söylemesi gerekir. Bu adam padişaha küfretti, ileri geri konuştu, dedi.
Bu sözleri duyan padişah yüzünü buruşturdu:
-Onun yalanı senin doğru sözünden makbul geldi bana! Çünkü onun sözü hayra yönelikti; oysa seninki kötülük üstüne oturtulmuş.
Akıl sahipleri ne demişler: Hayır için söylenen yalan fitne koparan doğru sözden yeğdir.
Sadi-i Şirazi’nin Gülistan adlı eserinde anlatılan bu güzel hikayedeki en rahatsız edici kelime “yalan” kelimesi… “Hayır” için söylenen “yalan” paradoksunu çözmek oldukça zor görünüyor. Hayır için işlenen cinayet olur mu ? Ya da hayır için içki içer misiniz? Kendi içinde kavgalı bir cümle gibi görünüyor. Vezirin yaptığı eylemi “yalan” olarak nitelendirmemek en güzeli… Padişahın biri esirinin öldürülmesini emretti cümlesiyle başlayan marazlı sürecin tedavisi bir başka marazlı gibi görünen sağlıklı bir davranış ile yapılabilmiş .Vezir yalan değil politika üretmiş gibi görünüyor. Bir insanın(padişahın) yaptığı yanlış olunca, yanlışı bir başka yanlış gibi görünen doğruyla çözebilmekten başka çare kalmıyor galiba.
Tabii burada sorulması gereken en önemli soru: Yalanın siyahı ya da beyazı olur mu ?
Bana kalırsa yalanın siyahı da beyazı da olmaz. Çünkü bir insanda karakter erozyonuna uğramanın en önemli işareti olan bir davranış şeklinin meşrulaştırılması için “icat edilmiş” bir kelime “beyaz yalan”.
Günlük hayatımızda karşılaştığımız en tanımsız insan tiplerinden biri profesyonel palavra makineleridir. 10 lafından 11 tanesi yalan olan insanlardan bahsediyorum. Sizin anlattığınız bir olayı 3 gün sonra kendi başından geçmiş gibi size anlatan palavracılar var çevremizde.
Bunların bir kısmı sohbet adamıdır. Sohbet ortamındaki herkes bu kişinin hayali olaylar anlattığını bilir ama gözlerinden yaşlar gelinceye kadar gülmeyi de ihmal etmez. Yani tüm olup bitenler bir nevi tiyatro sahnesi gibidir. Yalan sizi sinirlendirmiyor aksine güldürüyorsa buna “palavra” demek en güzeli…
Tabii yalanını not edenleri de unutmamak lazım. Bir emlakçı arkadaşım mal sahibiyle konuşurken biz sizin ofisinizi İtalyan müşteriye teklif ettik dedi sonra bunu bilgisayar programına yazdı. Yani yalan unutulan bir şey olduğu için not etmekte yarar var diye düşündü herhalde! Aynı mal sahibi yarın öbür gün ya şu İtalyan müşteri vardı ne oldu dediğinde “çuvallamamak” için önlem almış oldu.
Oysa insan beyni doğuştan doğru söylemek üzerine tasarlanmış.Bunu test etmenin en iyi yolu: Henüz ahlaki telkinleri almamış olan küçük bir çocuğu sıkıştırıp yalan söylemeye zorlamak. “Ben yapmadım” derken ya kafasını başka bir tarafa çevirecektir, sıkıldığını veya sıkıştığını belli eden ya da en basit tanımıyla rahatsız olduğunu ifade eden bir hareket yapacaktır.
Suç bilimi uzmanları insanların vücut dillerini okuyarak yalan söylendiğini tespit edebiliyorlar.
Yalan makinesi yanıltıcı sonuçlar verdiği için çokça tartışılan bir konu şu günlerde.Konunun uzmanları yalanı en iyi ses tonundan tespit edebiliyorlar. Son yıllarda bunun üzerinde çalışılıyor. Büyük oranda da başarı sağlanmış durumda.
Doğru konuşmamak insan ilişkileri konusunda amatör ve zayıf karakterli olanların işidir aslında. Amatör satıcıların çok fazla yalana başvurmalarını buna örnek verebiliriz. Oysa satışın en önemli kuralı güven vermektir.
“Yalan söyleyen insan güven veremez, güven vermeyen insan da satış yapamaz”
Yalancılık galiba farkında olsak da olmasak da gündelik hayatımızda kâr ediyorum derken zarara yol açan bir davranış şekli ve ahlaki bir problem.
Ben yalan söylüyor muyum? Her insan, yazdıklarını önce kendine yazar. Hele ahlaki öğüt veriyorsa insan önce kendinden başlamalı. Ben kendime anlattım, -biraz yüksek sesle oldu galiba- siz de okudunuz…