Bu dünyada bazı insanlar vardır. Ben onları “deniz feneri”ne benzetirim. Her türlü dalga karşısında bile dimdik ayakta duran, vazifesini bütün zorluklara rağmen milim sapmadan yerine getiren insanlar… Vazifeleri kolay gibi gözükür, gelen geçenin kimliğine, sosyal statüsüne, dinine, diline bakmadan onlara doğru yolu göstermek… Hâlbuki dünyada en zor işlerden birisidir, insanlara doğru yolu gösterebilmek…
Geçen hafta vefat eden, Ayşe Özel böyle müstesna insanlardan birisiydi.
25 yıl önce nişanlımın: “Acil bir şey olur da bana ulaşmak isterseniz size Ayşe Abla’nın telefon numarasını veriyorum. Çekinmeden arayabilirsiniz. Aynı apartmanda oturuyoruz. Öğrenci arkadaşlar ve özellikle benim için bir abladan daha ileridir. Hep annesizlikten dem vuruyorsunuz ya, Ayşe Abla’nın bir anne değerinde olduğunu bilmenizi isterim.” dedi ve telefon numarasını elime tutuşturuverdi.
Fazla geçmedi, çok önemli bir olay sonrası kime nasıl danışayım diye kara kara düşünürken aklıma Ayşe Abla geldi. Akşamüstü çekinerek aradım. İlk ve son telefon görüşmemiz bu oldu. Kendimi tanıttım. Gıyaben bildiği için arama sebebimi hemen anladı. Fikrini sorduğumda verdiği cevap kulaklarımda çınlamaktadır: “Sizin yerinizde olsaydım giderdim.”
Hemen yola çıktım. Bu tavsiyesini ömür boyu unutmadım. Nasıl unutabilirim ki? Gittiğim yerde meğer ben bekleniyormuşum ve benim orada olmam büyük bir manevi boşluğu dolduracakmış. O gün orada bulunanlar nasıl ve kimden haber alıp, sabaha yetiştiğime hâlâ hayret etmektedirler.
Fakülteyi bir yıl uzatınca 91 yılı yerine 92’de mezun oldum. Nişanlım bir sene önce mezun olup öğretmen olarak Zonguldak İHL’ye atandı. Okul müdürü ben lisede okurken dört yıl bizim müdür yardımcımızdı. Beni görünce sevincini gizlemedi. “Hemen resmî nikâhı yapın, sen de eş durumundan buraya atan, böylece doğu hizmetini doğuya gitmeden burada halledin.” dedi. Dediği gibi yaptık. O yaz Uludağ İlahiyat Fakültesi’nde yüksek lisansı kazanınca, Zonguldak’tan gidip-gelmeyi düşünmeye başladım. Nişanlım, “Ayşe Özel Abla, kesinlikle böyle bir şey yapmayın. Gidip Bursa’ya yerleşin. Sizin Bursa’ya soğuk baktığınızı hatırlatınca, bari fakültedeki hocamızla istişare edin diyor. Rica ediyorum, ben uzaktayım, telefon açmak uygun olmaz. Siz istişare edebilir misiniz?” dedi. Hocamla görüşmek için fakülteye gittim. Hocam, sakin sakin beni dinledi ve bana tarihî diye nitelendirebileceğim bir nasihatte bulundu. “Evladım, memur olmadan memur kafası ile düşünmeyin. Bursa’ya yerleşin.”
Ayşe Özel Abla’nın dolaylı yönlendirmesiyle evlilik hayatımıza Bursa’da başladık. 2000 yılında sekiz yıl kaldığımız Bursa’dan İstanbul’a dönme durumumuz söz konusu olunca yine tereddüt geçirdik. Hayatımın çok önemli iki-üç kararından birisi oldu İstanbul’a geri dönüp dönmemek hususu. Eşim, “Ayşe Abla’nın bu konu hakkındaki fikrini merak ediyorum” diyerek kendisi ile istişare amaçlı görüştü. Bize yine en doğru ve güzel tavsiyelerde bulundu. Kesinlikle İstanbul’a dönme vaktimizin geldiğini, tereddüt etmememiz gerektiğini söyledi.
İstanbul’a döndükten sonra eşim, kendisi ile görüşmeye devam etmesine rağmen, nasip olup, ben kendisi ile uzun bir süre tanışamadım.
İlk ve tek telefon görüşmemizden 20 yıl sonra, kendi naşının da kaldırılacağı Şakirin Camisi’nde bir cenaze namazı dolayısıyla ayaküstü tanışabildim. Bu tanışma da ilk ve son görüşmemiz oldu. Bu görüşmeden aklımda kalan tek şey, “iyi işler yapan” insanların yüzüne yansıyan huzuru iliklerinize kadar hissettiren duruşudur. Bu duruşa hayran olmamak mümkün değildi.
Ayşe Özel, dağların tepesinden coşarak çağlayan, çılgın ve derbeder nehirlerin denize kavuşma anındaki dinginliği ile insanları kucaklayan, büyük küçük demeden herkesin derdi ile dertlenmeyi bir vazifeden öteye hayat tarzı kabul eden, karşılaştığı veya konuştuğu insanların gönlünde sıcacık bir yer edinen ender insanlardan birisiydi.
Hastalandığını duyunca, bizim evimiz gibi nice evlerde şifa bulması temenni ve duasıyla hatimler okunmuş, dualar edilmiştir. Aşk ve muhabbet ehli bir insan olan Ayşe Özel’in bıraktığı boşluğun asla dolmayacağına eminim. Tek tesellim, kendi çocuklarımıza örnek gösterebileceğimiz bir insanı tanımak bahtiyarlığına erişmiş olmamdır.
Başta saygıdeğer hocamız, muhterem eşi, Ahmet Özel olmak üzere geride bıraktıklarına sabırlar diliyorum. “Sizin yerinizde olsaydım giderdim” sözünün hayatımdaki önemini söylemek imkânını belki bulamadım ama bugün bütün içtenliğimle bir hususu dile getirmek istiyorum: Bu dünyada, Ayşe Özel gibi insanların gemisi artık limana yanaşmıyor, tam tersine bir bir limandan ayrılıyorlar. Lütfen aklınıza geldikçe Fatihalarınızı esirgemeyin.