Abdullah Öcalan ve ilişkileri muhabbeti ne zaman açılsa ortalık toz-dumandan geçilmez. Yine de halimize şükredelim; o kadar da uzak olmayan bir geçmişte (1993), terör örgütü liderinin karışık ilişkilerini araştırdığı için hayatını kaybeden meslektaşımız olmuştu.
Pop sosyologun Askerler Öcalan'la görüşmüş... hayretiyle kaleme aldığı yazı tahrik etmese, 1999 başlarında yazdığım ve her fırsatta burada tekrarladığım iddiaları yeniden gündeme taşımak aklımın ucundan bile geçmezdi. Oysa gördünüz, dosyanın kapağının ucunu kaldırır kaldırmaz ortalık karışıverdi.
Son zamanlarda yazılarımı Açıkla, açıkla tezahüratları eşliğinde yazmak zorunda kalıyorum. Kimi ilk defa duymuş oluyor iddiaları ve öğrenmek istiyor, kimi Bayat iddialar bunlar diyor. Bayatsa neden gürültü kopuyor?
Son iddia, hatırlayacağınız üzere, bir başbakanın Öcalan'ın derdest edilmesi için verdiği emrin bir başka politikacının kulaklara kar kaçırması yüzünden boşa çıktığı iddiasıydı. 1995'teki bu olayı, Abdullah Öcalan, Suriye'de ve sonrasında kendisiyle konuşan Türk gazetecilere açıklamış, ancak o görüşmelerin kayda alındığı bantlara devletin bir birimi tarafından el konulmuştu.
Benim rümuzla yazdığım olayı, star'dan Şamil Tayyar, eski PKK'lı Şemdin Sakık'ın kendisine gönderdiği mektubu yayımlayarak deşifre etti. Dönemin başbakanı Tansu Çiller, olayı fâş eden politikacı Mesut Yılmaz, eylem haberini ulaştıran da Yalçın Küçük imiş...
Mesut Yılmaz'ın avukatı Ender Arısoy yazıma açıklama ve mahkeme kararı metni gönderdi. Gönderilen her açıklamayı yayımlama ilkem gereği bunu da sunuyorum: Biri açıklasa minnettar kalacağız başlığı ile kaleme aldığınız yazınızda sözünü ettiğiniz; 'Sakık', 'Öcalan', 'Çiller', 'Yalçın Küçük' kaynak gösterilen yazınızdaki iddialar, gerçek dışı, bayat haber olup, aynı içerikli 28 Ocak 1999 tarihinde o zamanın 'Öncü' gazetesinde haber yapılmış; asılsız, iftira içeren yazı nedeni ile Yalçın Küçük aleyhine (ispat hakkı tanınarak) manevi tazminat davası açılmış, haberin asılsız olduğu sabit olup davamız Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1999/54-667 karar ile kabul edilmiş, haberin yalan olduğu tartışmasız hale gelmiştir. Saygılarımla 14.10.2008
A. Mesut Yılmaz vekili avukat R. Erden Arısoy
Açıklamasının altına şu notu da düşmüş avukat Arısoy: Sayın Yalçın Küçük o tarihlerde Haymana Cezaevi'nde olduğundan hak edilen manevi tazminat ve yargılama giderleri tahsil edilememiştir!..
Konuya eğlence çıksın diye sonradan katılan Reha Muhtar, dün, Yalçın Küçük'ün gözüyle olayı aktardı. Söylediklerinin özü şudur diye sunduğu özeti okuyalım:
1) Yalçın Küçük'e 1995 seçimlerinden önce, Tansu Çiller'in Apo'ya yönelik bir saldırı planladığı bilgisi birilerinden geliyor... / 2) Yalçın Küçük bu bilgiyi verenlerin kimliğinden, olayın dolaylı olarak Mesut Yılmaz'dan geldiğine hükmediyor... / 3) Bilginin geldiği kaynakların kimliğinden, bu hükme varan Yalçın Küçük kendisinin o sırada Mesut Yılmaz'la tanışmadığını da söylüyor; hayatında Yılmaz'ı topu topu bir kez gördüğünü aktarıyor... (..)
5) Bu istihbaratı ciddiye alıyor ve Paris'in Kürt kökenli siyasi mültecilerin yaşadığı mahallelerinden biri olarak bilinen Strasbourg semtine gidiyor... / Orada bir kafede bu bilgiyi Apo'ya ulaştıracağını düşündüğü kişilere aktarıyor... / 6) Kendisi Apo'yla da Mesut Yılmaz'la da bire bir hiçbir görüşme yapmıyor... / Kendisine ulaşan istihbaratın Mesut Yılmaz'dan hatta devletin bir cenahından geldiğine inanıyor, görüştüğü kişilerin de bunu Apo'ya ileteceğini tahmin ediyor...
Bir başka kaynaktan, Yalçın Küçük'ün devletin istihbarat birimleriyle iç içe bir üst düzey memurla eş sebebiyle akraba olduğunu öğreniyoruz. Küçük, ilişkiyi, Biz iki kızkardeşle evli insanlarız diye anlatıyor.
Konunun bir tarafı da devletin istihbarat birimi ya, MİT müsteşar yardımcılığından emekli Cevat Öneş katıldığı 'Neden' programında 'Apo bağımsız devlete engeldi' özetiyle sunulabilecek şu şaşırtıcı açıklamayı yapmış önceki akşam:
Öcalan yakalandığında ABD, bağımsız bir devlet kurma isteğindeydi. Öcalan, konumu itibariyle, araç olma işlevi bakımından buna engel bir isimdi. ABD bölgede yeni bir Kürt devleti kurabilmek için Öcalan'ı Türkiye'ye teslim etti.
Bütün bu toplamdan siz ne çıkarıyorsanız, ben de onu çıkarıyorum.
Önceki talebimi tekrarlıyorum: MİT'te vaktiyle Cevat Bey'e ait olan makam odasında şimdi kim oturuyorsa o kişi, Türk medyası tarafından Öcalan'la yapılmış röportajların bantlarını karşısındaki raftan indirip kamuoyuyla paylaşmalı...
Yoksa onlar da işportaya dökülsün diye mi bekleniyor?