Siyasetin şeffaf olmasını hep isteriz.
Ama bu her durumda galiba mümkün değil. Özellikle önemli kişiler arasında yapılan kapalı görüşmelerde nelerin konuşulduğu, ancak yıllar geçtikten sonra kamuoyu tarafından bilinebiliyor.
Buna iki örnek vereyim.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1946'da çok partili demokrasiye geçiş kararı verdikten sonra, Demokrat Parti'yi kuran 4 kişinin lideri Celal Bayar'ı Çankaya'ya davet ediyor.
Bu zirvede konuşulan ama basına yansımayan en önemli konuyu, aradan 30 yıl geçtikten sonra Celal Bayar bana şöyle anlatmıştı:
- İnönü benden Güneydoğu'da Demokrat Parti'nin ocak bucak teşkilatlarını kurmamamızı istedi. Çünkü siyasetin bu şekilde tabana inmesi halinde Kürtçülük olayının canlanacağını düşünüyordu...
Buna benzer bir zirve Dolmabahçe Sarayı'nda 1937'nin Eylül'ünde yer almıştı.
O sırada ordunun Trakya manevraları yapılmaktaydı. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak da Trakya'daydı.
Atatürk Dolmabahçe'de
Atatürk trene atlayıp İstanbul'a geldi ve Mareşal'i Dolmabahçe Sarayı'na çağırdı.
Çakmak'a "İsmet Paşa'yı başbakanlıktan alacağım, ordu arkamda mı" diye sordu. Çakmak bu konuda güvence verince, aynı gün trenle Ankara'ya döndü.
Bir gün sonra da (19 Eylül) İstanbul'daki Tarih Kurultayı'na katılmak üzere, Ankara Garı'nda trene bindi. Tren kalkarken kendisini uğurlamaya gelen İsmet İnönü'ye "Sen de benimle gel" diye trene bindirdi ve yolculuk sırasında onu başbakanlıktan alacağını "Yoruldun, dinlen" diyerek tebliğ etti.
İstanbul'da trenden inildiğinde Celal Bayar "vekaleten" Başbakan'dır.
Bu tür zirveler bizde de dünya siyaset tarihinde de sayısızdır. Hepsi de dönemlerinde sayısız spekülasyonlara konu olmuştur.
Hatırlayın Prut Savaşı sonrasında "Baltacı-Katerina" zirvesi üzerinde yapılan spekülasyonları.
Yaşadığımız dönemdeki iç siyasetin en fazla konuşulan ama katılan iki kişi dışında kimsenin konuşulanları tam olarak bilmediği zirve 5 Mayıs 2007'de Dolmabahçe'de yapılan "Başbakan Erdoğan Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt" görüşmesidir.
Şimdi birileri bu zirveye ilişkin ve katılan tarafların sert ifadelerle yalanladıkları iddiaları seslendiriyorlar.
Bu iddialara inanmak bana göre de mümkün değil.
Erdoğan-Büyükanıt
Ama ErdoğanBüyükanıt Zirvesi'nin zeminindeki siyasi ortamı hatırlayarak spekülasyon yapmak mümkündür.
Nitekim o dönem bu zirve hakkında yayınlanan haberlerin içeriğinde, konuşulan konuların ipuçları var.
Bu haberlerden birini alıntılayalım.
Sabah muhabirleri Umut Tütüncü ile Bülent Aydemir zirveyi şöyle haberleştirmişler:
- 27 Nisan bildirisinin ardından Başbakan ile Genelkurmay Başkanı ilk kez yüz yüze görüştü. 2 saat 15 dakika süren görüşmenin en önemli gündem maddesini bildiride yer alan 'muhtıra' oluşturdu... Erdoğan'ın isteği üzerine gerçekleşen ve iki saat 15 dakika süren sürpriz görüşme Başbakan'ın Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde gerçekleşti.
- Görüşmenin en önemli gündem maddesini, Genelkurmay'ı rahatsız eden ve gece yarısı bildirisine, "muhtıra" olarak yansıyan faaliyetler oluşturdu. Başbakan Erdoğan, Orgeneral Büyükanıt ile 28 Nisan'da yaptığı telefon görüşmesinde bu konularla ilgili inceleme ve araştırma yapma sözü vermişti. Başbakan Erdoğan, görüşmenin ardından MİT'i devreye sokmuş ve Müsteşar Emre Taner'den ayrıntılı rapor istemişti.
Muhtıra rahatsızlığı
- Başbakan Erdoğan'ın görüşmede, MİT'ten gelen raporlar doğrultusunda Orgeneral Büyükanıt'ı bilgilendirdiği ve bu konudaki hassasiyetini gösterdiği sanılıyor. Başbakanlığa yakın kaynaklar Erdoğan'ın görüşmede, "Genelkurmay ile hükümetimizi karşı karşıya getirmek isteyen bazı unsurların saptanması talimatını verdim. Bu münferit olayların üzerine kararlılıkla gideceğiz. Kimseye bu tür girişimlerle bizi karşı karşıya getirme fırsatını vermeyeceğiz" dediğini öne sürdü. Ancak bu bilgi Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki tarafından doğrulanmadı. Genelkurmay Başkanlığı tarafından da Erdoğan Büyükanıt görüşmesinin içerik ve detayları hakkında bilgi verilmedi.
..................
Evet... Bu görüşmeden sonra AK Parti'nin yüzde 47 oy aldığı seçim zaferi ve arkasından da Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi geldi.
Acaba Dolmabahçe'de Gül'ün Cumhurbaşkanlığı konusu gündeme gelmiş miydi?