İstikametini çıkarları belirler. Bugün sağ tarafa yürürken, yarın menfaati solda ise hiç yüksünmeden yüz seksen derece dönüş yapma kabiliyetine sahiptir. Hatta bu özelliği doğuştan kendisine verilmiş bir yetenektir. Ülke çıkarları denilen şey, kendi çıkarları ile örtüşüyorsa bir şey ifade etmektedir. Aksi düşünülemez bile, onun tek ülkesi kendi çıkarlarıdır.
“Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” der. Ama yaptığı veya yapmayı düşündüğü her konuda şahsi menfaati yoksa o işlerden uzak duracak kadar da zekidir. Sinekten yağ çıkartmasını bilir.
İyi yalan söyler. Öyle ki bir müddet sonra kendi yalanına kendisi inanacak kadar sahicidir. Gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan hususları bile tek gerçekmiş gibi anlatıp, insanları inandırır.
Çalıp çırpar. Bu işi yaparken en ufak vicdan azabı duymaz. Vekil olmak için yaptığı masrafları böylelikle telafi eder. Kendisini de “böyle gelmiş böyle gider, sistem böyle ne yapayım kardeşim” diyerek rahatlatır. Hatta bu hakkın kendisine verildiğine inanır. Zaten vekil olup, kılıfına uydurarak hırsızlık yapmadığı takdirde seçmenleri nezdinde itibarının peş paralık olacağını iyi bilir.
Karda yürüyüp izini belli etmez. Sinsi olmalıdır. Siyasette var olmanın tek yolunun sinsi olmaktan geçtiğini, samimi olanların meclis çatısı altında tutunamayacağını aklından çıkarmaz.
Saman altından su yürütür. Bu hususun sinsilikten başka özellikler gerektirdiğini bilecek kadar tecrübelidir.
Tilki ile plan yapar, kurtla avlanır, kuzu ile gözyaşı döker. Yaşadığımız devrin tek geçer akçesinin bu olduğuna inanır. Bu huyundan hiçbir zaman taviz vermez.
Kedi gibidir. Dünya yıkılsa, dört ayağının üstüne düşmesini becerir. Onun için, dokuz canlı değil on dokuz canlıdır dense yeridir.
Kindardır. Kendisine yapılan en küçük saygısızlığı bile affetmez. Hiçbir şeyi unutmaz. Olay ve şahısları hatırlamak için özel kin defteri bile vardır. İlk fırsatta, kendisine saygısızlık yaptığına inandığı kişiyi bozuk para gibi harcar. Harcamakla kalmaz, o kişinin çoluk çocuğu da bu kinden payını alır. Devletin o acımasız tokadını vurmaktan çekinmez. Makamında kendisini bir saniye gereksiz bekleteni, zamanı gelince ömür boyu bekletmesini bilir.
Kendisinin kusursuzluğuna inanır. Kusursuz olduğu için bu millet, milletvekilliği gibi zor ve ağır bir görevi kabul ettiği için kendisine teşekkür etmelidir. Yaptıklarını hata olarak görmediği için, hataları ile yüzleşmek yerine yüzsüzleşir.
Pişkindir. Hatta o kadar pişkindir ki, yüzüne tükürülse ne güzel yağmur yağıyor der.
İddia ettiği bütün konularda haklıdır. Haklı olmasa iddiada bulunmaz. Bir konuda sergilemiş olduğu tavır veya söz onun ne kadar haklı olduğunu göstermeye yetmelidir. Başka bir davranışa hacet kalmaz. Toplum böyle düşünüyor deyip algı operasyonu yapar.
Hayat felsefesi “ele verir talkını, kendi yer salkımı şeklinde” özetlenebilir. Talkın dediğimiz şey milletvekilinin işine yarayacaksa onu da kendine saklar.
Kanaatkârdır. Yalnız bu kanaat, toplum için geçerlidir. Vatandaşlara asgari ücretle geçinmenin faziletini anlatırken kendisi gerekirse bir aylık asgari ücreti bir gecede bahşiş olarak dağıtabilir.
Boş kadrolara kendi adamını atar. Kendi adamı yoksa kendine adam olacak birisini bulur. O da yoksa o kadroyu boş bıraktırmak için elinden geleni yapar.
Sahtekârdır. Riya, gösteriş olmazsa olmaz davranış biçimidir. Birisi ile karşılıklı konuşurken bile ondan elde edebileceği menfaatini düşünür. Böyle bir menfaat söz konusu değilse ve yakın gelecekte de mümkün gözükmüyorsa gereksiz sohbet için değerli vaktini harcamaz.
Hırçındır. En sakin konularda bile kavga çıkartmayı iyi becerir. Kendisini izleyenlere tuttuğunu koparan adam imajı verecekse yumruk yumruğa kavga etmekten çekinmez. Dayak yiyeceğini anlarsa nerede duracağını bilecek kadar feraset sahibidir.
Rüşvetçidir. Milletvekili oluncaya kadar kendisi verir. Olduktan sonra almadan hiçbir iş yapmaz. Elinden gelse, hesabı kolayca görülsün diye öldükten sonrası için bile rüşvet vermeyi düşünür.
Geleceğe yatırım yapar. Ama bu gelecek hep kendi ve çocuklarının geleceğidir. Başka bir gelecek söz konusu bile olamaz.
Liderine tam bağlıdır. Abdürrahim Karakoç’un belirttiği gibi, Sıkı tutarım aramı / Ye derse, yerim haramı / Süt beyaz, kömür kara mı / Ben bilmem, liderim bilir... diyecek kadar, gözü kapalı liderinin peşinden gider.
İroni’yi daha çok uzatabiliriz.
Dikkat ettiyseniz yazının başlığı BENİM VEKİLİM. Toparlarsak, ben yukarıda anlatılanlar gibi değilim ki, benim vekilim öyle olsun. Benim vekilimin özü sözü birdir. Ülkesi için gece gündüz demeden çalışır. Yaptığı hizmetlerin karşılığını dünyada alamasa umursamaz. Çünkü asıl hesabın görüleceği mahkemede karşısına çıkacağını bilir. Kısacası ben ve benim gibi düşünen on binlerce insan, göğsünü gere gere “İşte benim vekilim” diyebileceğimiz kişileri meclis çatısı altında görmek ister.