Ayıp oluyor ama...

xxx78

Dindar gençleri kimin yetiştirmesi gerektiğini’ anlattığım dünkü yazımda, bu konuyla ilgili olarak ülkede kopan fırtınanın dineceğe benzemediğini girişe yerleştirmiştim. Fırtına neredeyse kasırgaya dönüşmek üzere...

 

Neden bu kadar gürültü koparıldığını anlayan beri gelsin.

 

Tayyip Erdoğan ülkemiz siyasetinde 30 yılı aşkın bir süredir görüşleriyle biliniyor. Bir misyon adamı. Siyasete kendini tatmin için girmediği, savunduğu ‘muhafazakâr’ fikirlerin yaygınlaşmasını önemsediği herkesin malumu. Böyle bir insanın “Dindar ve muhafazakâr bir nesil yetiştirmek istiyoruz” demesinde şaşılacak bir yön yok...

 

Başbakan olduğu için sarf ettiği görüşü devlet politikasına çevirmedikçe, kendi partisinin programını ilk ve orta dereceli okulların müfredatı haline getirmedikçe, bunu, kendisine saklasa daha iyi olacak özel görüşlerinin dışa vurması sayabilirsiniz.

 

Her ailenin en az üç çocuğu olmasını da istiyor Başbakan Erdoğan; bunu her uygun platformda tekrarlıyor. Beğenen var, beğenmeyen var, gülüp geçen var... Ancak kimsenin çıkıp da bu temenni yüzünden kendisine ağır sözler sarf ettiğini işitmedim.

 

Neticede bir temenni her ailenin üç çocuklu olması; insanlar bu konuda kendi özel durumlarına göre kendileri karar veriyorlar. Ak Parti’ye oy veren tek çocuklu aileler olduğu gibi, beşten fazla çocuğu olan CHP’li aileler de var.

 

Birden fazla çocuk sahibi olmayı yasaklamış, aykırı hareket edeni cezalandıran Çin’de olduğu gibi yasal bir zorunluluk mu üç veya daha fazla çocuk Türkiye’de? Değil. Başbakanların her söylediği uyulması zorunlu bir diktatörlük mü burası? Hayır.

 

Herhalde anladınız: Başbakan ağzından çıkmış olsa bile ‘dindar nesiller yetiştirme’ arzusunun çocuk sayısı temennisinden farkı yok. Ülkemizde çoğunluğu Tevhid-i Tedrisat Kanunundan kaynaklanan bazı anlamsız kısıtlamalar bulunmasına rağmen yine de eğitimde çeşitlilik söz konusu. Herbiri kendi eğilimlerinde gençler yetişsin diye organize olmuş, öğrencilere burs sağlayan, yurtlar açan sivil toplum örgütleri de var.

 

‘Çağdaş yaşamı desteklemek’ amacıyla kurulmuş bir vakıf din konusunda hassasiyet sahibi insanların saflarında yer aldığı vakıflarla rekabet halinde ve bu rekabetten değişik eğilimde gençler yararlanabiliyor. Ne güzel.

 

Ak Parti’nin ve hükümetinin eğitim sisteminde köklü bir değişikliğe gittiği, ‘tek-tip insan’ yetiştirmeyi amaçlayan bir çalışma yürüttüğü hiç duyulmadı. Hangi eğilimden olursa olsun, çoğulculuğu içselleştirmiş, demokrasiyi özümsemiş, uluslararası rekabete zihinleri açık, ‘çağa uygun’ dimağlara ihtiyacı var Türkiye’nin... Devletin görevi bu ortamı sağlamaktır.

 

Yaptığı bundan farklıysa hükümetin elbette itiraz edilebilir, ya da ‘dindar nesiller’ temennisinin yerine gelmesi için baskı ve zorlamaya başvurulursa sesler yükseltilebilir, yasa çıkartılmak istenirse mücadele edilir; ama istek, dilek ve temennilerin ifadesine karşı gösterilen bu sert çıkışları anlamak mümkün değil. ‘Din’ veya ‘dindarlık’ biraz fazla ön planda görününce liberallik veya özgürlükçülük nedense unutuluyor...

 

Ayıp oluyor beyler...

 

Dindar da dinsiz de olabilirsiniz, ama sizlerden her şeyden önce nezaket bekleniyor...