1 Muharrem hicrî yılbaşı, 10 Muharrem ise Aşûra günü olması dolayısıyla kıymetli günler arasında yer almaktadır.
Aşûra günü, mazlumların zulüm ve sıkıntılardan kurtuluş günü olması hasebiyle, Mü᾽minler için sevinç kaynağı olmuştur. Müslümanlar, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyarak Aşura gününü, bir önce veya bir sonraki günle birlikte oruçlu olarak geçirmeye gayret ederler.
*
Kerbelâ; belalı,hüzünlü ve kederli yer manasına gelir. Kerbele ise; gevşek topraklı yer anlamına gelmekte olup toprağının özelliğinden dolayı bu ad verilmiştir. Efendimiz’in mübarek torunu Hazret-i Hüseyin ve yanındaki yetmişten fazla kişinin şehid edildiği bu mekân için her iki kelime de kullanılmakla beraber, bir fâciayı dile getirmesi bakımından Kerbelâ kelimesi daha çok tercih edilmiştir.
Olayın tarihî seyrine baktığımızda özet olarak şu hadiseleri görürüz:
Hüseyin Efendimiz, ahbâb u yârânının gitmemesi konusundaki ısrarlarına rağmen Kûfe'den yapılan davet üzerine, "mukadderattan kaçılmaz" diyerek yola revan olmuştur.
O Peygamber goncası, babası ve kardeşinin daha önce aynı yöre halkı tarafından yalnız bırakıldıklarını bildiği halde Kûfe'ye gönderdiği Müslim bin Âkil'in değerlendirmelerine kulak vermiştir.
Ne yazık ki; davet edenlerin bir kısmı daha başta sözlerinden cayarak ihanet etmişler, diğer bir kısmı ise yeterli tedbir alamadıklarından düşmanlarının tuzaklarına düşerek saf dışı olmuşlardır. Sözlerine sadık ve ferasetli çok az Müslüman ise Hazret-i Hüseyin'in yanında yer almış, makam hırsı gözünü bürüyenlere karşı kanlarının son damlasına kadar mücadele etmişlerdir.
Efendimiz’in mübarek torununa bu zulmü reva görenlerin hiçbiri iflah olmamış, makamları ellerinden gider korkusuyla zulme başvuranlar da makamlarından alaşağı edilmişlerdir.
Müslümanları hüzne boğan Kerbela Faciası'ndan alınacak dersler var...
Müslümanlar, tutamayacakları sözleri vermemeli ve her an tedbirli olmalıdırlar. "Ben böyle olacağını tahmin edemedim, bilemedim." gibi mazeretler geçerli değildir. "Tedbir, takdiri bozamasa da tedbir almak lazımdır."
"Araba çarpması kaderde varsa kaldırımda da vurur." diyerek yolun ortasından gitmenin manası yoktur.
Müslümanlar; liderine, dava arkadaşlarına, eş ve dostlarına sahip çıkmalı, gerekirse davası uğrunda canını verebilmelidir. Sözünde durmak, emaneti korumak, mazluma sahip çıkarak haklının yanında yer almak, kendi aleyhinde bile olsa hak sözü söylemek Mü'minin şiârındandır.
Tarihten ders almalı, delilli konuşmalı, yeni fitnelerin çıkmasına fırsat vermemeliyiz.
İfrat ve tefritten kaçınarak orta yolu tutmak, hadiselere ibret nazarıyla bakmak, olayları kritik ve analitik olarak değerlendirmek düsturumuz olmalıdır.
*
Sizleri,15 Kasım 2013 Cuma Günü saat 13.30'da Haliç Kongre Merkezi'nde açılışı yapılacak olan Uluslararası İmâm-ı Rabbânî Sempozyumu'na davet ediyorum.
Kur᾽ân ve Sünnet uğrunda yaptığı mücadelelerle tanınan büyük âlim ve mutasavvıf İmâm-ı Rabbânî Hazretlerini anlamaya çok ihtiyacımız var.
Farklı mekânlarda üç gün sürecek olan sempozyumun faydalı olacağına inanıyor, Hazret-i Hüseyin'in yolundan giden bu büyük maneviyat rehberlerinin her an yolumuza ışık tutacaklarını ve onların yâd edildiği yerlere rahmet ineceğini hatırlatmak istiyorum.
Efendimiz'in, âl ü ashâbı ile O'nun yolunda gidenlerin muhabbetinin gönlümüzde yer etmesini diler, mazlumların yüzlerinin güleceği günlerin çok yakın olmasını Yüce Mevlâ'dan niyaz ederim.
Ahmet Semih Torun-Habername