NOT: Bu yazı bir hayvancılık yazısı değildir, bende bir zoolog değilim.
İNEKLERİMİZİ KESMEDİKÇE
(Toplum tanrısı, Gelenek peygamberi, “Eller ne der” icmaası, Zaman kıyası, “Devir o devir değil” mürşidi, “Bana göre takıntısı” Ayete karşı toplumun istekleri, Hadis'e rağmen geleneklerin tercihi, İcma--ı Ümmet varken çevrenin baskısı tercih edildiği zaman ineklerimizi kesemiyoruz demektir. )
Yüce Kitabımız Kuran-ı kerim’de anlatılan olaylar, gösterilen misaller, verilen mesajlar kıyamete kadar geçerliliğini koruyan hükümler taşır.
Musa’ya, İsa’ya, Meryem’e, Ebu Cehile, Firavuna, İsrail Oğullarına, Nuh ümmetine, İbrahim kavmine, Arap milletine dair anlatılanlar aslında bize anlatılmıştır. Bu baptan olmak üzere Kuranın en uzun süresine ad olan Bakara/İnek vakası buna en büyük misallerden biridir.
Öldürülen bir insanın katilini bulması için peygamberleri Hz Musa’ya (as) gelen İsrail oğullarına Allahü Teala bir inek kesmelerini emrediyor. Allahü Teala acaba o kadar hayvan içinden niye ineğin kesilmesini emretmiştir? Bunun cevabını İslam âlimleri açıklamışlar. Prof. Orhan Çeker Hoca’nın anlattığına göre bunun gerçek nedeni İsrail Oğullarının İneğe duydukları sempati ve o zavallı hayvana atfettikleri Kutsallık imajı.
Bu hadiseden “21. yy da, modern bir çağda, iletişimin, ulaşımın, teknolojinin, bilimin, şaha kalktığı bir devirde yaşayan insanlara nasıl bir mesaj olabilir!” Diye sorabiliriz. Aslında bu sorunun zaid olduğu çok aşikârdır. Çünkü elan Japonya’da güneş, Hindistan’da inek, başka başka ülkelerde, farklı fraklı iklimlerde değişik hayvanları kutsal sayan kavimler, milletler var. (ejderha, timsah, boğa, yılan…) Fakat hadiseye derinden baktığımızda işin aslı, mevzuunun künhu çok başka.
HER KAVMİN HER İNSANIN KUTSAL BİR İNEĞİ OLABİLİR
Bizlerde, “Kutsal bir ineğimiz var mı yok mu” diye kendi kendimize sorabilir bunun cevabını bulabiliriz. Eğer Allahın kesin olarak emrettiği, Peygamberimizin (sav) apaçık olarak belirttiği emir ve yasaklarına karşı bahaneler uyduruyorsak, onları yerine getirme hususunda bir tereddüt yaşıyorsak bilmeliyiz ki bizlerde Kuranı kerimin Bakara Suresinde anlattığı İsrail Oğullarının konumunda bulunuyoruz.
Mesela, erkekler miras konusunda, hanımlar çok evlilik mevzuunda ;” Ama… O dönem… O günün şartları…” diye başlayan savunmalara giriyorsa bilmeliler ki içlerinde Allahın hükmüne karşı bir kutsal inek hayat sürüyor. Allahın helal kıldığı bir şeyi geleneklerin ve kavminin baskısı yüzünden yerine getiremeyen bir mümin, yine Allahü tealanın ve peygamberimizin yasakladığı bir şeyi “toplum tanrısından” korktuğu, gelenek baskısına dayanamadığı için yapmak zorunda kalan bir Müslüman bilmeli ki içinde kocaman bir “Kutsal İnek” yayılmakta.
Allahın helal kıldığı kişilerle kavminin geleneklerine ters düşüyor diye evlenemeyen bir mümin/mümine bilmeli ki içinde bir inek yaşatıyor. Sadece kız çocuğu olan bir mümin ölünce kendi mirasından erkek kardeşinin pay almasına kabullenemiyorsa anlamalı ki kutsal bir inekten nesi süt emmeye devam ediyor. Birilerimiz, düğünde, bayramda, eş, akraba, dost ilişkilerinde; ticarette, siyasette “bu günün şartları değişik” diye İslam’ın kurallarını göz ardı ediyorsa, sosyal baskıdan dolayı İslamın bazı emirlerini es geçiyorsa… bilmeliyiz ki Bakara Suresindeki mesaj bizi de kapsıyor ve bu mesajın hükmü kıyamete kadar devam edecek.
Bu gün biz Müslümanlara, biz müminlere düşen görev Kuranın emirlerinin mesajlarının, peygamber efendimiz (sav)’ in emir ve mesajlarının kıyamete kadar baki ve geçerli olduğunu bilip uymaktır. Aksi hallerde akıbetimiz, Bakara süresinde hüsrana uğradıkları anlatılan İsrail Oğullarından pek farklı olmayacaktır.