CHP’nin başında lider olamayan bir başkan var.
Zoraki bir başkan.
İtile kakıla yapılan bir başkan.
Yaptığı gaflarla adını duyuran başkan.
Meydanlardaki yalanlarla oy toplamaya çalışan bir başkan.
Kendine göre müstehzi olan bir başkan.
Meğerse, CHP sayesinde camilerde ezan okunuyormuş.
Yani CHP camileri ahır yapmamış, ezanı Türkçe okutturmamış, Kur’an’ı yasaklamamış.
Pes doğrusu.
Sayın Kılıçdaroğlu kendi söylediğine kendi inanıyor mu?
O, müfteri olduğunu kendi ağzıyla itiraf eden bir başkan.
Eski bakanları dolandırıcılıkla suçlarken bir eski Bakanı gördüğünde o lafım sana değil deyip ertesi gün yine söyleyeceğini söyleyen bir genel başkan.
Türküde ne güzel ifadesi va
İşte böyle bir başkan güya hesap uzmanıyım diye meydanlarda cirit atıyor.
O değil miydi SSK’yı batıran?
O değil miydi yedi kat sülalesini SKK’ya yerleştiren?
Yine o değil miydi terör örgütüne el altından yardım eden?
600 TL. fakirlere dağıtmayı söz veren o?
Hatta kaynak bulma konusunda da “Benim adım Kemal, bulurum” diyerek esas kaynağı gösteremeyen de o.
Ama o hesap uzmanı (!).
Ben Kemalim, bulurum dedikten sonra fazla söze ne hacet!!!
Şimdi size bir hikâye aktaracağım.
Bu hikâye Halime Nine’nin hikâyesi.
Saf Anadolu kadını, okuma fırsatı bulamamış
Onun siyasetle de ilgisi yok.
Hesap uzmanı da değil amma herkese taş çıkartacak bir zekâsı var.
Bakalım Ben Kemalim’in hesabı mı daha tutarlı yoksa Halime Nine’nin mi?
“Yaşlı adam ölüm döşeğinde iken vasiyet etmiş: "17 ineğim var. Büyük oğlum yarısını alsın. Ortancaya üçte birini, küçük oğluma da dokuzda birini verin." Haftasına da vefat etmiş. Derken, olanlar olmuş.
"On yedi ineğin yarısı ne, üçte biri kaç, dokuzda biri ne eder?" sıkıntısı neredeyse kavgalara varacak.
Tam patırtı başlayacakken köylünün biri: "Bu işin üstesinden ancak Halime Nine gelebilir. Varın, danışın" demiş.
Öyle yapmışlar. Köy ucundaki yoksul Halime Nine'ye giderek, içinden çıkamadıkları paylaşım derdini bir güzel anlatıp, sızlanmışlar: "Aman bize bir çâre!"
Halime Ninemiz, "Düşündüğünüz şeye bakın. Benim, ahırda bir ineğim var, helâl olsun alın götürün. Sizinkilere katın da o hesabı bir daha yapın" demiş. Üç delikanlı, Halime Nine'nin sıska ineğini evlerine götürünce, inek sayısı olmuş 18.
Yarısını büyük oğul ayırmış: 9
Üçte birini ortanca sahiplenmiş: 6
Dokuzda bir de en küçüğe kalmış: 2
Ve... Bir inek artmış, yani Halime Nine'ninki. Onu da teşekkürle, el öperek, sağ ol diyerek geri götürmüşler. Ne kavga olmuş, ne küsüşme.
Şimdi bu Halime Nine’nin hesabına ve aklına ne ad verilir? Kadıncağız matematik profesörü değildi. Yargıç, sihirbaz buyurucu filân da değildi. Ama görgüsü, iz'anı, çâresizlikler içinde yoğrulmuşluğu vardı. Tecrübesi, incitmeyen inceliği vardı. Halime Ninemiz hepsini harman edip kullandı, çözümü anında buluverdi. İşte bu davranış, siyâset biliminin özüdür. Meseleyi kırıp dökmeden halletmek. Kazandırmak, ama kaybetmemek. Üstelik bir de teşekkür almak.
İnsanin aklına birden geliveriyor. Halime Nineler'den bolca olsa.
İsler öfkesiz çözülmez miydi? Zamanında ve hasarsız bitirilmez miydi?”
Bu hikâyeden sözünü ettiğim siyasetçiler değil tüm siyasetçilerin de kendilerine bir pay çıkarmaları gerekiyor.
Bizim Türk halkı olarak insanların kalbini fethedecek, ince siyaseti bilerek kimseyi hor görmeyecek, herkesi kucaklayacak, ne yiyecek ne de yedirecek ama herkese adil olarak dağıtacak, meydanlara çıkarak yapamayacağı sözleri söylemeyecek, her zaman sözünün arkasında olacak, tavanı düşündüğü kadar tabanı da düşünecek siyasetçilere ihtiyacımız var.
Bilmiyorum fazla bir şey mi istiyoruz? Aslında bu doğal bir hak. Eğer yukarıda söylediğim gibi bir siyasetçi yoksa hiçbir zaman istikrarlı bir ülke olunmaz. O ülkede hep kaoslar oluşur ve ezilenler çoğunlukta, sevinenler azınlıkta olur.
Allah bizlere Halime Nine gibi düşünebilen, ince siyaset yapabilen, iz’an sahibi, inançlı, adam gibi adam siyasetçiler nasip etsin.