“Allah adın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işte her kula” diye başlar Mevlid-i Şerifin Tevhid Bahrine hazret Süleyman Çelebi.
Besmele, her hayrın başıdır.
Niyettir; hayır, bereket, selamet için azimettir.
Bir işin kemal ve faziletinin şifresidir.
Başlı başına bir ayettir, nurdur.
Kur’an-ı Kerimde 114 defa tekraren nazil olan rahmettir, zikirdir.
Şairin dediği gibi; ekmeğimizin bereketi, ümmetin izzetidir.
Şirazlı Sadi Bostan’ında
“Ki bismillah evvel zi niyyet begûy
Dovom niyyet âver siyum kef be şûy” der.
‘Bir işe niyet etmeden önce bismillah de, sonra niyet et, daha sonra da işe koyul.’ diye tembihler.
Niyet; yakaza, şuur ve farkındalıktır, teslimiyettir.
Her ibadetin olmazsa olmaz şartıdır.
Âdeti ibadetten ayıran farktır.
Abdest de besmele gibi bir niyettir.
Manevi kirlerle birlikte, maddi pisliklerden de arınmaya vesiledir.
Besmelenin en yaygın kullanımı istiazeyle birliktedir, yani ‘euzübesmele’dir. Birlikte okunduğunda taşlanmış ve taşlaşmış şeytandan, onun sapkın vesvese ve telkinlerinden yüz çevirerek, rahmet ve merhametin kaynağı Allah'ın adıyla, onun davet ettiği selam ve barış yoluna yönelme azim ve kararlılığını ifade etmektir.
“O, Süleyman’dandır. O, Bismillâhirrahmânirrahîm’dir” (Neml 27/30)
Ayette Hz. Süleyman (as)’ın Sebe Melikesi Belkıs’a, onu kendi sarayına, dolayısıyla İslam’a davet etmek için yazdığı mektuba atıf vardır. O mektuba Süleyman (as) ‘Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla’ başlamıştır.
Süleyman (as) Hz. Peygamberden bin beş yüz yıl önce yaşamıştır. Belkıs’ın da Habeşistan’da, bugünkü Etiyopya ve Yemen topraklarının Kraliçesi olduğu rivayet edilmektedir. O dönemde besmelenin resmi yazışmalarda başlık olarak kullanılıyor olması, evrenselliği ve tarih üstü özelliğinin tescilidir.
İnsanın rabbiyle muhataplığının esrarı okumakla çözülebilir. Okumanın da anlaşılması ve faydası ancak ‘O’nun adıyla’ izhar olur. Zira Hz. Peygambere nübüvvet yolculuğunu müjdeleyen ilk vahiy; “Yaratan Rabbinin adıyla oku” dur. Ayet, okumaya ‘besmele’yle başlamayı emreder. Onun içindir ki kitapların anası Kur’an-ı Kerimde bütün surelerin ilk ayeti, “Bismillâhirrahmânirrahîm” olarak tenzil ve tertip olmuştur.
Besmele öyle efsunlu bir kelimedir ki; insanlığın tufandan ve girdaplardan kurtuluşunun formülü onda gizlidir.
“ (Nuh) dedi ki: Binin (geminin) içine. Onun akıp gitmesi de, (demir atıp) durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Hud 11/41)
İslâm’ın ilk dönemlerinden itibaren bütün belgelerin yazımına besmele ile başlanmıştır. Rasulullah (sav)’in resmî ve hususi mektupları, emannâmeler, antlaşmalar, ileriki tarihlerde muamelatla ilgili yazışmalar, öşür ve zekâtla ilgili tespit belgeleri hep böyledir. Aynı şekilde sikkelere, ağırlık ölçüsü olarak kullanılan çeşitli dirhem ve mühürlere de besmele yazılmıştır.
Efendimiz bir peygamber ve lider olarak bu hususlara öncülük etmiş ve emretmiştir. Selef-i salihin ve takip eden ulema buna uyulmamasını caiz görmemişlerdir.
