Geçen yüz yılın son çeyreği doksanlı yılların başlarında,dünya siyasi konjektöründe çok önemli değişimlere tanık olmuştu insanlık.Bu değişimlerin bizleri alakadar eden en önemli yönü, Sovyetler Birliği’nin dağılması ve bu dağılmayla birlikte Orta Asya’daki Türk halklarının bağimsız cumhuriyetler halinde yeniden ortaya çıkmalarıydı. Bağımsızlığa kadar ki uzun süreç içerisinde sadece ulaşılması zor, ama tatlı bir hayal olarak anılan bu değişimi yaşayan kardeş cumhuriyetler,o ilk günlerde bir taraftan yetmiş yıllık esaretin sona ermesinin mutluluğu ile yaşamaya başlamışken, diğer taraftan da önlerinde duran ve bin bir türlü zorluk ve belirsizliğin kendilerini beklediği bu yeni dönemin endişelerini de beraberinde hisseder olmuşlardı.
Dile kolay tam yetmiş yıl üzerlerine çöken karanlık bir dünya içerisinde diğer toplumlardan, meydana gelen hadiselerden uzak yaşadılar.Sosyalist rejim bize göre çok şeyler verememiş aksine çok şeyleri alıp götürmüştü.Her şeye rağmen onlar,bu açığı kapatmak için çok hızlı yürümelerinin farkına varmışlardı.Bu yürüyüş dünyaya açık,halkına yakın,asrın gereklerini yakalayarak ayakta durabileceklerine inanan liderlerle olmalıydı elbette.
Zaman içerisinde bazı cumhuriyetler bunu gerçekleştirmiş görünürken, bir kaçı bu konuda son derece ciddi sınavlar vermektedir.Onlardan biri de Kırgızistan...1991’de bağımsızlığını ilan eden bu kardeş ülkede, son bir kaç yıla kadar geçen on beş yılda kendi iç sosyal reformlar ve dünya ile entegrasyon adına çok önemli adımlar atıldı,bir çok alanda yenilikler gerçekleştirildi.Bu yeniliklerin gerçekleşmesinde kendini gösteren en önemli faktör,hiç şüphesiz eğitime verilen önem olmuştur. Kırgız halkının dillerinde dolaşan “Bileği güçlü olan biri,bilimi güçlü olan bini yıkar”sözü özelde Kırgızistan, genelde tüm halklar için, kendi iç dinamiklerini yakalayıp dünyaya açılımında eğitimin vazgeçilmez bir unsur olduğunu kanıtlamaktadır bizlere.
TÜRKIYE’NIN SAMİMİ DESTEKLERI…
Bu alanda en büyük katkıyı,şüphesiz bu ülkelerin eğitim ve öğretimle ilgili bakanlığının ve ülke insanlarının destek ve teveccühleriyle,devlet geleneğinde hep öne çıkan “hizmet” misyonuyla Türkiye Cumhuriyeti’nin milli eğitim bakanlığının ve Anadolu’nun paylaşımcı insanlarının açmış olduğu eğitim kurumları vermiş, hala da vermeye devam etmektedir..Sayıları 20’yi bulan bu kurumların ikisi yüksek öğrenim düzeyinde (Manas ve Atatürk Aloo-Too Üniversiteleri) eğitim vermektedir.Diğerleri ise lise düzeyinde Anadolu Liseleri ve Özel Kolejlerdir.Ayrıca manevi değerlerin de yeşermesi adına Diyanet İşleri Başkanlığı'mızın gözetiminde açılan kurumlar, başarılı çalışmalarıyla ülke yönetimince örnek alınmıştır.
Türk Dünyası ve dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden merhum yazar Cengiz Aytmatov'un Bişkek'te bulunan liselelerlerden birine kendi isminin verilmesi jesti karşısında söylemiş olduğu şu cümleler bunu kanıtlamaktadır:
“Yüce ideallerle Anadolu’dan gelen gönüllülerin yurdunuza gelip yerleşmesi ve verdikleri eğitimin bir sisteme dönüşmesi ”tesadüfi bir olay veya bir kişinin düşüncesi değildir.Bu olay tarihin bir emridir. Kırgız halkının, geçmişten günümüze kadar yaşanmış değişik olayların sonunda dünya arenasındaki yerini almasında en büyük katkının onların vasıtasıyla gerçekleşmiştir.Eğitim adına yapılan hayırların hayırlar arasında “en asil ve kutsal” olanıdır.Bu hayır ne bir savaş roketi yapma ne de terörizm için yapılmamaktadır, aksine halkınızın seviyesini yükseltip,dünyaya açılmaları için yapılmıştır.”
Bunlarla birlikte her alanında kendini gösteren Anadolu insanı devletinin de desteği ile şimdilerde ata-yurdun şirin ve özgürlüğüne düşkün kardeşlerinin yaşadığı bu topraklarda eğitimin yanında özellikle sağlık, basın-yayın, turizm ve sanayi alanlarında olmak üzerinde birikimlerini ortaya koymaktadırlar. Bunu gerçekleştirirken de diğer ülkelerden farklı bir tarz ortaya koymaktadırlar.Çoğunlukla tek taraflı menfaatler üzerine kurulan günümüz devletlerarası ilişkilerde onlar, ortaklaşa çalışarak yani hizmetleşerek bir yandan kendi tecrübelerini arttırıp yeni imkanlar kazanırken dğer yandan da kardeşlerine kazandırarak onların hayat standartlarının yükselmesi için gayret göstermektedirler.Çünkü standartları yüksel bir hayatın içerisinde olan toplumlar hiç bir zaman ikilikler,bölünmüşlükler yaşamazlar.Fakirlik ise ihtilafların,ayrılıkların en önemli nedenlerinden biridir.
Kırgızistan’da son beş yıldır yaşanan (en son geçtiğimiz haftada yaşananlar) toplumsal kaos ve kargaşalar bizce kendi iç dinamikleriyle alakalıdır.
*Gerçekleşemeyen ekonomik atılım ve sonucunda ortaya çıkan fakirlik,
*Siyasette tarafgirlik ve dürüstlüğün yok oluşu
*Ülke kaynaklarını kullanmada yaşanılan yolsuzluklar,
*Ülke idaresinde bir türlü üstesinden gelinemeyen aile ve akraba kadrolaşmaları v.s Kırgız halkıyla bereber bu ülke ile stratejik proje ortaklıkları bulunan bütün ülkeleri de çok rahatsız eden prblemlerdir.Yaşanan siyasi ve idari istikrarsızlıklar yatırımları da geciktirmekte, sıkıntılar daha da artmaktadır.
Sonuç olarak; toplumu oluşturan fertler maddi-manevi kendi iç dinamiklerinden uzaklaşıp himmetlerini (gayret)şahsi çıkarları için kullandığında,ülkelerinin gelişmesine en büyük zararı veren olmuşlardır.Kırgızistan'ı da benzer bir tablo içerisinde görmekteyiz.Fakat eğitim alanında görünen samimi çabalar,gelecekle ilgili ümitlerimizi arttırmaktadır.Gerek ülkemizde gerekse dünyanın bir çok ülkesinde tahsillerini tamamlayıp ülkelerine dönen yeni nesil, kargaşa ve düşmanlıkların yerini uzlaşının alacağı,insanlarının yeniden birbirlerine tebessüm edeceği “özlenen yeni bir dünyanın” hayaliyle ülkeleri için canla başla çalıştıklarına inanmaktayız..
Sosyal uzlaşı ve barışın en kısa zamanda sağlanması en büyük dileğimizdir..