Yaklaşık on gündür ailemizin gündeminde Kırgızistan var. Daha sekiz aylıkken ata yurdun havasını soluklayan,on yaşına kadar oralarda yetişip büyüyen kızımızı bundan sonraki eğitim hayatına devam edeceği bu kardeş ülkeye uğurlamaya hazırlanıyoruz. Oş ve Celalabad'da büyümesine rağmen bu sefer tercihini Talas'tan yana kullanan kızımızın bu kararı karşısında önce çok şaşırdık. Bir zaman sonra kendisi, “anlatamadığı, sadece hissedebildiği duyguların kendini oralara çektiğini, bununla birlikte İstanbul'da çevresiyle bir türlü paylaşamadığı duygu ve düşüncelerini belki oralarda paylaşabileceği ümidiyle dolu olduğunu” söyleyince beklentisinde haklılık payı olduğunu kabullenmek zorunda kaldık.
Gerçekte bizlerin de bu büyük şehirde bir çok mazeretler ortaya koyarak bir türlü ruhlarımızı tatmin edebilecek şekilde yaşamayı başaramadığımız bu beklentileri, onun da istemesi kadar normal bir şey olmasa gerek. İnsan ruhuna ilgisiz bir sosyal çevre, öğrencilere ilgisiz eğitimciler ve tüm bunların yansıması ruha soğukluk veren okul koridorları...
Talas, Kırgızistan'ın önemli şehirlerinden biri.Türk tarihinde de önemli bir yere sahip.751 yılında Abbasiler döneminde müslüman Araplar ile Çinliler arasında yapılan meşhur Talas Savaşı bu bölgede meydana gelmiştir. Bu savaşta Karahanlı Devleti'ni kuran boylardan biri olan Karluk Türkleri'nin, Arap İslam ordusuna verdiği destekle Çinliler bozguna uğratılmış, savaş sonrası bu bölge, Abbasi devleti sınırlarına dahil olmuştur.Atalarımız İslamiyetle tanışmış, boylar halinde bu yeni dine girmeye başlamışlardır. Daha sonraki dönemlerde İslamiyeti kabul etme süreci daha da hız kazanmış, Araplar ile Türkler arasındaki siyasi mücadeleler ve düşmanlıklar, bu zaferden sonra yerini dostluğa bırakmıştır. Hedefi batıya açılmak olan Çinliler ise, bu bozgun neticesinde bin yıla yaklaşan bir zaman bu açılımı gerçekleştirememiştir.
Türk ve dünya edebiyatına kazandırdığı eserleriyle kültür ve edebiyat tarihine adını ön sıralarda yazdıran Cengiz Aytmatov'un da doğduğu yer Talas. Bu şehrin toprakları içersinde bulunan Şeker köyünde dünyaya gelen Aytmatov, Cemile, Elveda Gülsarı, Beyaz Gemi, Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Toprak Ana, gibi ölümsüz eserleriyle hayatı boyunca kendinizden sonraki kuşaklara huzurlu ve mutlu bir dünya bırakmanın gayret ve çabası içerisinde olmuştur.Günümüzde bu eserler,150 dile tecüme edilerek milyonlarca okuyucunun da tanıklığıyla dünya kültür mirası olarak tescillenmiştir.
Talas şehrinin diğer bir özelliği de, Kırgız Türklerinin tarihte yetiştirdiği liderlerden biri olan Manas'ın memleketi oluşudur. Ayrıca o, Kırgız halkının gözünde büyük bir kahramandır da. Türkler arasında sözlü edebiyat geleneğini en iyi temsil eden Kırgız Türklerinin, Kurmanbek, Er Tabıldı, Er Töştük, Kocacaş, Kebeykan, Canış-Bayış gibi destanların yanında, kadim Kırgız ruhunun zirvesi olarak nitelendirilen bir destanı daha vardır ki bu Manas Destanı’dır.
Manas Destanı, Kırgız halkının 1000 yıllık sözlü edebiyatının doruk noktasını temsil eden kahramanlığı,mertliği sembolize eden ve dünya edebiyatı tarihinde çok önemli bir yeri olan manzum bir destandır. Adını Manas'tan alan destan, hacmi bakımından da dünyanın en büyük destanı olma özelliğine sahiptir ki, İranlı Firdevsi’nin Şahnamesi’nden iki, Grek Homer’in İlyada’sından yirmi, Finlilerin Kalevala’sından kırk misli, Hintlilerin Mahabharara’sından ise dört misli daha uzundur. Dünyada şimdiye kadar Manas kadar büyük bir destan tespit edilememiştir. Bununla birlikte, İslamiyet etkisindeki Türk destanları içerisinde de hacmi, içeriği ve toplumsal etkileri açısından özel bir öneme sahiptir.Yıllar süren çalışmalar neticesinde bugün yaklaşık 500.000 mısra olarak tesbit edilen destan, bu yönüyle tartışılmaz biçimde dünyanın en uzun destanı olma özelliğini korumaktadır.
Destanın ana teması, Kırgız halkının farklı Kırgız kabilelerinin merkez otoriteyle birlik olup,özgürlük ve bağımsızlıkları için yabancı işgalcilere karşı verdikleri mücadeledir. Destan, insanlığın gelişimi için tek hazine ve kaynak olan kardeşlik, bağımsızlık ve ilerleme gibi evrensel düşünceler üzerinde yoğunlaşır. Destan, Kırgızların dilinin ve edebiyatının sadece kaynağı değil, özellikle Kırgız devletinin kültürel, ahlaki, tarihi sosyal adetlerinin temeli olarak da kabul edilmektedir.
Asırlarca ağızdan ağza ifade edip günümüze ulaştırarak muhafaza edenler,'manasçılar'dır. Kırgızlar bu insanlara 'Çon Manasçı' diye hitap ederler. Manasçılar konuşma kabiliyeti yüksek ve tarih bilgisi çok olan, halk arasında özel saygı gören kimselerdir. Dolayısıyla da isimleri hafIzalardan kolayca silinmez.Gece gündüz aylar boyunca söylemelerine rağmen destanı hala bitiremeyen büyük manasçılar vardır.Bazı ünlü Manasçıların olağanüstü hafızası bulunmaktadır. Destandan 10 bin,100 bin, 200 bin, hatta 500 bine yakın mısrayı akıcı bir üslupla söyleyebilmektedirler. Manasçılar bunu söylerken bütün duygularını, hislerini coşkularını destanın içine katarlar.
Hem tarihi, hem de yetiştirdiği insan yönüyle önemli bir bir bölge olan Talas'ın halkı, daha dün bağımsızlığının 19. yılını büyük bir coşkuyla kutladı. Bir kaç aydır yaşanan siyasi olaylara rağmen halkın morali yerinde ve geleceğe yürüyüşleri devam ediyor.Bu yürüyüşte mutlaka ve mutlaka Manas'ın destanda yazılı tavsiyelerini göz ardı etmeyeceklerdir.Çünkü onlar, kuşaktan kuşağa Manas Destanı'nı dinleyerek büyürler. Doğumundan ölümüne kadar Manas'ı yaşatarak yüreklerde ölmezliğini sergilerler.
Manas Destanı, Kırgız halkıyla birlikte yaşar.
O, birlik beraberlik içinde, bağımsızlık için düşmana karşı verilen mücadelenin simgesidir.
ulvi_sevecen@hotmail.com