Umarım, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) pazar günü sandığa yansıyan tabloyu doğru değerlendirir; yanlış bir değerlendirme yalnız partiyi ve partilileri değil ülkeyi de sonu belirsiz maceralara sürükleyebilir çünkü...
Kendi hallerine bırakıldıklarında ne yapacaklarını şaşırabilecek insanları belli bir program etrafında birleştiren örgütlerdir siyasi partiler; hangi düşünceyi temsil ediyor olursa olsunlar, taraftarlarını doğru bildikleri yola yönlendirmeleri beklenir. Doğru yolda ilerleyen insanları yanlışa sürüklemek değildir partilerin görevi...
BDP bir süredir böyle bir görüntü veriyor: Dünyayla birlikte değişen Türkiye'de siyaset yapıyor BDP'liler; dünyayı değiştiren unsurlardan en göze çarpanın 'Yeni Türkiye' olduğunu bilebilecek siyasi olgunlukta insanlar var aralarında. Bölgesinde sözü dinlenen, dünyaya katkıda bulunabilecek bir ülke olabilmek için bazı kronik sorunlarını geride bırakması gerekiyor Türkiye'nin; sorunlarından arınmış bir Türkiye, vatandaşlarının bütün insani haklardan özgürce yararlanabildiği bir ülke olacak.
'Yeni Türkiye' ideal olmaktan çıkıp gerçeklik haline dönüştüğünde BDP'nin şikâyet konusu ettiği konuların pek çoğu kendiliğinden ortadan kalkacak. Türkiye bugünlere korkularıyla geldi, şimdi yüzleşiyor o korkularla ve ortada korkulacak bir şey olmadığını anladığında, düne kadar doğru olduğunu bildiği halde yerine getirmekten çekindiği düzeltmeleri de yapabilecek.
Herhalde bunu en iyi görmesi gerekenler BDP'de siyaset yapanlar... Bugünün tartışan Türkiyesi, yarının mutlu ve müreffeh insanlarının ülkesi olmayı arzuluyor; BDP buna katkıda bulunabilir...
Ama katkıda bulunmuyor... Katkıda bulunmak bir tarafa doğru yolda atılan adımlara köstek olmaya bile kalkıyor. Halkoylamasında tabanına keşke 'Hayır' oyu kullanmayı telkin etseydi BDP; telkini, 'boykot'tan daha anlamlı olurdu. Halkın demokratik tercih hakkını elinden almak ve bunu zora başvurarak gerçekleştirmek BDP için mantıklı ve şık olmadı.
Şimdi ne yapacak BDP? Hakkâri'de baskılarla halkın büyük bölümünü sandık başına gitmekten caydırmasını bir başarı olarak görüp her ilde aynı yöntemle sonuç alma yarışı mı başlatacak, yoksa belediye başkanlıklarını kazandığı pek çok bölge ilinde baskılara rağmen oy kullanan insanları anlayışla karşılayıp verdikleri mesajı değerlendirmeye mi çalışacak?
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yaşayan insanlar ile onların Türkiye'nin başka kentlerinde yaşayan akrabaları, halkoylamasında kullandıkları oyla, Türkiye'nin doğru istikamette yol aldığına inandıkları mesajını verdiler. Hükümete açılan bir kredi olarak görülebilir bu siyasi davranış... Hem de yalnızca ekonomiyi iyi yönetmesine, başarılı bir dış politika izlemesine ve ülkenin çehresini yeni eserlerle değiştirmesine değil yalnızca, aynı zamanda kendilerine dönük niyetlerine de...
Çok uzun yıllar adlı adınca anılamamış 'Kürt sorunu' üzerinde en ciddiyetle duran, iyi niyetli adımlar atan, uzattığı el yumrukla karşılanmazsa daha rahat davranacağını belli eden bir hükümet var bugün işbaşında ve kampanya süresince en acımasız biçimde üzerine gelinmesine rağmen halkın desteğini de yitirmedi.
Sadece baskılara aldırmayan bölge halkının değil, Karadeniz ve İç Anadolu'da yaşayan insanların da, tezviratlara rağmen hükümete verdikleri desteğin ne anlam taşıdığını BDP'liler herhalde doğru değerlendirmişlerdir. Türkiye, "Yaptığın işlere devam" demiş oldu halkoylamasında.