Çocukluğumuzda köyün bütün çocukları toplanır hep beraber çeşitli oyunlar oynar, oynadıkça kendimizi kaybederdik. Anam eve çağırdığında çoğu zaman akşam oldu diye üzüldüğümü hatırlıyorum.
Zevkle oynadığımız oyunlardan biri askercilik oyunu idi. İki grup olur bir grup Türk Askeri, diğer grup da düşman askeri olur elimizde çam kabuklarından şekil verdiğimiz tabancalar ya da ağaçlardan yaptığımız silahlarla kendimizce oyunlar oynardık. Gerçi düşman askeri bulmak her zaman sorun olurdu. Kimse mesela Yunan Askeri olmak istemezdi. Türk askeri olmak hepimizin en vazgeçilmez isteği ve hasretiydi.
Bizim insanımızın asker sevgisi bir başkadır. Asker deyince akan sular durur. Analar çocuklarını tıraşa gönderirken “oğlum subay tıraşı ol” derler. Resmi kıyafetiyle bir subay geçse insanlar dönüp bakar. Askerler resmi törende geçiş yapsa anaların gözü yaşlanır, babaların göğsü kabarır. Evlatlar askere gönderilirken ellere kına yakılır, tekbirlerle evden uğurlanır. Çünkü gidilen yer peygamber ocağıdır. Asırlardır devam eden gelenek budur.
Askerliğimi yaptığım şehirde kıyafetlerimle çarşı iznine çıktığımda esnafın beni zorla dükkanlarına davet ettiklerini ve ikramlarda bulunduklarını unutmam mümkün değil. Bağlarından dönen çiftçilerin binamızın önünde durup en lezzetli üzümlerini tattırdıkları da unutulamaz. Çünkü asker herkesiz evladıdır.
Benim beş yaşlarında bir oğlum var. (Allah dinine, vatanına ve milletine hizmetkar etsin.) Ne olacaksın diye sorduğumda asker olacağım diyor. Bize asker kıyafeti bile aldırdı. Kıyafetini giyip öyle bir caka satışı var ki görmeye değer doğrusu. Ben de ona oğlum sen subay ol diyorum. Tabi o subay ne demek pek ayıramadığı için ben asker olacağım diyor ısrarla.
Oğlumun bir subay olmasını gerçekten isterim. Ama bu sistemde görünen ve bilinen o ki onun askeri okula alınması herhalde mümkün değil. Ben bir ilahiyatçıyım, eşim başörtülü, abisi ise bir imam-hatip lisesi mezunu. Ablasının da örtülü olduğu düşünülürse bizim oğlanın subay olması şimdilik çocukluk hayali. Bu gururu bizim yaşamamız mümkün gözükmüyor.
Bütün kurumsal güven anketlerinde silahlı kuvvetler hep en güvenilir kurum olarak çıkmıştır. Belki bundan sonra da böyle çıkacak. Ama maalesef son yıllarda TSK’nın halk nezdinde güvenilirliği her geçen gün düşmektedir. Her gün haber sitelerinde veya çeşitli basın organlarında askerlerle ilgili güven sarsıcı haberler okuyoruz. Hiç şüphesiz art niyetli haberlerin yanında gerçek payı olan haberler de yok değil.
Vatandaş bütün kurumlardan beklediği iyi yönetimi artık fazlasıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden de bekliyor. Sınırlardaki zafiyetler ortaya çıktıkça hepimizin silahlı kuvvetlerimizden beklentisi askerlik görevlerini iyi yapmaları. Memleket meselelerinde durumdan vazife çıkarmak, askerimizi yeterince yıpratmış durumda.
Bütün kurumlar kendi görevlerini yapmalı aslında. Ve herkes memleket yararına elini taşın altına koymalı. Bu ülke hepimizin. Kurumlar da kurallar da herkese uygun çalışsın.