Besmele, kültür, edebiyat ve şiirimizde müstesna bir yere sahiptir. Mimarimizin temelinde, sanatımızın özünde, tarihimizin merkezinde besmele vardır.
İslam sanatlarının her dalında besmele hep başı çekmektedir. Hat sanatının en nadide örnekleri besmele istifleridir. Mimariye derinlik ve estetik katan cami tezyininden, değişik boy ve şekillerde kuş, balık, sandal, çiçek, yıldız ve tuğra gibi düzenlenmiş çok çeşitli besmele hatları mevcuttur.
Konuyu nesir şeklinde ele alan ilmî ve edebî eserler, “Besmele Risâlesi” olarak tasnif edilmiştir.
Yakın zamana kadar basılan kitapların başında, besmelenin tercümesine dahi ihtiyaç duyulmamış, sadece orijinali ile iktifa edilmiştir.
Kültürümüzde, okumanın ve okutmanın önemine dikkat çekmek için tertiplenen âmin alayları vardır. “Bed-i Besmele” veya “besmele cemiyetleri” olarak da adlandırılan bu meclisler, okuma çağına gelen çocuğun ilk ders için hocasının önünde besmele çekmesinin şerefine düzenlenirdi. Bu merasimler özellikle Pazartesi-Perşembe veya kandil günlerine denk getirilir; çocuklara, mahalle sakinleri ve ihtiyaç sahiplerine ikramlarda bulunulur, eğlence ve şenlikler yapılırdı. Dualar edilir, kıraatler okunur, hep beraber kaside ve ilahiler söylenirdi. İşte o ilahilerden iki beyit:
“Yâ ilâhî başlayalım ism-i bismillâh ile
Bu duâya el açalım ism-i bismillâh ile
Sen kabûl eyle duâmız besmele hürmetine
İlmini eyle müyesser yâ ilâhe’l-âlemîn”
Anneyle çocuk arasında ilk ve en özel iletişim örneği olan ninnilerde besmelenin yerini söylemeye bilmem gerek var mı?
Emdiğimiz sütten yediğimiz yemeğe, en ciddi fikir ve teşebbüsten en mahrem dualarımıza, göz pınarlarımızdan gönül saraylarımıza, ibadetten ticarete, ziraattan zanaata, her şeyin adı, tadı, başı, sonu besmeledir.
Aslında biz besmeleyle yoğurulmuş bir medeniyetin çocuklarıydık.
Ama ne varsa elimizde güzellikten yana kaybettik.
Çağdaş hayattaki bereketsizliğin, merhametsizliğin, adaletsizliğin hâsılı tüm olumsuzlukların temelinde, besmelesizlikler yatmaktadır.
Hayırsız nesiller, faydasız ilimler, bereketsiz ürünler besmelesizliğimizin sonucudur.
Geldiğimiz noktada dünyevi ve şeytani taarruzlar, evlerimizi ve gönüllerimiz kuşatan enformatik tufanlar, neslimizi ve kültürümüzü tehdit eden nev zuhur cereyanlar, maddi çıplaklığımız kadar manevi soyulmuşluğumuzu da yüzümüze vurmaktadır..
Temeli Kur’an ve sünnetle yoğurulmuş kültürümüzü küçümsemek, demode görmek, yadırgamak, sistematik bir planın neticesidir. Küresel kapitalist sistemin en tehlikeli tuzağı, Müslümanları özgün irade ve istikametinden koparıp, kendi yörüngesinde bir uydu yapmaktır. Hazindir ki; bazı vatan evlatları da bu kirli tezgâhta gönüllü rol üstleniyor, onların taşeronluğuna soyunuyorlar.
Aslında kültürümüze saldıran sıska beyinler bilmiyorlar ki her seferinde kendi temelimizden bir tuğla çekmektedirler.
Hamiyetperver vatan evlatlarının, diriliş muştusuyla kuşanıp, besmele çekip, niyetleri tazeleyip, 8 milyar insanı kuşatıcı, sevgi eksenli, adalet merkezli, medeniyetimizin yeniden ihyası ve inşası için kulları sıvama vakti gelmiştir.
Haydi ya Allah (cc), Bismillah.