Bayram, Gurbet ve Hicret
Bayram en çok gurbette olanın yüreğine dokunur. Zira vuslat ikliminde hasreti yudumlamak gibidir bir gurbetçi için bayram. Değil mi ki gurbet insanın anlaşılmadığı yerin adıdır o dem yeryüzü zaten baştan aşağı gurbettir insana.Öyleyse bayram her vicdan sahibi için nispeten dokunaklıdır.
Kimileyin evinin içinde gurbeti yaşar böyleleri veya kimileyin kendi öz yurdunda gariptir onlar. Lakin değil mi ki hakiki saadet ötelerde öyleyse sormak lazım : Gam ne? Dert ne? Tasa ne?
Bayram bir cennet provası gibidir. Kelimenin kökünde saklı manası. Fars dilinde paδrām ; ram olmak yani yeniden sükûn, barış ve mutluluk ruhunun yaşandığı zaman dilimi anlamına gelir.
Arap dilinde ise bu kutlu zaman dilimine “iyd el fitr” denir. Arap lisanında “iyd” üç köke nispet edilir. Birincisi “yevmül miad” formunda kullanıldığı gibi yeniden yaradılış veya yeniden hayat bulma anlamına gelir. İkincisi ise el aide yani af, merhamet ve şefkat gibi anlamlara gelirken üçüncü anlamı adet ve gelenek manasındadır.
“ Fıtr “ kavramı ise f-t-r kökünden olup bir şeyin içindeki potansiyelin ortaya çıkması demektir. Fıtrat, Allah’ın insana koymuş olduğu İlahi formattır. İşte Ramazanda oruç tutan insanın hilal görüldükten sonra artık içindeki şefkat, merhamet, empati, sevgi, vicdan , iç muhasebe ve aşk gibi potansiyelleri iyice ortaya çıkar ve böylece o insan hilkat kardeşlerine yardım elini uzatmaya başlar.
Bu hikmete binaen sadaka-i fitr verir ve artık yılın diğer aylarında aynı halet-i ruhiyeyi muhafaza etmeye çalışır. İşte böylece o insan hakiki anlamda ram olur sürura erer ve böylelikle merhamet, meveddet, muhabbet ve şefkat gibi duygular o kişinin yüreğinde iktidar olur.
Bayram yani hakiki sevinç ve mutluluk insanın fıtratını bulması ve keşfetmesi ile mümkün olur. Dolayısıyla kendisini bilen Rabbini bilir ve Rabbini bilen hakiki saadeti bulur.
İnsanın kendisini bilmesi haddini ve kadrini bilmesi ile mümkündür. Tevhidi olarak “La ilahe” kişiye Allahtan başkasına kul olma diyerek insane kadrini hatırlatırken “ İllaAllah” vurgusu ile haddini hatırlatır. Dolayısıyla haddini ve kadrini bilerek Allaha hakiki kul olan için hayat zindan olmaktan çıkar bayram olur.
İndirilmiş dinin müteakipçileri bu mübarek zaman diliminde gönül alırlar, yürekleri ihya ve inşa ederler, yetimlere sahip çıkarlar ve bilirler ki bayram mahzun olanları sevindirdikleri nispette anlam kazanır.
Uydurulmuş dinin müntesipleri için ise hiç bir ahlaki ilke ve prensip yoktur. Onlar insan ruhunun inceldiğini ve dalından düşen kuru bir yaprağın dahi gönülleri sızlattığı bir iklimde çoluk çocuk demeden canlı bomba olup insanları katledebilirler. Bu tip insanlar cennete gidecekleri zannıyla yaşadıkları dünyayı cehenneme çeviren bedbahttirlar.
Düşünün ki New York gibi bir yerde valilik, müslümanların Ramazan ve Kurban bayramını resmi tatil yapıyorlar lakin bir başkası “Allahu Ekber” diyerek Medine’de veya İstanbulda insanları katlediyor ! Bugün artık sorun dindarlaşma veya dinsizleşme sorunu değildir. Lakin bu din referansını Kur’andan almadığı müddetçe bu ümmet kendi iç çekişmelerinden asla kurtulamayacaktır.
Öyleyse ümmet olarak hakiki bayramımız mübeddel olan dinden münezzel olana doğru yapacağımız hicretle mümkün olacaktır. Zira Ramazan, bizi manevi terbiyeden geçiren ve yürek hicretine teşvik eden kutlu bir zaman dilimidir.
Vahyin sebebi olan Ramazan’ın bizleri şirkten, zulümden, küfürden, bid’atten, haramdan, tuğyandan , fısktan, fücurdan, münkerden, fesadtan, israftan, nifaktan, cehaletten, tefrikadan, esaretten ve hülasa batıl olanların cümlesinden tevhide, adalete, hakka, dost doğru olana, helale, salihata, erdeme, ihsana, sulha, takvaya, infaka, aklın ve ilmin yoluna, vahdete ve birliğe, hidayete ve İlahi bir armağan olan hürriyete ve vahyin tasdik ettiği hak olan değerlerin cümlesine hicret edebilme gücü ve kudreti kazandırmış olması umuduyla hayırlı bayramlar dilerim. Hayatımız Ramazan ahiretimiz bayram olsun duasıyla..