Erkek ve kadın fıtraten bazı farklılıklara sahiptir. Mesela beynin kullanılması açısından, her iki beyin lopunu kullanmanın zorunlu olması yanında erkeklerin daha çok sol lopu kadınların da sağ lopu kullanmaya meyilli oldukları görülür.Beynin sol tarafı bilgiyi mantıklı ve doğrusal olarak işlemekte, sağ lob ise artistik tarafı oluşturmakta, detaydan çok resmin bütünüyle ilgilenmekte ve bilgiyi şekil ve hayal gücüyle işlemektedir.
Soyut ilimler (matematik, ilahiyat, müzik v.s.) beynin sol lopunda yer alması nedeniyle erkekler bu alanlarda kadınlara göre daha fazla söz sahibidirler. Bunu bir üstünlük değil de farklılık olarak anlamakta fayda var.
Asıl ele almak istediğim konu bu değil aslında. Bahsedeceğim hususa bir girizgâh olması açısından bunları dile getirdim. Fıtrat gereği bu farklılıktan dolayı müzik alanında meşhur olmuş kadın bestekâr fazla bulunmaz. Gerek doğuda olsun gerek batıda, meşhur bestekârların çoğunun erkeklerden oluştuğunu görürüz.
Beste yapmanın her erkeğin de harcı olmadığı su götürmez bir gerçektir. Beynin sol lopunu ortalama kullanımdan biraz daha fazla kullanan yüksek zekalı kimselerin ürünü ve bu işin bir matematiksel boyutunun da olduğunu düşünüyorum. Beste derken kastettiğim tarihe ve literatüre geçmiş olanlardır elbette. Yoksa bu günün “pop” müziği kültüründe ortaya çıkan beste müsveddeleri değil.
Şahsen beste yapmayı biraz bilgisayar programı yazmaya benzetiyorum. Tarihteki ilk yazılımcıların besteciler olduğunu düşünmekteyim ve bu düşünce tamamen şahsıma aittir. Bu düşünce bende bilgisayar programı yazma diliyle tanışınca oluşmuştur. 1980’lerin ikinci yarısında hayatımıza girmeye başlayan bilgisayarı merak ederek “GWBasic” program yazma dilini öğrenmek için kursa gitmiştim. Bilgisayar ve yazılım teknolojisinin bugünkü geldiği nokta göz önüne alınırsa o tarihlerdeki alet ve yazılım hakikaten çok ilkel kalmakta idi. Ancak “GWBasic” yazılım dili ilkel olsa bile işin temel mantığını vermekte idi.
Bu işi yapanlar çok iyi bilirler ki yazılım metni ile bu yazılımın çalışması sonucu ortaya çıkan ürün çok farklıdır. Yazılım metnindeki komutlar, formüller v.s. dışarıdan bakan için çok bir mana ifade etmez. Ancak işin erbabı bu satırların üründeki karşılığını tahayyül edebilir. Notalar da öyle değil midir? İşin erbabı olmayan için çamaşır ipine asılmış eşyalar gibi durmaktadırlar. Ancak “Run” edilince yani icra edilince ortaya çıkan nağmeler sıradan birisi için bir mana ifade edecektir. Yani ürünü görünce soyuttan somuta dönüşecektir. Beste yaparken seçilen makam yazılımdaki ürüne matuf yazılım dili gibidir. Büyük kompozisyonlarda her müzik aleti için bir bölüm yazılır. Bu da bilgisayardaki her donanım (hardware) için bir yazılım (software) olması gibi bir şeydir. Sonuç olarak, bu çaba müzikte orkestra tarafından müthiş bir eserin icrasını, bilgisayarda da bu orkestra gibi her parçanın uyumlu çalışmasını temin etmektedir.
Beste yapmak sese boyut kazandırıp bir şekle sokma işlemidir. İcrası yani “run” edilmesi değişik müzik aletleri vasıtasıyla insanoğlu tarafından yapılmaktadır. Bilgisayar yazılımları ise daha gelişmiş bir teknolojiyi ifade eder ve enerjiye (yani elektriğe) boyut kazandırarak sese, yazıya, resime dönüşmesini sağlamaktadır.
Çok uzun ve komplike yazılım metinleri yanında kısa ama kullanışlı veya etkili yazılımlar olduğu gibi uzun soluklu besteler yanında kısa ama akılda kalıcı besteler de vardır. Bu hususta aklıma gelen ilk örnek (beste açısından) Itri’nin segâh tekbiridir. Özellikle bizim ülkemiz ve Balkanlarda öyle yer etmiştir ki tekbir ancak bu makamda söylenirse gerçek manasını buluyormuş hissi oluşturmaktadır. Bunun dışında söylenirse sanki eksik kalmış gibi oluyor. Bugün bile herhangi birisine bayram tekbiri getir desen yüzde 99 segâh makamında okuyacaktır.
Yazılım açısından da 30 sene önce odalara sığmayan işlemcilerle yapılabilen bir çok ürünün çok daha gelişmişlerini bugün cebimizdeki telefonlarda taşıyoruz.
Benimki fantastik bir deneme neticede. Gerek bestecilerin gerekse yazılımcıların kalıcı ve güzel eserler vermeleri bizim hayatımıza renk ve değer katacaktır vesselam.