Genelkurmay Başkanlığı'nda devir-teslim töreni, bu yıl da, -maalesef- Türkiye'nin benzemeye çalıştığı ülkelerde alışılagelmiş biçimin dışında gerçekleşti. Devlet erkânının önünde gerçekleşen törende, görevi devreden ve üstlenen komutanlar, 'mesaj' yüklü uzun konuşmalar yaptılar.
Dünkü gazetelerin bir bölümü manşetlerini törende yapılan konuşmalarla kotardı.
Törenin biçimine itirazım yalnızca demokrasi kaygımdan, ya da normalleşme beklentimden değil; elbette onlar da var, ama tören konuşmalarının özellikle yeni göreve gelen komutanlar açısından risk taşıdığı da bir gerçek. Org. Yaşar Büyükanıt'ın dört, Org. İlker Başbuğ'un iki yıl önce yaptıkları tören konuşmaları sonradan yaşanan ve yaşattıklarıyla pek fazla uyuşmuyor çünkü.
Sebebini yazayım: Türkiye tarihin tekerleklerinin müthiş hızlandığı bir dönemde dünyadaki değişime en fazla ayak uydurması gereken ülkelerin başında geliyor; bu yüzden de beklentiler ile gerçekleşenler arasında bazen açı farkları ortaya çıkabiliyor. Özellikle değişimi kaygı verici bir unsur olarak görenler için...
'Asker' değişime en açık olması gereken uğraşın sahibidir. Türk Silâhlı Kuvvetleri (TSK) komutanları da, başka orduların mensupları gibi, teknolojiyle içli dışlıdır ve kurmaylık kendilerine stratejik düşünme yetisi kazandırır. General rütbesini kazanmış askerlerin kariyerinde bazısı uzun süreli yurtdışı deneyimler mutlaka vardır. Başka ülkelerin silâhlı kuvvetleriyle temasları da öngörülerini güçlendirip değişimi iyi değerlendirmeye onları hazırlar. Hazırlaması gerekir.
Peki de, neden askerler dünyadaki gelişmeye paralel meydana gelen bizdeki değişimi hâlâ 'tehdit' olarak değerlendiriyor ve mümkün olsa durdurmaya teşne görünüyorlar? Değişimi önceden fark edip ülkenin lehine değerlendirmenin çabasına girseler ve hem kendilerini hem de kurumu o yolda yenileseler daha doğru bir davranış sergilemiş olmazlar mı?
Medyada 'askerle içli dışlı' bilinen kalemlerin devir-teslim vesilesiyle kaleme aldıkları değerlendirme yazıları bizde işlerin neden beklenenden farklı geliştiğine hafifçe ışık tutuyor. Bir yorumun ilk cümlesi yeterince açıklayıcı: "Türk Silâhlı Kuvvetleri komuta kademesi değişir, ama TSK görüşleri değişmez. Sadece kişisel üsluplarda farklılıklar görülür."
Eğer bu 'çok bilmiş' ifade doğruysa önümüzdeki dönemde de derin hayal kırıklıkları yaşanacak demektir. Umarım öyle olmaz.
Evrende hiç değişmeyen temel kuralın değişim olduğu yüzyıllardır biliniyor. Geçmişte değişimler yavaş yaşanıyordu, şimdilerde her şeyle birlikte değişim de müthiş hızlandı. Değişmeyen gelişemiyor ve tarihin dışına itiliyor. Değişimi durdurmaya veya tersine çevirmeye çalışanlar da, kendilerini ne kadar güçlü bilirlerse bilsinler, sonunda değişimin kurallarına teslim oluyorlar.
Son örneğini ABD'nin Irak macerasında yaşadık. Bölgeye 'demokrasi' getirme aldatmacası altında mevcut yanlışlığı kullanmaya kalkıştı ABD; insanların kendi kaderlerini bir dış güce teslim etmeme kararlılığı bunu yapan siyasi kadronun sonunu getirdi. Müdahaleyle ülkeleri hizaya sokma eskinin yöntemiydi; bugünün dünyasında başarı, insanları dikkate almaktan geçiyor.
TSK'nın son yıllarda karşı karşıya kaldığı ciddi sıkıntı, sanıldığı gibi planlı-programlı bir kirletme kampanyasından kaynaklanmıyor; öyle bir kampanya varolsa bile, etkisini hissettirmesi, dünyanın gidişini doğru okumama ve olan-biteni gelip-geçici bir moda görmekle yakından ilgili. Tanığı olduğumuz, insanlık tarihinin birikimini yansıtan bir değişim.
Bu gerçeği göremeyen eskinin siyasetçileri ülkeye on yıllar kaybettirdiler; artık fırsatları değerlendirme zamanı. Aksi halde her devir-teslim töreni ağlama duvarına döner.
Yeni Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner'e bu dönemde büyük görevler düşüyor.