Aile sadece çocukların yetiştirildiği veya sosyalleştiği kurum değildir. Aynı zamanda aile bireyleri insanlarla ilişkilerinde kullanacakları ilkeleri veya insanları tanımayı ailelerinde öğrenirler. Gerçi günümüzde bireylerin sosyalleşmelerinde ailenin önemi azalıp, kitle iletişim araçları önplana çıksa da yine de ailenin sosyalleşmede yerini alacak başka bir yapı yoktur.
Ailenin bu önemine binaen çocuk eğitiminde temel araçlardan kabul edilen “ödüllendirmenin” önemi de büyüktür. Ancak ödüllendirme gerek insanlarla ilişkilerimizde gerekse çocuklarımızı yetiştirmede belli esaslarla yapıldığında mutlaka daha etkili olacak, sağlam çocuk ve dostluklar edinmemize yardımcı olacaktır.
Hangi yaştan, eğitim seviyesinden ve ekonomik sınıftan olursa olsun insan takdire aşıktır. Çocuklara aşırıya kaçmadan, şımartmadan verilen mükafatlar onları daha iyi davranışlar için motive edici olacaktır. Çocuk dikkat çekici, takdir edici bir davranış sergilediğinde her zaman olmamak kaydıyla, onu mükafatlandırmak onda iyi davranışların pekişmesi için bir vesile olacaktır.
Bugün düşülen temel hatalardan biri her bir işi –sıradan bir iş bile olsa- mükafatlandırmak suretiyle çocuğu teşvik etmektir. Çünkü böylesi bir davranış çocukta sorumluluk bilincini geliştirmeyecektir. Tam tersine çocuk, her işi bir karşılık sayesinde yapan biraz da menfaatçi bir kişilik kazanacak ve öyle kimliklenecektir.
Öte yandan mükafatlar daha çok küçük yaşlardayken maddi boyutlu, yani oyuncaklarla olurken büyüdükçe manevi ödüller daha önplana çıkabilecektir. Gerçi çocuk başlangıçta daha çok hangi tür ödüle alışmışsa aynı tarzın artarak devam etmesi muhtemeldir.
Çocuklar da ailedeki her birey gibi sorumluluğu olan kişiler olarak kabul edilmelidir. Örneğin “odasını toplaması”, “dişlerini temizlemesi”, “ödevini yapması” gibi bunlar onun sıradan sorumluluklarıdır. Bu sorumluluklarını yerine getirmesi karşılığında “ödevini yaparsan hediye”, “odanı toplarsan bilgisayar oyunu” gibi şartlı beklentiler, çocuğu normal vazifesi olan görevlerin de bile ödül beklemeye itecek ve kesinlikle iyi sonuçlar vermeyecektir. Böyle durumlarda çocuk anne-babasının büyük bir zaafını yakalamış olmaktadır. Artık yakaladığı bu zaafı çocuktan daha iyi kimse kullanamaz.
Ödülde ölçü çok önemlidir. Çocuğu hak etmediği, değerini bilmediği bir nesne ile mükâfatlandırdığımızda, çocuk hem o oyuncağın veya nesnenin değerini bilmeyecek hem de istediğinin üzerinde mükâfata erişmenin şımarıklığıyla çevresinde uyumsuz davranışlar sergileyecektir. Çünkü küçük bir iyi hareketi karşısında aldığı ölçüsüz ödül, onun kişiliğini dengesizleşmeye itmek olacaktır.
Böyle gereğinden fazla ödül gören çocuk, arkadaşlarını küçük görüp gurura kapılacak veya kendini beğenmiş davranışlar sergileyebilecektir. Bu da onun yanlış sosyalleşme yaşaması demektir.
İşin özü ailede çocuğa verilecek en güzel ödül; kendi kendine güven duyacak, kendi kabiliyetlerinin farkında kendini tanıyan bir birey ve sahip olduklarıyla yetinen bir insan olarak yetiştirmektir. Eğer çocuklara böylesi bir kimlik ve şahsiyet kazandırılamazsa, o aşağılık duygusuna itilebilir, bu da çoğu zaman çocukda yersiz korku, kuru inat ve irade bozukluklarına sebebiyet verecektir. Önemli olan, “bağı dağ olmadan bağ yapmaktır”.