Bayramın en büyük sürprizi Mardin/Nusaybin'den geldi. Bir grup gazeteciyi yanına alan Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un Suriye sınırındaki Sınırtepe Karakolu'ndan 'demokratik açılım' ile ilgili verdiği mesajlar gerçekten 'sürpriz' ayrıntılar içeriyor.
Org. Başbuğ'un mesajları, açılımı başlatan ve bugüne kadar başarıyla sürdüren siyasi kadroların söyledikleriyle örtüşüyor. Genelkurmay Başkanı'nın ne dediğine kulak verildiğinde, askerin de kanın durmasını istediği ve bunun için gayret gösterilmesini tasvip ettiği hemen anlaşılıyor.
Genelkurmay Başkanı gezisine kendisini yanlarında rahat hissedeceği bir meslektaş grubuyla gitmiş. Bunu bir şikâyet unsuru olarak değil, tam tersine söylenen sözleri aktaranların güvenilirliğine işaret etmek için kaydediyorum. Aralarında sürece ters ve muhalif parti liderlerinin gözlüğüyle bakanların da bulunduğu bir gazeteci grubuna, Org. Başbuğ, düşündüklerini açıkça ifade etmiş...
Dediklerinin benim sözcüklerimle özeti şu: Türkiye herkese yeter. Refahı paylaşabilmek için her şeyden önce sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor. Dirliğimizi, birlik ve beraberliğimizi yeniden inşa etmek için terörü sona erdirmemiz şart. Teröristin de ana-babası var, onlar da acı çekiyor; onların acılarını bizlerin de anlamamız gerekiyor. Silâhlarını bırakıp dağdan inenlere devletin şefkat eli uzanıyor, bundan böyle de uzanacaktır. Gelişmelerden rahatsız olanlar, tedirginlik duyanlar var; onlar da rahat etsinler...
Nasıl, bu sözler sizlerde de sürpriz etkisi yapmadı mı?
Türkiye böyle bir ülke işte. Hükümet, sürecin en başından beri, girişimin bir siyasi partinin eğilimini değil devletin tercihini yansıttığını vurgulayıp duruyor. Cumhurbaşkanı, başbakan, koordinasyondan sorumlu bakan, ellerine ne zaman bir fırsat geçse, dağdakileri inidirip teröriste silâh bıraktıracak formül aradıklarını kamuoyuyla paylaşıyorlar. Askerin bu süreç içerisinde kendine düşen görevi üstleneceğini de bildiriyorlar.
Sonuç? Özellikle CHP ile MHP topluma durumun görünenden farklı olduğu hissini vermekten vazgeçmiyor. MHP hadi neyse de, CHP'nin ısrarla sürdürdüğü sürece-muhalefet, bazı çevreler tarafından, askerin rahatsızlığını da yansıttığı biçiminde algılanıyor.
Dünyanın her yerindeki askerler arzu edilen sonuca mümkünse silâh kullanılmadan, tek kurşun atılmadan varılmasını tercih ederler. Hemen her ordu kendi vatandaşına karşı silâh çekme konusunda iştahlı değildir; öyle ortamlarda komutanlar politikanın sonuç almasını bekler...
Bizim ordumuz ve askerlerimizin dünyadaki benzerlerinden farklı olması için bir sebep yok. Bugüne kadar terörle mücadelede yalnızca silâhların konuşması, politikacı sınıfının üzerine düşen görevi yerine getirmeyi ihmal etmesi ve askerleri cepheye sürme kolaycılığına sapması yüzündendi. Doğru bir yöntemle, kamuoyunu arkasına alarak, ortadan kaldırma kararlılığıyla sorunun üzerine giden bir politik kadro, askeri de gerçek tavrını sergilemede rahatlatmış oldu.
Asker elbette gerektiğinde kan da döker, öldürür de; ancak asker için doğru tavır başka yöntemlerle sonuç almak mümkünse, önce o yolların denenmesidir. Şu anda yapılmakta olan ve askerin de bayram sürpriziyle tasvip ettiğini bir kez daha duyurduğu, işte bu gecikmeli denemedir.
İşe bakın siz, asker dağdakileri indirecek süreçten yana tavrını açıklıyor; muhalefet hâlâ eski sloganlarını tekrarlayıp duruyor. Oysa bu bayramın esas sürprizi, CHP lideri Deniz Baykal'ın, torunlarıyla gittiği Bayram Namazı çıkışında Org. Başbuğ'un sözlerine benzer bir açıklama yapması olurdu. Torunlarının fikrini sorsaydı, hiç kuşkunuz olmasın, onlar da bunu tavsiye ederlerdi.