Bazı şeyleri algılamakta ve anlamlandırmakta gerçekten güçlük çekiyorum. Normal hayatımızın olağan akışında, baş örtüsü diye bir problemimiz yok, ancak iş “Kamusal Alan” ‘a gelince, hop durun bakalım orada, deniliyor. Evet, ilk akla gelen yüzde 99’u Müslüman olan bir toplumda, neden kamusal alan denilen çerçeve çizilir ve başörtüsü bu meşhur ve maruf alanda yasak olur… Üniversite yıllarında, başörtülü kardeşlerimizin üniversitelere alınmaması nedeniyle, alkışlar, protestolar, eylemler yapılırdı ve biz de desteklerdik, arka çıkardık, çok şükür aşıldı bunlar artık. Ancak hal aşılamayan bir problem var ki, işte bu kamusal alan bilmecesi..Yıllardır, bu ülkede başörtülü kardeşlerimiz sıkıntılar yaşadılar, aşağılandılar, dışlandılar, tam rahatladık derken, şimdi de başörtülü kardeşlerimiz kamusal alanlarda çalışamıyor. Şunu anlamak çok güç, normal hayatınızda başörtülü olacaksınız, ama kamusal alanda yasak. Kamusal alan, adı üstünde “kamu” ne demektir? Bir ülkedeki halkın bütünü yani “halk” demek, peki halk başörtüsü örtüyor mu? Evet, örtüyor, o halde neden halk, “halksal alan” da yasaklarla karşılaşır?
Yıllarca başörtüsü için, Siyasi propaganda aracı denildi, siyasi araç denildi, analarımızın bacılarımızın baş örtebileceği, ancak “Türban” takamayacağı söylendi. Başörtüsü oldu, türban, bu başörtüsünden farklıdır denildi, siyasi bir malzemedir denildi… Hiç ama hiçbir zaman bazı akıllı, zeki ve her şeyi bilen yazarlarımız, siyasilerimiz, bürokratlarımız tarafından ya hu, bu “dinin emri, islamın emri, Allah’ın emridir diyeni çıkmadı, çıkamadı. Hatta bazı kendini bilmez dini ben bilirim diyenler tarafından, Kuran’da başörtüsü takma emri, zorunluluğu yoktur bile denildi.
Hiç kimse kusura bakmasın, şu açık ve nettir ki, ben müslüman’ım diyen herkes biliyor ki ve bilmelidir ki, başörtüsü Allah’ın emridir. Ne bir siyasi propaganda aracıdır,ne de bir şeylere, birtakım menfaatlere alet edilebilir. Laik bir ülkede, kamusal alanda başörtüsü olur mu, olur hem de bal gibi olur, kamu halksa, halkın alanında neden olmasın. Ciddi bir mağduriyet var ortada, aşılması gereken.
Biz başörtülü veya başı açık ayrımı asla yapmıyoruz, hepsi kardeşimizdir. Ancak sıkıntımız şu, başı açık kardeşlerimiz kamusal alanda istediği yerde çalışabilirken, başı örtülü kardeşlerimiz niçin bu haklardan mahrum? İnsanlar arasında bu şekilde ayrımlar yaparak, sınıflandırarak, arada fitne fesat tohumları ekmenin hiçbir anlamı yoktur. Yıllarca zaten başörtülülere ayrım yapılmış, dışlanmış ve bu insanlar birçok haktan mahrum bırakılmışlardır. Şimdi her şey aşıldı derken kamusal alan bilmecesi ile karşı karşıya kaldık. Üniversitelerde “ikna odaları” unutulmadı bu memlekette, orada kardeşlerimize yapılan psikolojik baskı ve yaşatılan ızdıraplar unutulmadı.
Evet unutulmaması gereken, bir zatı muhteremin sözleri, Serra Yılmaz’ın sözleri, ne demişti; “Başörtülü görünce korkuyorum, öcü gibiler”. Muhtemeldir ki, kendisinin annesi de, tezyesi de, ninesi de başörtülü idi. Ama işte bu şekilde düşünenlerin böyle beyanları değil miydi, fitnenin tohumlarının içimize atılması. İnsanlar arasında ayrımcılık yapan, sınıfsal kast sistemi zihniyeti bu değil midir? Bu tür zehirli düşünceler değil midir, insanları elit kesim, alt kesim, şeklinde ayrımlara tabi tutan…
Şu önemlidir, bizim için başı örtülü olanlar da başı açık olanlar da, ayrıma tabi olmaksızın aynıdır, hepsi bacılarımız, kardeşlerimizdir. Ancak sınıfsal bir ayrım, ötekileştirmedir yanlış olan, başı açık olanlar gibi başı örtülü olanlar da kamusal alanda bir ayrıma tabi tutulmaksızın çalışabilmelidir, bu en doğal en tabi insan hakkıdır. Esasen böyle bir ayrım, açıkçası bağlı bulunduğumuz Evrensel Hukuk İlkelerine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine de aykırıdır. Bundan daha tabi bir insan hak ve özgürlüğü olamaz, bu önemle belirtilmelidir.
Ha unutulmaması gereken bir husus daha; Zamanında başörtülüler hakkında, bunlar irticacı, bunlar şeriatçı, bunlar vatan haini diyen bazı meşhur medyatik yazar ve gazetecilerimiz de son zamanlarda çok yumuşadılar, neden mi? Çünkü “rüzgarın yönü değişti”, eskiden rüzgar ters yönden eserken söylemleri bu kdar yumuşak ve ifadeleri de bu kadar “Hoşgörülü” değildi.
Hristiyan batı dünyasında, Kamusal alanda, birçok ülkede başörtüsü sorunu yokken, ABD de başörtüsü sorunu yokken, yüzde 99’u Müslüman olan ülkemde kamusal alan tartışmaları yapılır.
Şunu da belirtmek isterim ki; “Laiklik”, din ve vicdan hürriyetini de bünyesinde barındırır, o halde herkes inancını, her alanda serbestçe yaşama hakkına da sahiptir. Bu durumda, başı açık kardeşlerimiz gibi, başı örtülü kardeşlerimiz de “Laiklik” gereği bu özgürlüğe sahip değil midirler…
Bu konunun çözümü ancak yasal düzenlemeden geçer. Kamusal alanda, başörtülü veya başörtüsüz ayrımını kaldıracak şekilde, yasal düzenlemeler yapılıp, yeni Anayasa ile de bu hususlar teminat altına alınırsa, ortada hiçbir sorun kalmayacak. Çok zor değildir, gerek Hükümetimiz ve gerekse Muhalefetimiz bu konuda ortak bir fikir üzerinde uzlaşırlarsa mesele de kalmayacaktır. Ha şunu da söylemek gerek, muhalefete bu durum oy kaybettirmez, tam tersine oy kaygıları olmasın, oylarını artırırlar, şayet çekinceleri buysa…
Ümid ediyoruz ki, bu anlamsız polemikler en kısa zamanda sona erecek, herkes her hak ve özgürlüklerden ayrımsız bir şekilde yararlanacak, herkes her alanda istihdam edilebilecektir.