SAYIN General...
Bilmiyorum farkında mısınız?
Milli bayramlarımızda bazı Anadolu kentlerinde pek vahim bir "askeri yetkili/türbanlı kadın" koşuşturması yaşanmakta...
Kazara bir türbanlı kadın, bir askeri yetkilinin bulunduğu tören alanına girmeyiversin...
Büyük, hem de çok büyük arıza çıkmakta...
"Askeri yetkili", bir hanımefendiye karşı yapılmaması gereken bütün hareketleri yapıp, nezaket kurallarını bir tarafa bırakarak, "Ya türbanlı kadın çeker gider/Ya da ben çeker giderim" tavrı koymaktadır...
Böylece olan, askerimizin o dillere destan centilmenliğine olmaktadır...
Askerimizin meşhur nezaketi epey yara almaktadır...
* * *
Sayın General...
Bilmiyorum, bu konuda size ait, "Parola: Sıkmabaş... İşareti: Hemen kaç" diye bir talimatname mi var?
Komutanlarınıza, "Türbanlı bir kadınla aynı ortamda bulunmak zinhar yasaktır... Böyle bir durumda kaldığınızda elinizle, olmuyorsa dilinizle müdahale ediniz" şeklinde bir emirname mi yayınladınız?
Eğer böyle bir durum söz konusuysa...
Lütfen buna son veriniz...
Çünkü...
Hem çok komik oluyor, hem de çok ayıp...
Çünkü...
"Türbana karşı olmak" ile "türbanlı kadın görünce öcü görmüş gibi olmak" arasında en azından mahiyet farkı var...
* * *
Sayın General...
Siz ki "bin yıl sürecek" zannedilen akreditasyon uygulamasını kısmi de olsa gevşeterek ezber bozdunuz...
Siz ki "Koskoca Genelkurmay Başkanı, seçilmişlerin ayağına mı gidermiş" şeklinde özetlenebilecek burnu büyüklüğü yere çaldınız... Bakanlar Kurulu'nun ayağına gidip brifing vererek fark yarattınız...
Siz ki yıllardır erbaş psikolojisine gark olmuş meslektaşlarımıza "Bana paşa demeyin" diyerek sivilden bile sivil bir tutum aldınız...
Bunlar çok güzel hareketler...
Hadi gelin, bir güzel hareket daha yapıp, Anadolu'daki astlarınıza türbanlı kadınlara karşı biraz nazik olmaları gerektiğine dair bir genelge gönderiniz...
Dündar'a ücretsiz kıyak
MEMLEKETTE "laik mi laik bir dip dalgası" mı var?
Buyurun size "Sarı Zeybek"...
Memlekette "Atatürk'ü putlaştırmayalım" havası mı var?
Buyurun size "Mustafa"...
Madem nabız böyle atıyor...
O halde bizim de bir nevi hizmetimiz olsun...
İşte bundan sonraki dönemlerde atacak nabızlar için Can Dündar'a yeni belgesel konuları...
"Arıza çıkarmayacak sponsor firmalar" da hediyemizdir...
BİR: Belgeselin adı: "Çankaya'da bir Avrupalı: Abdullah Bey..." Seslendirme: Genizden gelen bir sesle yapılacak... Sponsor kuruluş: Kayseri Sanayi ve Ticaret Odası...
İKİ: Belgeselin adı: "Ürkek kediden kızgın aslana: Beraber yürüdük biz bu yollarda..." Seslendirme: Necip Fazıl şiiri havasında ve tadında yapılacak... Sponsor firma: Bizim Çalık...
ÜÇ: Belgeselin adı: "İşbilir bir Türk ailesi: Unakıtanlar..." Seslendirme: Mümkünse Can Dündar'ın meşhur yatak odası sesiyle yapılacak... Sponsor firmalar: Bilumum faizsiz finans kurumları...
DÖRT: Belgeselin adı: "Savulun Ak Türkler geliyor." Seslendirme: Piyanonun mehter vurması gibi olmalı... Sponsor firmalar: Son altı yıl içinde büyüyüp serpilen bilumum duble yol müteahhitleri...
Bravo Nimet Çubukçu
SAKALLARI ağarmış koca adamların hiç utanıp sıkılmadan, "Hüseyin Üzmez tacizci olsa da abimizdir" diye yazdıkları...
Parlamentoda "Hüseyin Üzmez'i kurtarma" yasasının hazırlandığına dair şayiaların yükseldiği...
Anlı şanlı ilahiyatçıların, "Dinimize zarar veriyorsun... Sus be adam" demekten bile imtina ettikleri...
Safdil dindarların, "Hüseyin Abimiz melek gibi adamdır; garanti bir komploya kurban gitmiştir" dedikleri... Bir ortamda...
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'dan yiğit bir ses yükselmiştir...
Çubukçu, "Biz bu davada 14 yaşındaki kız çocuğundan yana tarafız" diyerek... "Karşı dava açacağız" diyerek... "Her şey bitmedi" diyerek...
Bu iğrenç kumpası bozmuştur...
Her haliyle "Ben bir olağan şüpheliyim" diyen Hüseyin Üzmez'in tekerine fena halde çomak sokmuştur...
Ne diyelim? İyi ki varsınız Nimet Hanım...