Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanması ve hapse atılması süreci sonrası başlayan gelişmeleri ve HSYK’nın kararını anımsıyor musunuz?
İlhan Cihaner’in tutuklanması ertesinde 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk apar topar Ankara’ya gelmiş, tüm günü Etimesgut Askeri Tesisleri’nde geçirmiş, hemen ardından da HSYK olağanüstü toplantı kararı almıştı.
Olağanüstü toplanan HSYK, Özel Yetkili Başsavcı, Başsavcı Vekili ve diğer savcıların tamamını görevden çekmişti. Bu kararla iki önemli dosyayı takip eden Erzurum Özel Yetkili Mahkemesi’nin hiç bir savcısı kalmamıştı.
İki önemli dosyadan biri Erzincan Başsavcısı, diğeri de Org. Saldıray Berk ile ilgili dosyalardı.
HSYK, Özel Yetkili Mahkeme’de kimse kalmadığından, yerlerine yeni savcılar tayin etti. HSYK, siyasetin yargıya müdahale ettiği kanaatindeydi... Güya bundan dolayı huzursuzlanmışlardı...
***
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.
HSYK’nın atadığı yeni savcılar da Cihaner’in tutuklanmasına yapılan itirazı reddetti.
Ancak HSYK kararı, Org. Berk’i muhtemel gelişmelere karşı korumuş gözükmekte...
Zaten kamuoyu da HSYK kararının İlhan Cihaner’den ziyade Saldıray Berk’i kurtarmaya yönelik bir operasyon olduğuna inanmakta... Aslında, HSYK bu kanaatin doğru olmadığına inanıyor ise elinde ciddi bir olanak var... Nasıl mı?
***
Biliyorsunuz...
Org. Berk, Ergenekon soruşturması kapsamında iki kez Erzurum Cumhuriyet Savcılığı’na davet edildi ancak ifade vermeye gitmedi. Bunca gayrete...
Ve ifade alınamamasına rağmen...
Org. Berk, hazırlanan ve mahkemece kabul edilen iddianamede, “silahlı örgüt yöneticisi olmak” suçlamasıyla bir numaralı sanık olarak yer aldı.
***
HSYK operasyonlarına rağmen...
İstenen olmayınca, şimdi duruma Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı’nın bizzat müdahale ettiğini görüyoruz.
Örneğin Orgeneral Başbuğ, gönüllü avukatlığa soyunarak iddianame için şöyle diyebilmektedir:
“3’üncü Ordu Komutanı’na yönelik suçlamalar, esas itibarıyla bir gizli tanığın ifadesine dayanmaktadır. Bu konuya, özellikle 3’üncü Ordu Komutanı’nın durumuna ilişkin yazı yazanlar ve görüş ileri sürenlerin öncelikle iddianamede 3’üncü Ordu Komutanı’na ilişkin yer alan bölümü, ki esas itibarıyla bir sayfadır, okumalarını öneririm.”
Ancak Başbuğ’un söylediği gibi dava sadece “gizli tanığa” dayanmamakta...
***
Hukuka karşı böylesine bir fütursuzluk söz konusu olunca...
“Islak İmzaya”... Ya da “açıkta dolaştırılan numarasız bombalar” konusunda söylenenlere dönüp bakmanın da âlemi yok. Poyrazköy’den JİTEM’e, resmi olarak o kadar çok ve sürekli yalan söyleniyor ki bu açıdan da açıklamalara itibar etmek gereksiz.
Zaten...
27 Nisan Muhtırası ile anayasal suç işleyen ve bunun gereğini yapmak bir yana, bu yüz kızartıcı suç belgesini hala kendi resmi internet sitesinde saklayan bir anlayış söz konusu.
Ama benim bu yazıdaki amacım askeriyenin hukuk karşısındaki tutumunu göstertmek değil...
***
Benim amacım, HSYK’ya, eğer “hukuktan yana” olduğunu iddia ediyor ise elinde bulunan şansı hatırlatmak...
Yukarıda ne diyordum: “Zaten kamuoyu da HSYK kararının İlhan Cihaner’den ziyade Saldıray Berk’i kurtarmaya yönelik bir operasyon olduğuna inanmakta... Aslında eğer HSYK bu kanaatin doğru olmadığına inanıyor ise, elinde ciddi bir olanak var...”
O olanak ne mi?
Cevap vereyim:
Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı’nın alenen suç işleyerek yargıya müdahale etmelerini açıkça kınamak.
Madem hukuktan yana olduklarını iddia ederek “sivil siyasetin” hukuka müdahalesinden şikayetçiler, askeriyenin bu açık ve ürkütücü tavrına da şiddetli tepki göstermeleri gerekmiyor mu?
Tabii gözümüzün önünde cereyan eden bu garip duruma diğer yüksek yargı kurumları da aynı şekilde tepki gösterebilirler.
***
Bunun boş bir beklenti olduğunu biliyorum...
Çünkü 12 Eylül’de anayasal düzeni lağveden Kenan Evren’in elini öpmeye giden bir Anayasa Mahkemesi anlayışından geliyoruz.
Mevcut hukuksal sisteme “askeriyenin yedeği” olarak bakılmasının nedeni de bu.
Ne ki onlar da halktaki bu yaygın kanaati boşa çıkaracak hiçbir şey yapmadılar...
Maalesef şimdiki fırsatı da kullanacaklarını hiç sanmıyorum... Keşke kullansalar da hukukun namusu hiç olmazsa görüntüde kurtulsa.